Milli tank projesinde neden hüsrana uğrandı?

Altay tankı projesinde Koç'un devre dışı bırakılması ile projede kelimenin tam anlamıyla başa dönüldü. Bu noktaya neden gelindi? Tr724.com'dan Semih Ardıç yazdı

‘Tank yaptık, motoru da olsa iyiydi!’ başlığı ile 14 Şubat’ta ve ‘Bu tank çok su götürür‘ başlığı ile 27 Şubat’ta iki makale yayımlamıştım. Her iki makalede de yerli/millî sloganlarının içinin doldurulamadığına dikkat çekmiş, Altay Tankı Projesi’nin tam bir fiyasko ile neticelendiğini belirtmiştim.

Zira Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) ‘Millî tankımız Altay: Dosta güven, düşmana gözdağı’ reklamları ile rey devşirmesine mukabil ortada Güney Kore’den para ile satın alınmış bir gövde tasarımından başka bir muvaffakiyet yoktu. Tankın motorunu imal edeceğini söyleyen Albayrak Grubu’nun (TVnet ve Yeni Şafak gazetesinin sahibi aile) TÜMOSAN’ı iki sene müddetince yatırımcıların Borsa’dan şirket hissesi alması için bol bol hayal tacirliği yapmaktan öteye geçemedi. Yeni Şafak’ta ‘Millî tanka TÜMOSAN motoru’ başlıklı haberlerle TÜMOSAN’ın piyasa kıymeti ikiye katlandı. Haberler sayesinde TÜMOSAN’ın hisse fiyatı 5 TL’den 11 liraya kadar çıktı.

ALMANYA VE AVUSTURYA HÜKÜMETLERİ VİZE VERMEDİ

Oysa sadece pancar motorunda mütehassıs TÜMOSAN’ın V12 motoru imal edebilecek mühendislik kapasitesi yoktu. Esasında böyle bir dertleri de yoktu. Avusturya, İngiltere ve Japonya’da farklı şirketlerle masaya oturup yüksek lisans bedelleri ödemek üzere yola çıkmışlardı. Amma velâkin stratejide büyük bir hesap hatası yaptılar. En büyük destekçileri Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan tarafından açığa düşürüldüler. Nasıl mı?

Erdoğan’ın mütekebbir ve hırçın dış siyasetinden hazzetmeyen yabancı firmalar, Albayrak’ın kısa yoldan köşeyi dönme kurnazlığına alet olmadı. Yabancı şirketler kendi devletlerinden gelen ‘angajmana girmeyin’ mesajını aldı ve siyasî rüzgârların Türkiye’nin aleyhine esmesinin tesiriyle tank motorunda lisans müsaadesini vermedi.

KES-YAPIŞTIR BOYA, AL SANA MİLLÎ TANK!

Baştan beri ‘kes-yapıştır, üzerine kırmızı-beyaz boya. Ay-yıldızla süsle, al sana millî tank’ kolaycılığından başka bir maksadı yoktu Altay’ın… Seçimlerde işe yarıyor hamaset! O günlerde projedeki fiyasko kadar 10 milyon dolar teminat tutarının ihale şartnamesi ve teamülleri hiçe sayılarak Albayrak’a iade edilmesi skandal içinde skandaldı.

Yatırımcıların ‘keriz silkeleme’ usulüyle zarara uğratılmasına da göz yumuldu. Kapatılan Zaman gazetesine gelince THY’nin kamuoyuna mal olmuş zararının ele alındığı haberden manipülasyon iftirası çıkaracak kadar iştiyaklı Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Yeni Şafak ve TVnet’in, hatta Anadolu Ajansı’nın Altay Tankı’na dair yalan haberleri üzerinden Albayrak ailesinin haksız servet kazanmasına sessiz kaldı.

ALİ KOÇ’UN ERDOĞAN’A ŞİRİN GÖRÜNME GAYRETİ DE İŞE YARAMADI

Bu planlı soygunun devamının geleceği belliydi. En ağır bedeli de Altay için emek ve para sarf eden tek grup olan Koç Holding’in ödeyeceğinin emareleri mevcuttu. Ali Koç’un Başkan Yardımcılığı vazifesini deruhte ettiği TÜSİAD’ı ve holdingi Erdoğan’ın gönlünü hoş tutacak çizgiye çekmesi bile Altay’daki entrikalarda Otokar’ın saf dışı bırakılmasına mani olamadı.

Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın Otokar için hazırladığı teklifi kifayetsiz bulması malumun ilamından ibarettir. Nitekim içi boş proje bahanesiyle Albayrak’ı müteakip bir iki isim daha sıra bekliyordu. “Erdoğan’a aşığım.” demenin karşılığında BMC’yi ihalesiz kapan, hatta şirketi almadan yarısını Katar’a satmayı başaran Ethem Sancak ve AKP’nin TOMA siparişleri ile ihya ettiği Katmerciler’in sahibi İsmail Katmerciler’e verilmiş sözler vardı.

