MHP'li Vural: Bu kararlar çok ciddi kaosu ortaya koyuyor

MHP'li Vural: Bu kararlar çok ciddi kaosu ortaya koyuyor
MHP Grup Başkan Vekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural, Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve polislerin tahliye edilmeleri yönünde verilen mahkeme kararının uygulanmamasına sert tepki gösterdi. "Bundan sonra her bir vatandaş, mahkemelerle ilgili alınan kararları tanımama eğiliminde olabilir." diyen Vural, "Mahkeme kararlarının uygulanmaması ve tutuklu kişilerin serbest bırakılmaması çok ciddi kaosu ortaya koyuyor. Hukuk düzeninde kurumlar ve kurallar bellidir. Hukuk düzeni kaos olmaz ama bu, hukuk düzeni içinde bir kaosu ortaya koyuyor. Bu kararların hukuk sistemi içinde çözülmesi gerekirken Anayasa'nın 138. maddesine göre mahkemelerin kararları bağlayıcı olmasına rağmen bu bağlayıcı kararların uygulanmaması, aslında hukukun üstünlüğü ve hukuk devletini yok saymak demektir" dedi. Vural, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun mahkeme kararlarını miting meydanlarında malzeme olarak kullandığını belirterek, "Sayın Davutoğlu'nun miting meydanlarında bir malzeme olarak kullanması, gerçekten yargının siyasallaştırılması adına üzüntü vericidir. Böyle bir durumda hangi hakim ve savcı kendisini hür hissedebilecektir, vicdanına göre karar verebilecektir? Bir kimsenin tutuklu olup olmaması, siyasetin malzemesi olamaz." dedi.

Grup Başkan Vekili Vural, İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Başkanı Misket Dikmen'e nezaket ziyaretinde bulundu. Burada gazetecilerin sorularını cevaplayan Vural, İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi'nin, Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve polisler hakkında verdiği tahliye kararlarının uygulanmamasına sert çıktı. Bu tür kararların hukukun kendi işleyişi içinde çözülmesi gerektiğini aktaran Vural, "Ama bir savcı, bir kararı uygulamıyorum diyorsa, bir savcı uygulamıyorsa ya da bu mahkemelerin verdikleri kararlar siyaseten miting alanlarının malzemesi haline geliyorsa yargıyı siyasileştirmiş oluyoruz. Türkiye'nin siyasileştirilmiş yargıdan çok büyük zararlar gördüğü açık ve net. Bizim bağımsız ve tarafsız bir yargıya ihtiyacımız var. Gelinen bu noktada mahkeme kararını uygulamamak, o zaman vatandaş hangi mahkemenin hangi kararına, neden uyacağı konusunda da kafası karışık hale getiriyor. Hukuk düzeninde kurumlar ve kurallar bellidir. Hukuk düzeninde kaos olmaz ama bu, hukuk düzeni içinde bir kaosu ortaya koyuyor." diye konuştu.

'TUTUKLULUK, SUÇLULUK DEĞİLDİR'

Bir kişinin tutuklu olmasının onun suçlu olduğu anlamına gelmediğini ifade eden Oktay Vural, "Bir kimsenin tutuklu olup olmaması, siyasetin malzemesi olamaz. Bu hukukun malzemesidir. Yargı, kararlarıyla bir kimsenin suçlu olup olmadığına karar verebilir. Miting meydanlarında birilerini suçlu ilan etmek ve mahkemenin aldığı kararları yok sayan davranışları ön plana çıkarmak, hakim ve savcıların tarafsız ve bağımsız çalışmalarının önünde en büyük engeldir. Vicdanlarının önünde en büyük engeldir. Yargının siyasallaşması, yürütmenin etkisinde kalması gibi bir süreçle karşı karşıyayız. Asliye ceza mahkemesinin verdiği karar, bundan önce yapılan reddihakimle ilgili taleplerin karara bağlanması çerçevesinde verilmiş bir karardı. Böyle müdahaleler yerine, kararları uygulamamak yerine, hukuk sistemi içinde bu kararların uygulanmasını sağlamak önemli. Bir kimsenin tutuklu olması, onun suçlu olduğunu göstermez. İnsanların özgürlüklerini kısıtlayarak suçlu ilan edemezsiniz." dedi.

