MHP’nin ekonomi kurmaylarından Kalkınma Bakanlığı eski Müsteşar Yardımcısı, Samsun Milletvekili Erhan Usta, koalisyon ve muhtemel erken seçim ihtimallerinin ekonomiye etkilerini değerlendirdi.
Bugün'den Seda Şimşek'in haberine göre, cari açığın 8,9 milyar dolarının kaynağı belirsiz para girişiyle finanse edildiğini belirten Usta, “Hükümetin sürekli övündüğü rezervler kısa vadeli dış borcumuzu karşılayamayacak hale geldi” dedi.
Sizce 2008 sonrasında neden ekonomide iyi bir performans sergilenemedi?
En önemli faktör Türkiye’nin reform ruhunu kaybetmesi, reformları yenileyememesi ve karar alma süreçlerindeki bozulma. İstişare ortamı kayboldu, bürokrasi son derece zayıflatıldı, ehil olmayan kişiler üst düzey konumlara getirildi, talimatla iş yapma dönemi başladı. Geldiğimiz noktada Türkiye tıkandı. Türkiye rekabet gücünü önemli ölçüde yitirdi. Kaynaklarımız son 10 yılda üretken olmayan alanlara yönlendirildi.
GÜVEN ENDEKSLERİ DÜŞÜYOR
Çok büyüdük gibi geliyor ama…
Bu tür inşaat projeleri ilk yapıldıklarında bir büyüme etkisi yapmakla birlikte üretken olmadığı için Türkiye ekonomisi büyüme açısından tıkandı. 2015’in birinci çeyreğinde Türkiye ekonomisi geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 2,3 büyüdü. Mayıs ayında sanayi üretimi bir önceki aya göre yüzde 2,3 azaldı. İmalat sanayi satın alma yöneticiler endeksi (PMI) son ayda tekrar 50’nin altına indi. Güven endekslerinin genel eğilimi hep aşağıya doğru.
KAMUOYU YANILTILDI
İşsizlik önemli bir sorun olarak görülüyor araştırmalarda.
Yeterli büyüme olmadığı için ülkemizde istihdamdaki artış da son derece yetersiz. 2015 Mart dönemi itibariyle son bir yıldaki istihdam artışı sadece 370 bin kişi. Aynı dönemde işsiz sayısındaki artış neredeyse istihdam artışı kadar, 322 bin kişi işsiz kaldı. Hükümet yetkilileri, birkaç ay önce veriden kaynaklanan bir sorun sebebiyle, 1 milyon 400 bin civarında istihdam artışıyla övünüyorlardı.
Gerçek resim, Türkiye’nin bir yıllık istihdam artışının 370 bin kişi olduğu ortaya çıktı. Muhalefet partilerinin 700 bin kişilik istihdam artışı hedeflerini yetersiz buluyorlardı. Şimdi soruyoruz, nerede bu 1 milyon 400 bin kişilik istihdam? Kamuoyu bilerek yanıltıldı, bu rakamları kullanan bakanları milletten özür dilemeye davet ediyorum.
ÖDEMELER DENGESİ BOZUK
Cari açık rakamları açıklandı. Bir alarm durumu var mı?
Cari açığın finansmanında yetersizlik ve bozulma var. Mayıs sonu itibariyle 18,5 milyar dolar olan cari açık, 3,8 milyar doları rezerv azalışı, 8,9 milyar dolar da kaynağı belirsiz para girişiyle finanse ediliyor.
Normal finansman sadece 5,8 milyar dolar. Çok düşük büyümeye rağmen yüksek cari açık veriyoruz. Ocak-Mayıs itibariyle geçen yılın aynı dönemine göre cari açık 1,9 milyar dolara düşüyor görülse bile altın ticaretini dışarıya aldığımızda, cari açık geçen yılın aynı dönemine göre 2 milyar dolar artıyor. Enerji ithalatımız 5 aylık dönemde, 5,5 milyar dolar azalıyor. Enerji faturamızdaki azalmaya ve düşük büyümeye rağmen bu cari açık rakamı, hem eğilim olarak hem de seviye olarak gelecek açısından endişe verici.
