Mehmet Fatih Çıtlak, UNESCO'nun Mevlânâ Yılı ilan ettiği, 2007'den bu yana Pendik Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi'nde Mesnevi okumaları yapıyor.
Etkinliğe katılım sadece İstanbul ile sınırlı değil. Kocaeli, Yalova, Bursa gibi civar illerden hatta yurt dışından gelenler var. Derslere her hafta 500 kişi katılıyor.
Günlerden cumartesi, Pendik Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi'ndeyiz. Ders, Mesnevi okumaları. Kürsüde Mehmet Fatih Çıtlak var. Salon dolu. Her yaştan ve her kesimden katılımcı var. Saçı ağarmış teyzeler, yürümekte zorluk çeken amcalar, henüz 20'sinde gençler... Herkes not ediyor anlatılanları. UNESCO'nun 2007 yılını 'Mevlânâ Yılı' ilan etmesiyle başlayan dersler, dört yıldır her cumartesi devam ediyor. Hava şartları ya da tatil günleri programın iptaline engel değil. Etkinliğe katılım sadece İstanbul ile sınırlı kalmıyor. Bursa, Yalova, Kocaeli, Konya gibi illerin yanı sıra yurtdışından da gelenler var. 20-25 kişiyle başlayan konferanslar bugün 500 kişi tarafından ilgiyle takip ediliyor.
Dersler saat 14.00'te başlayıp yaklaşık iki saat sürüyor. Fatih hoca, bazen bir derste bir beyit işlerken, bazen 60 beyit işliyor. Şu anda Tahir-ül Mevlevi Şerhi'nin beşinci cildi tamamlanmış, 4011. beyte gelinmiş. Konu biraz ağır, hocamız anlaşılır olması için hikâyelerle süslüyor dersi. Sık sık da soruyor 'Anlaşılıyor mu?' diye. Fatih hoca anlatıyor, sorusu olan hemen soruyor. İlginin bu kadar fazla olmasını Mesnevi'yi, 'İstanbul usulü şerh' denilen üslupla anlatmasına bağlıyor. "Eskiden İstanbul'un bazı tekkelerinde yapılan Mesnevi şerhlerini uygulamaya çalışıyoruz. Bu üslup çok rağbet görüyor." diyor.
Amerika'dan gelen Mesnevi aşığı
Elif Yılmaz, Mesnevi dersine katılmak için bir buçuk yıldır Amerika'dan geliyor. 29 yaşında ve avukat olan Yılmaz, Mesnevi okumalarıyla 2007 yılında tanışmış. Dersler hakkında düşüncesini sorduğumuzda heyecanla ve gözlerinin içi gülerek şunları söylüyor: "Sohbetler kendi sınırlarımızdan çıkmamızı sağlıyor ve farklı bir perspektifle gerçekleşiyor. Kendi yaşadığınız dünyadan bambaşka âlemde yaşadığınızın farkına varıyorsunuz. Kendim okuyorum Mesnevi'yi, ancak çok verimli olmuyor. Evde okuduğum bölümleri öyle derinleştirerek açıklıyor ki hayretler içinde kalıyorum."
Mesnevi okumalarına katılan bir diğer isimse Hamiyet Demirel. Üç yıldır Yalova'dan geliyor. Hamiyet Hanım, 49 yaşında, ev hanımı. Deniz ulaşımını tercih ediyor. Deniz ulaşımı iptal olursa da gelmemezlik yapmıyor. Otobüsle İzmit'e, oradan da trenle İstanbul'a geliyor. İlk zamanlar yalnız ya da 27 yaşındaki kızıyla geliyormuş. Sonra komşularını da haberdar etmiş ve şimdi 10 kişilik grupla katılıyorlar Mesnevi sohbetlerine. Hamiyet Hanım cumartesi gününün gelmesini dört gözle beklediğini söylüyor ve derslerden herkesin istifade etmesini istiyor.
Hatice Sarıçoban Konya'dan gelmiş. 38 yaşındaki Sarıçoban, ilahiyatçı. Konya'da ders veriyor ve Fatih hocayı Hz. Mevlânâ'nın kentine davet etmeyi düşünüyor. Dersleri oldukça açıklayıcı bulduğunu anlatan Sarıçoban, Fatih hocanın Mesnevi'ye çok farklı açıdan yaklaştığını düşünüyor.
Mesnevi'yi 18 beyitten dinleyin
Araştırmacı yazar M. Fatih Çıtlak'ın Mesnevi derslerinden bir kitap derlendi. '18 Beyit Dinle!' isimli kitap, Mesnevi'nin ilk 18 beytini açıklıyor. Yazar, beyitleri okuyucuyla sohbet edercesine kaleme almış. 78 sayfalık, Pendik Belediyesi Kültür Yayınları'ndan çıkan bu esere sahip olmak isteyenler 0216 585 11 00' No'lu telefonu arayabilir.
Dersleri her kesimden insan takip ediyor
Mehmet Fatih Çıtlak: Dersleri, Mesnevi'yi baştan başlayarak düzenli işliyoruz. Mesnevi'nin bitirilmesi için gereken asgari süre 10-12 yıldır. Dört yıldır derse devam ediyoruz. Amacımız, insanların her zaman ihtiyaç duyacakları Allah için birbirlerini sevme, dinleme, değer verme; hırs, kin, yalan gibi kötü ahlaktan uzaklaşmak, cömertlik, merhamet, hizmet gibi güzel ahlakı ön plana çıkaran Mesnevi beyitlerini ve ruhunu taşımak. Şiddetli kar yağışlarında hatta İstanbul'da 9 Eylül 2009'da yaşanan sel felaketinde dahi dersi iptal etmedik ve salon doluya yakındı. Buradaki cemaat profilinde Aleviler, mezhepleri inkâr edenler, belli tarikatlara mensup olanlara kadar birçok insan geliyor. Avukat, hâkim, doktor, hostes, ilkokul mezunu da var. Çocuklar da yaşlı amcalar da geliyor. Buradaki zemin tam bir Türkiye zemini.
Herkes bu işi yapabilir, ancak ders anlatılırken kendinizi aradan çıkarmanız gerekiyor. Nefsanî istekler ve talepler ötelenmeli. Anlatılanlara aynı şekilde ihtiyaç duyduğunuzu düşünerek yaklaşırsak dinleyenlere, yani sadece aktarıcı olursak doğru mana ortaya çıkar. Dersten sonra insanların bana ihtiyaç duymamasını prensip ediniyorum. Ders öyle anlatılmalı ki dersten çıkan kişi bir daha bana o konuda müracaat etmemeli. 24 saat öncesinden dersin stresi ve 'Acaba doğru aktarabilecek miyim?' endişesi duyuyorum. Buna hâlâ alışamadım. Evim buraya 70 kilometre uzakta, ancak bir kişi olsa dahi dersi işlemeye devam edeceğim.
FATMA TURAN