'BU KARAR BENİ ŞAŞKINA ÇEVİRDİ'

Mahkeme kararlarının uygulanmamasının kendisini şaşkına çevirdiğini söyleyen Vural, "Bu karar beni şaşkına çevirdi. Bundan sonra her bir vatandaş, bu mahkemelerle ilgili alınan kararları tanımama eğiliminde olabilir. Bu da yargı sistemimizde bir karmaşayı getirir. Yargıdaki çete iddiaları, vatandaşın yargıya olan güvenini de sıfırlamıştır. Çok tehlikeli bir süreçtir. Arzumuz odur ki insanların özgürlüklerini kısıtlayarak değil, gerçekten adil bir yargılama ile gerçeğin ortaya çıkmasını sağlamak bu süreci beklemek. Bir kimsenin tutukluluğundan medet ummak, siyaset üretmek; o bakımdan biraz da vicdani olmadığı kanaatindeyim." dedi.

'BAŞBAKAN'IN SÖYLEMİNDEN SONRA HAKİMLERİN GÖREVDEN ALINMASI…'

Tahliye kararından sonra HSYK'nın, İstanbul 29. ve 32. Asliye Ceza mahkemeleri hakimlerini görevden almasını değerlendiren Oktay Vural, "Bundan sonraki süreç içinde sulh ceza hakimliği tahliye kararı verirse ne yapacaklar? Bundan sonra Türkiye'de hiçbir savcı ve hakimin yer garantisi, dosya garantisi yoktur. Vicdanına göre karar verme garantisi yoktur. Maalesef bu kararın Başbakan'ın miting meydanındaki söyleminden sonra ortaya çıkması, doğrudan doğruya yargıya bir müdahale gerçeğini de ortaya koyuyor. MHP olarak biz bu süreçlerin kesinlikle siyasileştirilmesinin karşısındayız. Görülüyor ki bu verilen kararların, vicdani olmaktan öteye başka çerçeve içinde verildiğini ortaya koyuyor. Bir savcının, bir hakimin bağımsız ve tarafsız olması demek, onun yerinin değiştirilmemesini, aynı zamanda üzerindeki dosyalarla ilgili görevinin garanti altına alınmasını gerektirir. İvedilikle yargının görevini yapması için bağımsız ve tarafsızlığını sağlayacak bir iklim oluşturulması kesinlikle gerekli." dedi.

'TÜRKİYE'DE SEÇİMİN GÜVENLİĞİ YOK'

Türkiye'de önümüzdeki 7 Haziran'da yapılacak olan genel seçimin güvenliğinin olmadığını iddia eden MHP Grup Başkan Vekili Vural, "Türkiye'de seçimin güvenliği olmadığı gayet açık ve net. Bununla ilgili büyük mücadeleler sürdürüyoruz. Her bir vatandaşımız, seçimin güvenliği açısından endişe içinde. Demokrasimizin kalitesi, bu seçimin güvenliğine bağlı. Sadece seçimin güvenliği değil, seçime giden seçmenin güvenliği de önemlidir. İç Güvenlik Yasası'nda önleyici gözaltına alma adı altında ortaya koyulan hususlar, geçen akşam bir muhabire yönelik, 'Hemen gözaltına alın bunu.' denmesi, bu yönüyle bakıldığında bizi korkutan, sindiren bir devlete değil, 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' anlayışına sahip bir yönetime ihtiyacımız var. Bu mahkeme kararlarının tanınmaması, bu durumda bütün mahkemelerin kararlarının tanınmaması noktasına götürür. Anayasa Mahkemesi'nin bile tanınmadığı, güvenilmediği böyle bir ortam içinde hukuk güvenliği dediğimiz şey ortadan kalkar. Hukukun güvenliğinin sağlanmadığı yerde de kaos vardır, zorbalık vardır. Seçimlerle ilgili verilecek kararlarla ilgili bundan önce bu tür imalarda da bulunulmuştu. Bilemiyoruz, trafolara girecek kedilerle ilgili kim ne karar verecek, açıkçası bilemiyoruz. Sandığın ve seçimin güvenliğini de bu milletin kendisi temin etmeye gücü olduğunu ifade etmek isterim." dedi. CİHAN
27 Nisan 2015 16:58
DİĞER HABERLER