BAVULLA TÜRKİYE'YE GİRİYOR
Bu kaynağı belirsiz para girişinin nereden olduğu tespit edilemiyor mu?
Bu kaynağı belirsiz para girişi, “net hata ve noksan kalemi” olarak adlandırılır. Bir miktar istatistiki hata olabilir ama önemli ölçüde bu, hangi kaynaklardan, kimler tarafından, hangi ülkeden geldiği bilinmeyen sermaye hareketidir. Net hata noksan kalemi sıfırlanamaz ancak çok düşük olması beklenir.
EKONOMİYİ SIKINTIYA SOKAR
Bu ne anlama geliyor?
Güvenilmeyen ve istikrarsız bir kaynaktır. Bugün girdiği gibi yarın da çıkma yönünde hareket edebilir. O da ekonomide ciddi bir istikrarsızlık oluşturabilir. Normal bir borçlanma kalemi değil. 8,9 milyar dolar nereden geldiğini anlamadığımız bir finansman sağlamışız. Yarın aynı para aynı şekilde çıkmak isterse ekonomiyi sıkıntıya sokar. Bu para resmi kanalla değil, mesela bavulla Türkiye’ye giriyor. Yüksek faiz nedeniyle girmiş olabilir, bir kısmı yakın coğrafyamızdaki istikrarsızlıklardan kaçıp gelen para olabilir.
BORÇ STOKUNUN 1.7 KATI OLAN REZERVİMİZ BUGÜN 0.9
Ekonomideki kırılganlığın çok arttığı yönündeki değerlendirmelere katılıyor musunuz?
Birçok rasyo açısından bakıldığında Türkiye ekonomisi, AKP’nin tek başına iktidara geldiği 2002’ye göre daha kırılgan. Bunun birkaç göstergesi var. 2002'de Türk Lirası mevduatının ortalama vadesi 67.2 gündü, bu çok kısa idi, 2015 Mayıs’a geldiğimizde 72,5 güne çıktı. Artış sadece 5 gün. Bu, 13 yıllık tek başına iktidar döneminde ekonomide kalıcı bir istikrarın oluşturulamadığının göstergesi. Verdiğimiz yüksek cari açıklar nedeniyle, ülkenin dış borcu da arttı, 2014 sonu itibariyle 402,4 milyar dolara yükseldi. Kısa vadeli borçlarımız önemli ölçüde artarak 133 milyar dolara ulaştı. Bu da ekonomiyi kırılgan hale getirdi.
2002'de kısa vadeli dış borcumuzun toplam dış borçlar içerisindeki payı yüzde 12,7 iken, 2015'in ilk çeyreğinde bu oran yüzde 33’e yükseldi. Hükümetin sürekli övündüğü rezervler kısa vadeli dış borcumuzu karşılayamayacak hale geldi. 2002'de kısa vadeli dış borç stokunun 1,7 katı kadar rezervimiz varken, bugün itibariyle bu rakam 0,9’a düştü. Rezerv kısa vadeli dış finansman ihtiyacının karşılanması için tutulur, 2002'de kısa vadeli borcumuzun çok üzerinde rezervimiz varken, bugün ise 133 milyar dolar kısa vadeli dış borca rağmen sadece 120 milyar dolarlık rezerve sahibiz.
RANTTAN VERGİ ALINMALI
Sizce bir koalisyon hükümeti kurulduğunda ekonomide öncelikle neler yapılması gerekiyor?
Firmalara kamu yönetimi açısından güven verilmeli. Her gün müfettiş tehdidi altındalar. Sübjektif uygulamalar bitirilmeli, yatırım, üretim yapanı cezalandıran anlayış terk edilmeli. Kamu yönetimi bütün firmalara eşit uzaklıkta olmalı. İlk yapılacak iş, üretimi, dolayısıyla ihracatı yeniden artırmaya yönelik ekonomiye rekabet gücü kazandıracak adımların atılması. En önemlisi de imar rantı nedeniyle oluşan kaynak tahsisindeki çarpıklığın düzeltilmesi. Öncelikle rant oluşması engellenmeli ama rant oluşması durumunda da vergilendirilmeli.
