Sorumluluk hepimizin üstleneceği bir vazife değil mi? Kenara çekilmek ve sadece eleştirmek midir sorumluluk!
M.ERTUĞRUL İNCEKUL
Bazıları sorumluluğun zıt anlamını masumiyet olarak ele alıyorlar. Birisi sorumlu ise suçludur gibi bir paradoks var. Yani bu şu anlama geliyor; bir ülke veya bir takım kötü yönetiliyorsa bunun bütün suçu sorumlulara aittir! Peki şu soruyu neden sormuyoruz? Yanlış gördüğünü düzeltmek, bir haksızlığa sessiz kalmamak sorumluluğumuz değil mi? Sorumluluk hepimizin üstleneceği bir vazife değil mi? Kenara çekilmek ve sadece eleştirmek midir sorumluluk!
Bir kötülüğün, felaketin geldiğini görmek ve müdahale etmemek, seyirci kalmak bizi mesuliyetten kurtarır mı? Ben demiştim kolaycılığı da ayrı bir ironi. Peygamberler bile getirdikleri hakikatleri binlerce kez tekrar etmişler de yine sözlerini dinletemedikleri insanlar, yoldan sapanlar olmuştur.
Kimse tercihlerine zorlanamaz. Ama bir tercih yaptığımızda onun şartlarını yerine getirmeye çalışmak bir vefadır, erdemdir.
Girdiğim yolun, kavganın, davanın kışı da olur, baharı da. Sadece yazları severim, kış olmasın diyorsak varlığın, yeryüzünün işleyişine ters.
Olaya pragmatist baksak bile sorumluk anlayışı değişmez! Şirketlerin de zor günleri olur. Bize çok iyi para kazandırdığı, iyi bir hayat yaşamamızı sağladığı parlak dönemleri olur sonrası işler bozulabilir ve dara düştüğü günler de yaşayabilir. Yine o zor günlerde şirketi ilk terk eden biz oluyorsak...Sorumsuzca bir davranış, vefanın vefasızlığa uğraması olmaz mı?
Taraftarı olduğumuz bir takımı ele alalım. Maçına gidersin, maddi destek verirsin, ya da uzaktan seversin. Yani fikri ve mali olarak desteklemediğin, faaliyetlerine katılmadığın bir takıma aitim demek doğru değildir. Belki sadece gönül bağım var denebilir, bu da zaten halkanın en zayıfıdır.
Aynı şekilde mensubiyet içeren bir grup, parti, takım, cemaat, cemiyet, sosyal gruba ait olmanın gerekleri vardır. Şu dönem bireyin ait olduğu grupla güçlü olabileceği, var olabileceği bir zaman dilimi. Damlaya güç katan içinde bulunduğu derya değil midir? Hiçbir yere ait değilim diyenler doğruyu söylemiyorlar. En azından ait oldukları bir şirket veya arkadaş grubu vardır.
Gidip dağ başında yaşamadıkça içinde bulunduğumuz toplumun kurallarına uyma gibi sosyal bir sorumluluğumuz var. Liberalizmle başlayan birey olma macerası devam ediyor. Her insan düşüncesi, varlığı ile kıymetlidir ve özeldir. İnsanı değerli kılan ise yaşadığı topluma ve döneme yaptığı katkı ile ölçülür. Düşüncelerimiz bizim beynimize ait oldukça hürüz demektir.
Her toplum, her cemaatin birtakım dogmaları, dayatmaları olabilir. Bunlarla mücadele etmek ise hür düşünen bir bireyin sorumluluğudur.
Geçen gün Nedim Hazar’ın katıldığı, Aydoğan Vatandaş’ın YouTube ‘da Hizmet Hareketi’ne Entelektüel Bakış programını izledim. Nedim Bey severek takip ettiğim bir elit. Ne vefasını yitirdi ne de arayış heyecanını.
Önemli gördüğüm bazı söyleşi notlarını Hizmet ne üretiyor sorusuna cevap olarak, yeni bir bakış açısı vermesi açısından paylaşmak isterim;
-Aydın bulunduğu sistemden bağımsız özgür düşünebilendir.
-Hizmet Hareketi aydın çıkaramazsa hiçbir grup aydın çıkaramaz. Zaman Gazetesi 4 milyon toplam gazete tirajları olduğu dönemde bir milyon okuyucuya ulaşmıştı.
-Hizmet ülkeden çıkınca her alanda çökmeler yaşandı, yaşanmaya devam ediyor.
-Halil Cibran gibiler mehcer edebiyatı ile tüm dünyayı etkilemiştir. Bizim de bu dönemde kendi edebiyat, şiir ve kültürümüz oluşuyor.
-Sosyal grup ve cemaatler uzun süreli var olurlar. Sayıca en az olan cemaatler bile uzun zamandır varlığını sürdürüyorlar ama siyasi partilerin tarihine bakın bugün çoğu yoktur, silinip gitmiştir. Yarın AKP de silinip gidecektir.
- Hizmet şu anda dış duvarlarını örüyor. Sanata geçiş süreci, bir Rönesans yaşanıyor.
-Dil ve Kültür Festivali ile tüm dünyaya mesajlar verildi, bir açılım oldu. Darbe sonrası ise devlet imkanları ile bile ancak bir yıl yapılabildi.
-Hizmet bireysel çapta bu dönemde Rönesans’ını yaşıyor.
-Fevzi Yazıcı 5 yıldır haksızca hapiste. İçeride çizdikleri ile New York’ta sergi açılacak.
-Hz.Mevlâna bu dönem yaşasaydı ya KHK’lı olurdu ya yurtdışında ya da hapiste. Entelektüel hoşgörü yok oldu.
-Hizmet’in kapattığı yayınevi, medya kurumunun sayısı belli değil ama halen entelektüel üretime devam ediyor.
Benim de içinde olmaktan gurur duyduğum çok güzel üretimler yapan, yavaş yavaş daha kuşatıcı ve kalıcı eserler veren platformlar, oluşumlar, YouTube yayınları var. Kendi çabaları ile edebi, kültürel eserler ortaya koyanlar var. Hepsi çok kıymetli ve desteklenmeyi hak ediyorlar.
Kıymetim bilinmedi, okunmadı demeden üretime devam etmeli.
Varlığa karşı devamlı yakaza halinde olma, farkında olma hali çok önemli.
İnsan bildiğini, cevabını bulduğunu düşündüğünde kaybetmeye başlıyor, hakikati arayış bir ömür sürmeli.
@ErtugrulIncekul