Dezenformasyon Yasası’nın yürürlüğe girmesinin şerefine iktidar tetikçisi medya bu büyük operasyonu manşetlerine taşıdığında operasyonlara konu olan bazı örgütsel delilleri(!) de görmek mümkün oldu:
AV.ÖMER TURANLI
Üzerinden bir hafta bile geçmedi. Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Dezenformasyon Yasasıyla ilgili bir demecinde “şu anda 100 doları olan bir insan Merkez Bankası’ndan zengin biliyor musunuz? Merkez Bankası eksi 60 milyar dolarda” ifadelerini kullanmıştı. Yasa yürürlüğe girer girmez kamuoyu çok büyük bir terör operasyonu (!) konusunda bizzat İçişleri Bakanı tarafından bilgilendirildi. “Ülke genelinde 8 ay süren titiz bir çalışma sonucunda 700’den fazla kişi hakkında gözaltı kararı verilmiş… 59 ilde… 500’den fazla kişi yakalanmış… Bu kişilere yurtdışından 3 ila 6 bin TL ödeme yapılmıştı.”
Babacan’ın demeciyle Soylu’nun açıklamasını yan yana koyunca, “Merkez Bankası’ndan daha zengin insanlara yönelik operasyon” yapılmış hissine kapıldım. Hissimi doğrulamak için hemen Google arama motoruna girip 3 ila 6 bin TL’nin dolar karşılığını hesapladım: 161,44 ila 322,87 Amerikan doları yapıyordu. Eğer yıllarca ekonomiden sorumlu bakanlık ve başbakanlık yapmış Babacan’ın demeci doğruysa ve içişlerinden önce çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı da yapmış Süleyman Soylu bizi kandırmıyorsa yapılan operasyon gerçekten de çok büyüktü. Zira sadece dün Merkez Bankası’ndan daha zengin 543 kişi gözaltına alınmıştı. Rakamlar korkunçtu ve üstelik bu paralar yurtdışından gelmişti.
Dezenformasyon Yasası’nın yürürlüğe girmesinin şerefine iktidar tetikçisi medya bu büyük operasyonu manşetlerine taşıdığında operasyonlara konu olan bazı örgütsel delilleri(!) de görmek mümkün oldu: ATM ve para fotoğrafları, ATM’lerden para çeken insanların videoları vb. Bahse konu delil örnekleri Merkez Bankası’ndan daha zengin kişilerin varlığına ilişkin bir his oluşturmadı bende zira saraylar, uçaklar, arabalar yoktu. Ya da ne bileyim en azından ejder meyveli sumuti içen tipler de yoktu. Üstelik fotoğraflar için de bizim yörenin pestilini andırır renkte kutu içine konmuş sanırım değerli olabilecek kahverengi bir şeyler de vardı.
Sonra piyasaya iktidar medyasından farklı şeyler söyleyen birileri çıktı. Bu birilerinin söyledikleri, yazdıkları, paylaştıkları bilgiler ve içerikler tam da Dezenformasyon Yasası’nı haklı(!) çıkaracak türden şeylerdi: Bir kere bu kişiler Merkez Bankası’ndan daha zengin değillerdi… Sarayları, uçakları, otelleri, gemileri, arabaları, lüks çantaları yoktu… Sanırım ejder meyveli sumutinin ne olduğunu da bilmiyorlardı… Bu farklı birşey söyleyen birilerine göre bunlar “15 Temmuz Kumpası nedeniyle mağdur edilen ailelerdi… Eşleri babaları anneleri cezaevinde olanlar yani geride kalanlardı… KHK’lı diye iş verilmeyen ve sosyal ölüme terk edilen insanlardı… 15 Temmuz’un janjanlı günlerinde ‘ağaç kabuğu yesinler’ afilli retoriğine maruz bırakılan ve malları-canları helal statüsüne konan insanlardı… Sabah çocuğunun beslenmesine kek koymaya çalışan annelerdi… O kutuda görülen kahverengi renkli değerli şey de sanırım gerçekten pestildi.
15 Temmuz Kumpası’ndan bu yana yaşanan cadı avını kelimelerle ifade etmenin imkansız olduğunu bilen bir avukatım. Hukukun bu denli ayaklar altına alındığı böyle bir dönem bir daha yaşanır mı onu da bilmiyorum. 2013 yılı Aralık ayından bu yana siyasi iktidarın yaptığı şey hukuk devletinin altını oymaktı. Zira her türlü hukuksuzluğun üstünü ancak böyle örtebileceklerini sandılar. Sanırım belirli bir mesafe de aldılar. Sıra şimdi sosyal devletin altını oymaya geldi. Bundan dolayı haklarını gasp ettikleri insanlara yapılan insani yardımlara göz diktiler ve adını da terör operasyonu (!) koydular. Nasıl olsa Dezenformasyon Yasası’nı da yürürlüğe koymuşlardı… Artık, Merkez Bankası’ndan daha zengin herkese terör operasyonu (!) yapma gücüne sahipler… Bundan sonrası malum…