Nisan toplantısında 100 baz puanlık faiz indirimi yapan Merkez Bankası, piyasaları şaşırttı. Uzmanlara göre enflasyonun düşeceği öngörüsüyle hareket eden Merkez, yüksek faiz indirime devam ederek ciddi bir risk alıyor.
Merkez Bankası, 22 Nisan tarihli toplantısında piyasa beklentilerinin hayli üstüne çıkarak, 100 baz puanlık faiz indirimi gerçekleştirdi. Böylelikle Temmuz 2019’da başlayan trend ile 10 ayda sekizinci faiz indirime gidilmiş oldu. Son faiz kararı ile Ağustos 2018’deki Rahip Brunson krizi sonrasında yüzde 24’e kadar çıkan faiz, yüzde 8,75’e kadar geriletildi.
Gerek uluslararası kuruluşlar gerekse piyasa oyuncuları, Merkez’in nisan ayında 25-50 baz puanlık indirim yapacağını öngörüyordu. DW Türkçe’ye konuşan uzmanlara göre, Merkez’in bu dönem için sert sayılabilecek indirim kararında, enflasyonun düşeceğine dair beklentiler etkili oldu. Ancak uzmanlar, Merkez’in enflasyonda düşüş olacağı beklentisinin “riskli” olduğu görüşünde.
Açıklamada "enflasyonda düşüş” vurgusu
Faiz kararı sonrasında Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamada, ham petrol ve emtia fiyatlarındaki gerileme ile beraber, talep koşullarının da etkisiyle enflasyonda düşüş beklentisine vurgu yapıldı. Ocak ve şubat aylarında güçlü bir eğilim sergileyen ekonomik faaliyetlerin salgının etkisiyle mart ortasından itibaren zayıflamaya başladığına işaret edilen açıklamada, “Yakın dönemde uygulamaya konulan parasal ve mali tedbirlerin ekonominin üretim potansiyelini destekleyerek finansal istikrara ve salgın sonrası toparlanmaya katkı yapacağı değerlendirilmektedir” denildi.
Piyasalar olumsuz tepki verdi
Türk Lirası’nda gözlenen değer kaybına karşın, ham petrol ve metal olmak üzere uluslararası emtia fiyatlarındaki keskin düşüşün enflasyon görünümünü olumlu etkilediğini belirten Merkez Bankası açıklamasında, “Üretim ve satışlardaki düşüşe bağlı birim maliyet artışları takip edilmekle birlikte toplam talep koşullarının enflasyonu sınırlayıcı etkisinin arttığı tahmin edilmektedir. Bu gelişmeler doğrultusunda yılsonu enflasyon tahmini üzerindeki risklerin aşağı yönlü olduğu değerlendirilmiştir” ifadesi yer aldı.
Faiz indirimi ve açıklamaya piyasaların tepkisi Türk Lirası’ndaki değer kaybını hızlandırdı. Dolar/TL kuru 6,99'un üzerine çıkarak 7 TL’ye dayanırken, Euro kuru 7,6 TL seviyelerinden işlem gördü.
“İyimser olmak için yeterli done yok”
Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu’na göre, Merkez Bankası’nın açıklamalarına rağmen, enflasyonun düşüş eğiliminde olduğunu söylemek için henüz erken. Türkiye'nin bir maliyet enflasyonu yaşadığını ve kurdaki artışların enflasyon üzerinde çok etkisi olduğunu vurgulayan Prof. Aslanoğlu, “Merkez Bankası’nın enflasyon konusunda iyimser olduğunu düşünüyorum. Ancak şu anda iyimser olmak için yeterli done yok” diyor. Küresel risk iştahının azaldığı bir dönemde Türkiye’nin döviz ihtiyacı nedeniyle kur üzerindeki baskının arttığına işaret eden Aslanoğlu, “Bu durumun enflasyonda aşağı değil, yukarıya dönük riskleri artırdığı kanaatindeyim” diye konuşuyor. Aslanoğlu, firmaların likidite ihtiyacını gidermeye yönelik bir enflasyon hedeflemesinin bu dönemde “daha az riskli” olacağını kaydediyor.
Kurdaki baskının enflasyondaki yükselişi tetiklemesi halinde, Merkez Bankası’nın mevcut politikalarının tersine hareket etmek zorunda kalabileceğini dile getiren Aslanoğlu, “Eğer enflasyon artmaya başlarsa, yılın ikinci yarısında Merkez Bankası hem faiz artırımı hem de sağladığı likiditeyi geri çekecek adımlar atmak zoruna kalabilir” değerlendirmesinde bulunuyor.