PİYASALAR SAĞLIKLI BİR KOALİSYON İSTİYOR
Koalisyondan iç ve dış piyasaların herhangi bir rahatsızlığı, tedirginliği söz konusu değil, piyasalar da koalisyon istiyor.
Ekonomide seçimlerden tek başına iktidarın çıkmamasından kaynaklanan bir tedirginlik var mı?
Koalisyon zorunluluğu doğmuş olmasına rağmen şu ana kadar piyasalarda herhangi bir tedirginlik yok. Bunun en önemli göstergesi bizde genelde dolar kurudur. Seçimlerden önceki son iş günü 5 Haziran’da dolar kuru 2.68, bu cuma günü itibariyle yine 2.68. Koalisyondan iç ve dış piyasaların herhangi bir rahatsızlığı, tedirginliği söz konusu değil, piyasalar da koalisyon istiyor. Yeter ki sağlıklı, uzun ömürlü bir koalisyon kurulsun.
Koalisyon ihtimali bir “istikrarsızlık algısı” yaratmıyor mu?
Hayır, tek başına bir AKP iktidarı çıksaydı esas “istikrarsızlık algısı” o zaman ortaya çıkabilirdi. Piyasalar koalisyonu daha güvenli buluyor. En son koalisyon 57. Hükümet dönemindeydi, Türkiye için hayati öneme sahip reformlar yapıldı. O reformların etkisiyle 2002- 2008 arasında yüksek büyüme gerçekleşti. 2007 sonrasında ise Türkiye’de hem yapılan reformlardan sapmalar hem de Maliye politikasında gevşeme başladı. 2008 sonrasından bugüne Türkiye yerinde saydı. Örneğin, 2008’de 10 bin dolar kişi başına geliri yakalamışken, 2014’te hâlâ 10 bin dolar seviyesindeyiz, 2015’te ise kişi başına gelir 10 bin doların altına düşecek. Ekonomide 7-8 yıllık bir kayıp dönem var. Türkiye’nin çoğunlukla koalisyonlarla yönetildiği 1990-2002 döneminde gelişmekte olan ülkelerle Türkiye’nin büyüme farkına bakıldığında, gelişmekte olan ülkeler ortalamasının sadece yüzde 0.3 puan altındaydık. 2003-2008 arasında, “yüksek büyüdük” dediğimiz dönemde bu fark yüzde 0.8’e çıktı. 2008-2014 dönemindeyse fark açıldı, iki puana çıktı.
TÜRK EKONOMİSİ 3 YILDIR BELİRSİZ BİR DURUMDA
Koalisyon kurulamaması halinde, yeni bir erken seçim ekonomiyi nasıl etkiler?
Hangi ortamda, nasıl gidileceğine bağlı. Belirsizlik veya istikrarsızlık bugüne has değil, özellikle 2-3 yıldır Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu bir durum. Türkiye’de 2011’in sonundan itibaren 14 çeyrekte özel yatırımlar ekside, hep azalıyor. Özel sektör önünü göremediği için yatırım yapmıyor. Ekonomide 2-3 yıldır süren bu belirsizlik ve istikrarsızlık, yeni bir hükümetle aşılabilir.
Sağlıklı bir koalisyon yapılamayıp yeni bir seçime gidilecekse ve bu seçim sonucunda sağlıklı bir hükümet oluşumu ortaya çıkacaksa, “Türkiye ekonomisi açısından bu seçimin mahsuru var” denilemez. Halkımızın düşüncesine paralel şekilde, Türkiye’de yatırımcıların da istemediği şey, AKP Hükümeti’nin tek başına iktidarıdır.