Milliyetçi Hareket Partisi anayasa değişikliği sürecinde başından beri ciddi hatalar yaptı.
MHP cumhurbaşkanlığı seçimi ve üniversitede kılık kıyafeti düzenleyen anayasa değişikliğinde seçmen tabanını memnun edecek bir tavır almıştı.
Ancak Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı seçilmesinden beri yalpalamaya başladı.
Bunda anketlerin de etkisi olabilir, eccinnilerin devreye girmesinin de.
Ancak eccinnilere rağmen cumhurbaşkanlığı seçiminde meclise giren ve Abdullah Gül’ün seçilmesini sağlayan Devlet Bahçeli’nin herhangi bir dış baskıya boyun eğmesini beklemek gerçekçi olmaz.
Bahçeli, adına uygun bir şekilde, devletçi bir yaklaşımla Çankaya’yı elinde tutan, ağır bir çoğunlukla iktidarda bulunan AK Parti’nin yüksek yargıda, dolayısıyla yargıda sözsahibi olması ihtimalinden rahatsız olmuş olabilir.
Ki, bu siyaseten anlaşılabilir bir duruştur.
Ancak Sayın Bahçeli referendumdaki duruşunu bu perspektife bağlamadı ve CHP’nin arkasına takılmış bir izlenim çizdi.
Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olmasından bu yana vurguladığım bir gerçek var, CHP ve MHP birleşik kaplar gibi.
Biri düşmeden diğeri yükselemez.
Daha ilk günkü kamuoyu araştırmaları, bu durumda düşenin MHP olacağını gösteriyor.
Dün yayınlanan anketler, çanların MHP için çaldığını gösteriyor, çünkü CHP’nin yükselmesi MHP için ciddi bir baraj problemi doğuruyor.
Kamuoyu araştırmaları MHP’nin geleneksel tabanının önemli bir bölümünü koruduğunu gösteriyor.
Ancak burada bile AK Parti’ye kayış ihtimali olabilir.
Bahçeli için asıl tehlike PKK’ya duyulan öfke nedeniyle Ege’de özellikle iç Ege’de kazandığı oyları kaybetmesi olabilir.
Bu bölge, AK Parti’ye karşı daha fazla şansa sahip olduğunu düşündüğü CHP’ye kayabilir.
Bence seçime 10 ay kala MHP kurmaylarının bu gerçeği görmeleri ve buna göre yeni bir strateji hazırlamalarında yarar var.
Referamdum elbette 12 Eylül dönemiyle gerçek anlamda bir hesaplaşma değil.
Ancak yaşamının bir bölümünü 12 Eylül zindanlarında geçirmiş, korkunç işkencelerden geçmiş geçmiş ülkücü kadrolar için bu bile yeterli.
MHP “hayır” tavrıyla en çok onları küstürdü ki, güçlü ideolojik yapısı olan bir parti için bu ciddi bir kayıp.
MHP, Bahçeli yönetiminde yeni bir anlayışa kavuştu.
Gençlik kadrolarını sokaktan çekmeyi başardı.
Ayrıca AK Parti’nin ikinci dönemindeki kritik kırılma noktalarında, meclisin meşruiyetini savunan çıkışlar yaptı.
Son anayasa değişiklik sürecini boykot etmemesi bile doğru bir tavır oldu, çünkü paketin meşruiyet algısını güçlendirdi.
Çünkü paketin görüşülmesi ve oylanması sadece AK Parti’nin oylarıyla olmadı.
Ancak dediğim gibi, referendum sürecindeki tavrı hepsini sıfırlar gibi oldu.
Başbakan Erdoğan bu zayıf noktayı buldu ve orayı işliyor.
Bahçeli bu değişikliğe neden “hayır” denilmesi gerektiği konusunda daha net bir tutum sergilemeyecekse, mitinglere ara vermesi daha doğru olur
gibime geliyor.