Swap işlemlerinde yeni düzenleme
Öte yandan Merkez Bankası, bankalara gönderdiği duyuru ile swap işlemi imkanlarını artırdı. Banka, aldığı kararla “Döviz Karşılığı TL Swap Piyasası” işlem limitlerini, "Döviz ve Efektif Piyasaları” işlem limitlerinin yüzde 20’sinden yüzde 30’una yükseltti. Böylece yurtdışı ile swap imkanları oldukça daralan bankaları rahatlatıcı bir adım atılmış oldu. Merkez Bankası 4 Nisan’da yaptığı düzenlemede geleneksel swap ihale limitleri Döviz ve Efektif Piyasası işlem limitlerinin yüzde 20'sinden yani yaklaşık 10 milyar dolardan yüzde 30'una yani yaklaşık 15 milyar dolara yükseltilmişti. Kotasyon swap limitleri ise Döviz Efektif Piyasası işlem limitlerinin yüzde 20’si olarak kalmıştı.
Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal da hafta sonunda yaptığı açıklamada, Türkiye’nin yabancı merkez bankalarıyla yeni swap anlaşmaları yapmak için görüşmelerinin sürdüğünü açıklamıştı.
"Hükümet kurlardaki yükselişi göze alıyor"
Ekonomist Dr. Cüneyt Akman'a göre, dünya ekonomisinin derin bir bunalımdan geçtiği bu dönemde Merkez Bankası’nın genişlemeci para politikasında ısrar etmesi doğru bir adım. Ancak 100 baz puanlık indirimin döviz kurları üzerindeki baskıyı artırdığını dile getiren Akman, “Hükümet şu anda ekonomideki şoku atlatmak için döviz kurlarının yükselmesini göze alıyor gibi gözüküyor” diyor. Yapılan swap düzenlemelerinin de buna dönük bir adım olduğunu ifade eden Akman, “Şu anda ekonomide çok sert bir düşüş yaşanıyor. Bu durumun çok ciddi toplumsal ve politik etkileri var. Hükümet şu anda piyasalardan ziyade, bu etkileri hafifletmeye dönük düzenlemeler yapıyor” şeklinde konuşuyor.
‘Para basma’ tartışması
Merkez Bankası’nın son dönemde en çok tartışılan adımlarından biri de kamu bankaların ellerinde bulunan İşsizlik Sigortası Fonu tahvillerini satın alma kararı oldu. Bu hamle “örtülü para basma” olarak değerlendiriliyor. İşsizlik Sigortası Fonu'nun toplam varlığı 2019 sonunda 131 milyar 541 milyon liraya ulaşırken, bu rakamın 122 milyar TL’si likit kullanıma açık halde bulunmuyor.
"Kaynağın nereye kullanılacağı net olmalı”
Bu dönemde para basmanın tüm ekonomiler için bir gereklilik haline geldiğini belirten Dr. Cüneyt Akman, “Ancak bunun yolu kamu bankalarından tahvil alma olmamalıydı” diyor. Şu anda pek çok merkez bankasının hükümetleri fonladığına işaret eden Akman, şunları söylüyor: "Türkiye’de de uzun yıllardır olmayan bir şey oluyor ve hükümet Merkez Bankası kaynağını Hazine’ye aktarıyor. Amerikan Merkez Bankası Fed bunu yapıyor ama buna gücü var. Bizim Merkez Bankamızın doğrudan Hazine’yi fonlaması ise pratikte işe yarar gözükebilir ama hükümetler için kötü bir alışkanlığın önünü açıyor.”
Prof. Erhan Aslanoğlu ise Türkiye’nin şu anda “kontrollü para basma” döneminde olduğunu belirterek, “Bu dönemde bu adımın yanlış olduğunu düşünmüyorum. Ama Merkez Bankası’nın sağladığı paranın hedefi daha net olmalı” diyor. Merkez Bankası kaynaklarının şirketlerin nakit ihtiyacını giderecek, işsizlik ve gelir kaybını telafi edecek şekilde kullanılmasının önemine değinen Aslanoğlu, “Parasal genişlemenin hedeflerinin iyi konmaması, ekonomideki riskleri artırır” diye konuşuyor.