Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski emniyet müdürleri Yakub Saygılı ve Nazmi Ardıç, bağımsız milletvekili adayı.
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yürüten iki isim Yakub Saygılı ve Nazmi Ardıç, bağımsız milletvekili adayı oldu. Saygılı, İstanbul 2. Bölge’den, Ardıç da Ankara 1. Bölge’den milletvekili adayı. Operasyondan sonra görevden alınan Saygılı ve Ardıç, Silivri Cezaevi’nde kalıyor. Onların seçim çalışmalarını yürütmek ise eşlerine düştü. Adlarını şimdiye kadar operasyon haberleriyle duyduğumuz Saygılı ve Ardıç’ın adaylık sürecini ve bu süreçte yaşadıklarını eşleri anlattı.
İstanbul Mali Şube eski Müdürü Yakub Saygılı, eylül ayında yapılan operasyondan itibaren tutuklu. Eski Organize Şube Müdürü Nazmi Ardıç ise milletvekilliği adaylığını açıkladıktan kısa bir süre sonra tutuklandı. Siyasete atılan eski müdürlerin seçim çalışmalarını şimdi hayat arkadaşları büyük bir gayretle yürütüyor. Eşini anlatma görevi kendisine düşen üç çocuk annesi Esra Saygılı, 11 yıllık hayat arkadaşının her zaman olduğu gibi arkasında. Seçim çalışmalarını avukatı, arkadaşları ve altı aylık bebeği Kenan ile yürütüyor.
“Eşim doğru bildiğini yapmaktan hiç vazgeçmedi, 17 Aralık da bunun en bariz örneği.” diyen Saygılı, yaşadığı onca şeyden sonra hissettikleri için ise, “Yaşananlar için üzgünüm, kızgınım fakat Yakub Bey ile iftihar ediyorum. Eşim cezaevindeyken bile ‘çocuklarımız daha iyi bir Türkiye’de büyüyecek’ diyordu. Bu sebeple umutluyum.” ifadelerini kullanıyor.
17 Aralık operasyonunun diğer ayağını yürüten eski Organize Şube Müdürü Nazmi Ardıç’ın eşi Nuray Ardıç da Ankara’da aday olan eşi için gece gündüz seçim çalışmalarını yürütüyor. İstanbul’da yaşayan Ardıç, son bir aydır İstanbul-Ankara arası mekik dokuyor. Eşi için kapı kapı gezen Ardıç’ın tek amacı, eşinin milleti için hizmetine bundan sonra Meclis’te devam etmesi.
Nuray Ardıç: 20 yıl boyunca haftada bir kez birlikte yemek yedik
“Nazmi Bey vazife yaptığı dönemlerde son derece yoğun bir çalışma temposundaydı. İşi; aşından, eşinden ve çocuklarından önce gelirdi. Çoğu zaman yemek yemeyi unuturdu. Önemli günleri geçtim, 20 yıllık evlilik hayatımızda akşam yemeklerimizi belki haftada bir gün birlikte yiyorduk. Onun hassasiyeti tamamen işe odaklıydı. Milletin hakkına girmekten, vazifesinin hakkını verememekten korkardı.
Şartlar milletvekilliğine mecbur bıraktı
Milletvekili olmak gibi bir düşüncesi hiçbir zaman olmadı. Şartlar bizi buna mecbur bıraktı. Eşimin hakkı-hakikati duyurmak adına Meclis’e girip vatanına hizmet etme isteğini destekliyorum. Nazmi Bey, cezaevinde olduğu için çalışmalarını ben yürütüyorum. Seçim bölgesindeki vatandaşlarımızla bire bir görüşüp eşim hakkında bilgi veriyorum. Çalışmalarımıza eşimin arkadaşları da destek veriyor. İstanbul’da yaşamama rağmen, eşim Ankara’dan aday olduğu için bu dönemde hep Ankara’da kalıyorum.
