Dr. Yüksel Çayıroğlu, “Bir Fikir Ve Aksiyon İnsanı Olarak Fethullah Gülen” isimli başucu eserinde diyor ki: “Gülen, yapmış olduğu bütün hizmetlerle Allah rızasını kazanmayı ümit ettiği gibi Hizmet gönüllülerine de bu istikamette telkinlerde bulunmuştur.
ABDULLAH AYMAZ
Meşhur yazar Çetin Altan’ı, arkadaşlar Türkiye dışındaki eğitim müesseselerini göstermek için geziye götürürler. Bir okulun öğretmenlerine “Çıkarsız, menfaatsiz iş olmaz. Peki gençler, bu kadar zor şartlar altında burs gibi bir ücretle çalışmaktan çıkarınız ne?” diye sorar. Onlar, “Biz maddi bir çıkar düşünmüyor, sırf Allah rızasını düşünüyoruz.” deyince, Çetin Altan, “İşte sizin de Allah rızasını kazanmak diye bir çıkarınız var!..” der.
Dr. Yüksel Çayıroğlu, “Bir Fikir Ve Aksiyon İnsanı Olarak Fethullah Gülen” isimli başucu eserinde diyor ki: “Gülen, yapmış olduğu bütün hizmetlerle Allah rızasını kazanmayı ümit ettiği gibi Hizmet gönüllülerine de bu istikamette telkinlerde bulunmuştur. Bir yerde o, konuyla ilgili düşüncelerini şöyle ifade etmiştir: ‘Biz, Allah rızasından başka herhangi bir mülâhazaya bağlı davranmayı şahsî hayatımız adına haram sayıyor; insanî değerlerle bütün insanlığı kucaklamayı dünyanın bütün güzelliklerine tercih ediyoruz. Zira ahirette Cenab-ı Hakk’ın bize karşı, ‘Siz, bir insanın elinden tutup onun hakikatle tanışmasına vesile oldunuz. Ben de sizi mükâfatlandırıyorum.’ demesini bütün dünyalara bedel sayıyoruz. Bunun dışında daha başka mülâhazalara açılmayı ise kuyumcular çarşısında altın alışverişi yapan bir tüccarın, bakırcılar çarşısına gidip bakırlara talip olması olarak değerlendiriyoruz.’
“Hiç şüphesiz, Allah rızasını kazanma gibi âhirete yönelik büyük bir hedefin elde edilebilmesi için gerekli bir kısım dünyevî vesileler olacaktır. Allah, hangi amellerden râzı olacağını, ihlasın nasıl elde edileceğini, insanların dünyada Kendisine nasıl kulluk yapacaklarını, göndermiş olduğu peygamberler vasıtasıyla insanlığa bildirmiştir. İslam âlimleri bütün dini öğretilerin iki hedefe yönelik olduğunu, bunlardan birisinin Allah’a kullukta bulunmak, diğerinin de O’nun kullarına karşı şefkat göstermek ve iyilik yapmak olduğunu ifade etmişlerdir. Bu itibarla Fethullah Gülen de bir taraftan insanlara Yaratıcılarını tanıtmaya çalışırken, diğer yandan da insanlar arasında sevginin, hoşgörünün iyiliğin, yardımlaşma ve dayanışmanın hâsıl olmasını sağlamaya gayret etmektedir. Dolayısıyla onun dünyaya yönelik öncelikli hedeflerinden birisi, dindar ve ahlâklı insanların yetişmesi ve böylece gerçek huzur ve güvenin her yerde hâkim olmasıdır.
“Bu sebepledir ki, o ortaya konulan eğitim ve hayır hizmetlerinin ehl-i dünyanın bir araya gelerek farklı siyasî ve dünyevî hedefleri gerçekleştirmek için kurmuş oldukları organizasyonlara benzetilmesini son derece yanlış bulmakta. Hizmet gönüllülerinin siyasî hedefler peşinde koştuğunu vehmeden kişilerin hakikatin ne kadar uzağına düştüklerini anlatmaya çalışmaktadır. Çünkü ona göre yapılan hizmetler, Müslümanların kültür miraslarının temel kaynaklarına dayanması, gönüllerin Allah ile buluşmasını hedeflemesi ve neticede Allah rızasını kazanmaya ve uhrevî kurtuluşa vesile olması itibariyle beldelerin ve ülkelerin fethedilmesinin çok daha üstünde bir kıymeti hâizdir.
“Nitekim o bir yazısında Hizmet gönüllülerini şu ifadeleriyle idealize etmiştir: ‘Onların nazarında dini koruma, kollama ve onu dünyanın dört bir yanında imrendirecek seviyede temsil etmeden daha büyük bir paye yoktur. Bu yüce payeye ermeyi hayatlarının biricik gayesi bilir ve dünyada bulunmalarını da sadece ve sadece ona bağlı götürmeye çalışırlar. Hep bu duygularla nefes alır verir; her zaman bu düşüncelerini projelendirme etrafında bir araya gelir ve bir araya gelişlerini de Hak’la irtibatlandırarak derinleştirirler.”
Temsil, tebliğden üstündür. İnsaniyet-i kübrâ olan İslâmiyet’in insaniyet yönünü ortaya çıkarmak yani İslamiyet’i yaşayarak göstermek çok önemlidir. Benim 1966’da M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin bir pazar günü Hisar Camii’nde verdiği vaazda duyup hiç unutmadığım söz: “Meselemiz mücerred değil; Sahabelerin hayatlarından misal vererek müşahhas hale getirmeye çalışacağım. Sahabeler ki, Kur’an’ın canlı tefsirleri…” Yani Sahabe efendilerimiz Kur’an âyetlerinin mânalarını yaşayarak göstermişler, bir nevi yaşayarak tefsir etmişlerdir… Maalesef “Elcihad bi’l-çene” (Yani çene ile ve sırf konuşma ile cihad) diyebileceğimiz, uydurma bir ifade ile garipliği biz de bir garip tabirle anlatarak din tüccarlarının durumunu arzetmeye çalışıyoruz.