KARA LİSTEYE GİRENLERİN AF DİLEMESİ YETMİYOR

Koç er ya da geç Altay’da devre dışı bırakılacaktı. Öyle de oldu. Her ne kadar Koç Holding, Mustafa Koç’un 2016’da vefatından sonra Saray’a yakın durmaya çalışsa da havuz sisteminin mahrem odasına ve mabeyne alınabilecek kadar itimat telkin etmedi. Erdoğan’ın defterinde bir şekilde üzeri çizilenlerin has adamlar arasına girmesi mümkün değil. Kara listeye girenler af dilese de boyun eğse de en fazla sempatizanlık katına çıkabilirler. Hayalindeki tek adam rejimi için son sürat sermaye transferine devam eden Erdoğan’ın nezdinde TÜSİAD camiası ‘yandaş’ olamayacak kadar olağan şüpheli…

Bunun içindir ki Koç ailesinin askerlerle maziden gelen kuvvetli münasebetlerinin de Otokar’ın Türkiye’de tank imalatına en hazır şirket olmasının da ehemmiyeti yoktu. Koç, 2005’te TÜPRAŞ’ın özelleştirme ihalesini kazanmasını tamamen Erdoğan’ın iktidarda henüz ustalaşamamış olmasına borçluydu. Muhafazakâr Ülker ailesi ile müşterek girdiği otoyol ve köprü ihalesi Koç’un elinden alınmıştı. Bahse konu ihalede nasıl bir cürüm işledilerse o esnada ustalık devrine geçen Erdoğan, “Bunu onaylamak vatana ihanet olur” sözleriyle Koç-Ülker ortaklığını zan altında bırakmıştı. İstanbul Kalamış Marina da aynı gizli elin marifeti ile Koç’un elinden alınmıştı.

YARIM KALAN HESAPLARI UNUTMUYOR

Yeşilçam filmlerinden hatırlıyorum. “Bir zamanlar tahkir ettiğiniz o fakir ve gururlu Anadolu çocuğunu hatırladınız mı? İşte o benim!” repliğinde yarım kalmış hesabı seneler sonra görmeye gelen karakterle Erdoğan’ın tarz-ı siyaseti arasında kuvvetli bir bağ var.

Erdoğan için her şey hedefe götüren vasıtalardan ibaret. O kimi ya da kimleri işaret ederse bürokrasi dümeni o tarafa kırıyor. Dolayısıyla bu tank daha çok su götürecektir. Otokar’ı ‘kifayetsiz’ gören Savunma Sanayi Müsteşarlığı, Sancak, Katmerciler ve Hattat gibi AKP’nin gözde işadamlarına gelince olabildiğince müsamaha gösterecek. Dün Albayrak grubunun piyasayı dolandırarak kazandığı paraları biraz da Sancak ve diğer gedikliler kazanacak. Akşam, Star ve Güneş gazeteleri ve 24 televizyonunda askerliğini tankçı olarak yapmış uzman kimselerin yüksek perdeden beyanlarıyla Altay Tankı hayalinin peşinden yine on binlerce yatırımcı sürüklenecektir.

DİN KİSVESİ ALTINDA ALENİ HIRSIZLIK

Bir ara nasip olursa Rifat Hisarcıklıoğlu’nun Erdoğan’a ‘biz yaparız’ diye söz verdiği yerli araba bahsine de girmeyi murat ediyorum. Orada da ‘cambaza bak’ taktiği ile vatandaşın cebi boşaltılıyor. Türkiye’de aleni hırsızlık yapanların, milyonları boş hayaller peşinde oyalayanların müşterek tarafları var. Hepsi millî ve dinî sembolleri kullanarak kitleleri efsunluyor. Mesela Fadıl Akgündüz iki kere gitti üç kere geldi. Her seferinde İslâmiyet’i istismar etti. Binlerce kişi Akgündüz’ün vaat ettiği afakî kazancın ihtirası ile evvelki dolandırıcılığı unuttu ve piyasa şartlarında mümkün olmayacağını bile bile 1 milyar liradan fazla parayı kediye emanet etti. Maalesef Altay Tankı’nda da yalan rüzgarı esmeye devam edecek.

Altay Tankı, millî gemi, yerli uçak ve yerli helikopter… Hepsi özü itibarıyla çoktan tahakkuk ettirilmeliydi. Bu tarz mefkûreyi gönülden destekleriz, hepsine varız. Amma velakin millî ve yerli yalanlara karnımız tok.

Semih Ardıç / TR724

12 Haziran 2017 12:31
DİĞER HABERLER