Meriç’ten geçenlerin hikâyeleri belgesel oldu

Türkiye’yi Meriç nehri üzerinden terketmek zorunda kalanların hikayesi Kanada’da belgesel oldu.

Türkiye’de 2016 darbe girişimi sonrası Erdoğan hükümetinin hedef aldığı Gülen hareketi gönüllüsü bir mağdur öğretmen çiftin 3 kız çocuğuyla Meriç nehrini kaçak olarak nasıl geçtiklerini ve buradan Atina üzerinden Amerika’ya, ardından da Kanada’ya gelişlerini anlatan belgesel yayına girdi.


Kanada’nın önde gelen mesleki eğitim kolejlerinden Mohawk College’in Televizyon Yayıncılık bölümünün himayesinde gazeteci Osman Ünalan’ın yapımcılığını üstlendiği Crossing Maritsa (Meriç’i Geçmek) belgeselinin çekimleri Kanadalı bir ekip tarafından yapıldı.

Projenin yapımcılığını üstlenen gazeteci Osman Ünalan, prodüksiyon projelerine Crossing Maritsa belgeseli ile giriş yapmış olmanın kendisi için bir borç olduğunu belirtti. Kendisi de Türkiye’deki sürecin bir mağduru olan Ünalan, Kanada’da eğitim aldığı Mohawk College ile girdikleri projenin ilk önce hikâye olarak birçok Kanadalının dikkatini çektiğini, hatta ilk süreçte inanmakta tereddüt ettiklerini ancak proje gerçek kişilerle ilerledikçe belgeselin kolej öğrencileri ve eğitmenlerinin ilgisini çektiğini söyledi.

Ünalan, yaklaşık 8 ay süren projeyi Koronavirüs tedbirlerinden dolayı aksayan çekim ve diğer prodüksiyon aksaklıklarından dolayı yarım saatle sınırlı tuttuklarını, Corona tedbirleri kalktıktan sonra daha geniş belgesellere imza atacaklarını da duyurdu.

“NAZİ ALMANYASINI ANIMSATIYOR”
Mohawk College’ın belgesel derslerini veren, kariyerinde Netflix ve birçok Hollywood firması için yazarlık yapan Atul Rao, Crossing Maritsa belgeselinin sözde bir AB adayı ülke olan Türkiye’de insanların bir diktatörden korunmak için nasıl korkunç olaylar yaşadıklarını söyledi. Rao belgesel projesinin kendisine Nazi Almanya’sını anımsattığını. Filmlerde izlediğimiz o Almanya’da da insanların işlerin bu raddeye geleceğini düşünmediklerini ancak işin sonunda bir soykırımla karşı karşıya kaldıklarını söyledi.

Belgeselin yaşanmış gerçek hikayesinin aslında çok korkutucu olduğunu dile getiren Rao, en korkutucu olanın ise diktatörlere destek çıkan sessiz yığınların olduğunun altını çizdi. İnsanların böyle hikayeleri dinledikleri veya izledikleri zaman Hollywood filmi izler gibi izlediklerini söyleyen Rao, Crossing Maritsa’nın kendisine bunların çok uzaktaki insanlara değil, yanı başındaki insanlara hatta kendi başına bile geleceğini hatırlattığını belirtti.

Belgeselin görüntü ve ses yönetmeni Prince Mathews ise Crossing Maritsa’da bir göçmenin yüreklere dokunan hikayesini anlattıklarını ve projenin bir parçası olmaktan gurur duyduğunun altını çizdi.

Projenin yapım asistanı ve ses aranjmanlarını yapan Lucas Vani Crossing Maritsa projesi ile yaşanmış olayları belgeleyebildikleri için çok mutlu olduğunu belirtti. Vani kendisi için projenin dünyanın bir ucunda yaşayan bir insan için diğer ucundaki bir diğer kişinin başına gelenleri anlamasında çok etkili ve duygulara dokunan tarafı olduğunun altını çizdi.

Yapımın dokümantasyon işlerini üstlenen yapım asistanı Marshall Murphy ise projeden önce Türkiye’de olup bitenden hiç bilgisi olmadığını, proje ile insanların alilerin hayatlarının nasıl karartıldığının canlı şahidi olduğunu söyledi. “Olup bitenler çok korkunç. Hikaye beni derinden etkiledi” diyen Murphy, Crossing Maritsa’nın Batı’daki insanlara Türkiye’de olup bitenle alakalı bir nebze olsun ışık tutmasını umduğunu söyledi.

21 Nisan 2020 16:33
DİĞER HABERLER