Özel işlerinde devletin kalemini bile kullanmazdı
Nazmi Bey, her zaman inandığı şeyleri savundu. Bu anlamda ne hedefe konulmaktan, işinden olmaktan ne de hapse konulmaktan çekinmedi. Aynı anlayışa tüm aile olarak sahibiz. Biz dünyevi meselelere kalben bağlanmamaya çalıştık ve Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmadık. Aslına bakarsanız korkacak bir şey de görmedik zira eşim yasalarla çerçevelenmiş işinden başka bir şey yapmadı. Eşimin 22 yıllık çalışma hayatı boyunca 300’den fazla operasyon yaparak en fazla operasyon yapan emniyet müdürlerinden birisi olduğunu eşim tutuklandıktan sonra öğrendim. Eşim devlet malına karşı da çok hassastı, cebinde iki kalem taşırdı. Devlet işi için devletin kalemini, özel işleri için kendi kalemini kullanırdı. Makam aracını bana ve çocuklara hiç kullandırtmazdı.”
Esra Saygılı: Üç çocuğumu da yalnız dünyaya getirdim
“Eşimin ne kadar stresli bir işinin olduğunu 17 Aralık’tan sonra daha iyi anladım. Bunu bize hiç hissettirmedi. Haberdar olmadığımız için ‘keşke bana ve çocuklara daha fazla vakit ayırsa’ diye sitem ettiğim oluyordu. Şimdi ‘İyi ki çalışmış’ diyorum. Eşimin yoğunluğu nedeniyle iki çocuğumu da yalnız dünyaya getirdim. Eşim vakit ayıramadığı için doğum öncesinde annemin yanına gittim. Kendisi yanımıza sonradan gelebildi. Ne yazık ki üçüncüsünde o da olmadı, hiç gelemedi.
Yetim hakkı yedirmemek için uğraştı
Son bir buçuk yıldır çok fazla şey yaşadım. Hem iki kızıma yaşananları açıklamak hem de Kenan’ın yalnız büyümesi çok zordu. 16 Aralık’a geri dönsem, yalnız doğum yapacağımı, son altı ay yaşayacaklarımı bilsem yine onu desteklerdim. Eşim 17 Aralık operasyonunu yetim hakkı yedirmemek için yaptı. İyi ki geri adım atmamış. Biz bedelini ayrılıkla ödüyoruz ama vatan sağ olsun. Şimdi vekil adayı oldu, onun amacı yine vatanına hizmet, kendi cebini doldurmak değil.
Vatanı için ailesinden ayrıldı
Eşim büyüklerine saygıda kusur etmez ama ihmal olduğu zaman üstlerini bile uyarmaktan çekinmezdi. Doğru bildiğini yapmaktan hiçbir zaman korkmadı, 17 Aralık bunun en bariz örneği. Başına gelecekleri tahmin edip görmezden gelebilirdi ama o ailesi için değil, vatanı için gerekli olanı yaptı. Aksi takdirde kimler tarafından yönetildiğimiz ortaya çıkmayacaktı.
Makam aracını ailesi için kullanmadı
Yakub Bey, devlet malı kullanımında aşırı derecede hassastır. Şehir dışından anne-babası geldiğinde bile makam aracıyla aldırtmazdı, ben gider alırdım. Resmi evrak yazışmalarında da çok hassas olduğu için bazen bir harf yüzünden yazıya başka bir kâğıtla yeniden başlardı. Devlet malını israf ederim endişesiyle de ayda 2-3 top kâğıt alıp işyerine götürürdü. Oturduğumuz ev kira, eşim hiçbir zaman mala mülke tenezzül etmedi.
Çocuklara her gece kitap okurdu
Vaktini hiçbir zaman boşa harcamak istemezdi. Arabadayken bile muhakkak kitap okur, çok az uyku uyuyarak çalışmalarını yapardı. İngilizcesini geliştirmek için boş vakitlerini yabancı film ve haber izleyerek geçirirdi. Şu anda da kitap yetiştiremiyoruz, hem İngilizce hem Türkçe kitap götürüyoruz. Günde beş gazete, haftada iki kitap okuyor. Operasyonda olmadığı günler eve geldiğinde çocukları eşim yatırırdı, mutlaka onlara kitap okurdu.”
Zaman