Mimar Sinanın vefatının 425. yılı

Mimar Sinanın vefatının 425. yılı -Mimarlık tarihinin mihenk taşı Mimar Sinan, eserlerindeki ustalık, mühendislik, ince işçilik ve mimari dehasıyla hayranlık uyandırıyor -Koca Sinanın dünyada 92 cami, 52 mescit, 55 medrese, 7 da
KAYSERİ (A.A) - Çiğdem Pala - Mimarlık tarihinin mihenk taşı Mimar Sinan, vefatının 425. yılında da eserlerindeki ustalık, mühendislik, ince işçilik ve mimarı dehasıyla hayranlık uyandırıyor.
     Kayserinin Ağırnas köyünde 1490da doğan Mimar Sinan, Yavuz Sultan Selim zamanında devşirme olarak İstanbula getirildi. Kanuni Sultan Süleyman döneminde yeniçeri olan Mimar Sinan, Moldovya (Kara Buğdan) seferinde Prut nehri üzerine 13 günde kurduğu köprü ile Kanuni Sultan Süleymanın takdirini kazandı ve başmimarlığa yükseldi.
     Dünyada 92 cami, 52 mescit, 55 medrese, 7 darülkurra, 20 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa (hastane), 6 su yolu, 10 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere 365 eserde imzası bulunan Mimar Sinan, 9 Nisan 1588de 98 yaşında İstanbulda vefat etti.
     Mimar Sinanın türbesi, "başyapıtı" olarak nitelendirilen Süleymaniye Külliyesinde yer alıyor. Mimar Sinanın adı, hükümetin girişimiyle Ataşehirde inşa edilen camiye verilerek, bir kez daha ölümsüzleştirildi.
    
     -İstanbuldaki ilk yapıtı, Şehzade Camisi-
    
     Mimar Sinanın ilk yapıtı olarak Halepteki Hüsreviye Camisi (1536-1537), İstanbuldaki ilk yapıtı da Şehzade Camisi (1543-1548) olarak kabul ediliyor.
     Mimar Sinana, "kalfalık eserim" dediği ve "başyapıtı" olarak nitelendirilen Süleymaniye Camisinin inşasındaki başarısı dolayısıyla "ulu, yüce" anlamında "Koca" unvanı verildi.
     Yaşamı boyunca İstanbul, Edirne, Ankara, Kayseri, Erzurum, Manisa, Bolu, Çorum, Kütahya gibi Anadolu kentleriyle Halep, Şam, Budin gibi Osmanlı topraklarında suyolları, çeşmeler, camiler, külliyeler, medreseler yapan Mimar Sinan, Edirnedeki "Ustalık eseri" Selimiye Camisini 85 yaşında inşa etti.
     Mimar Sinan, son yapıtlarından biri olan Kasımpaşadaki Kaptan-ı Derya Piyale Paşa Camisinde (1573) eski ulu camilerin planına dönüş yaparak, kuruluş döneminin özellikleriyle uzun mimarlık yaşamı boyunca edindiği deneyimlerini birleştirdi.
    
     -365 eserin 100ü İstanbulda-
    
     Dünyanın çeşitli yerlerinde 365 eseri bulunan Mimar Sinanın İstanbul ve yakın çevresindeki illerde 200e yakın eseri yer alıyor. İstanbulda ayakta kalan 100 eserden 58i ise özgünlüğünü koruyor.
     Sinanın İstanbuldaki eserleri arasında, ilk Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa için yapılan Beşiktaştaki türbe, Üsküdardaki Atik Valide Sultan Külliyesi, Sultanahmet Meydanındaki İbrahim Paşa Sarayı (Türk İslam Eserleri Müzesi), Ayasofya Müzesinin minareleri ilk akla gelen eserlerinden bazıları.
     Kemerburgazdaki Havzı Kebir (Başhavuz), Eyüpteki Kovuk (eğri) Kemer ve Zal Mahmut Paşa Külliyesi, Ortaköydeki Hüsrev Kethuda Hamamı, Haramideredeki Kapı Ağası Köprüsü ve Fatihteki Semiz Ali Paşa Medresesi de ünlü mimarın İstanbula bıraktığı eserlerinden birkaçı.
    
     -Ayasofyaya katkısı-
    
     Mimar Sinanın yapıları ve özellikle de nakkaş Sai Mustafa Çelebinin kaleme aldığı "Tezkiretül Bünyan" adlı eser üzerinde çalışmalarda bulunan Mimar Sinan Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Suphi Saatçi, "Yedikıta" adlı dergide yayımlanan yazısında, Mimar Sinanın Ayasofyaya katkılarına değindi.
     Yabancı sanat tarihçilerinin uzun yıllar Mimar Sinanın varlığını görmezden geldiğini, son yıllarda yeni yeni Sinanın hakkını teslim etmeye başladığını belirten Saatçi, şunları kaydetti:
     "Çünkü Selimiye; böyle bir eser ve böyle mükemmel bir kubbe, ne Hıristiyan ne de İslam dünyasında gelmiştir. Sinan özellikle kubbe mimarisinde zirveye çıkmıştır. Çünkü kubbede yapılabilecek her gelişmeyi sağlamıştır. Bir bildiride kullanmıştım; Kubbeyi zirveye taşıyan mimar diye. Mimar Sinan, kubbenin gelişebildiği en uç noktaya kadar işi halletmiş. Zaten Mimar Sinandan sonra gelenler de onun için ezilmişler, bir şey yapamamışlardır. Sinanın kubbesi daireseldir ve en zor tekniktir. Dikkatli bakıldığında Ayasofyanın kubbesi, Mimar Sinanın kubbelerine benziyor. Çünkü bu Ayasofya o bildiğimiz Ayasofya değil. İlk ahşap olarak yapılmış, sonra yanmış yeniden yapılmış. O da depremde yıkılmış. Bizim gördüğümüz en son şeklidir. Onun restorasyonu sayesinde arkadan masif payandalar, sonrasında kalın iki minare, hatta belki bu kubbe de Sinan işidir diye düşünüyorum."
    
     Yayıncı: Sibel Ertürk Kurtoğlu
09 Nisan 2013 14:10
DİĞER HABERLER