''Kıyamet gününde, ak alınlı, aydın bakışlı; secde ve abdest uzuvlarındaki emarelerle öndekilerden de önde; elleri, yüzleri tertemiz, vicdanları göktekilerin iç âlemleri kadar nezih olmanın yolu da yine namaz ve namaz öncesi amellerden geçer.''
Abdullah Aymaz / samanyoluhaber.com
Miraç Enginlikli İbadet Namaz
Süreyya Yayınlarında M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin, 11 Ağustos 13 Ekim 1978 tarihleri arasında İzmir Bornova Merkez Câmiinde seri olarak verdiği namaz vaazları esas olarak ele alınmış, bu vaazlar çözümlenip konuşma dilinden yazı diline çevrilmiş, ayrıca yıllar boyunca namazla ilgili söyleyip yazdıklarından ilavelerle metinler zenginleştirilerek “Miraç Enginlikli İbadet Namaz” ismiyle neşredilmiştir. İnşaallah, Allah’ın inayetiyle, bu NAMAZ kitabıyla başlamak üzere ‘Hocaefendi Külliyatı’ bir İBADET SERİSİ’ne kavuşacaktır. Serinin diğer kitapları olan oruç, zekat ve haccı da hazırlanıp takdirlere arz edilecektir. Böylece bizler de İslâmın erkânı olan ibadetleri Hocaefendinin ufkundan temâşâ ufkuna sahip olacağız.
Biz de sırf tanıtım için, tadımlık bazı ifadelerle, bu kitabı sizlere takdim edelim.
“NAMAZ, müminin miracı, miraç yolunda ışığı-burağı… yollardaki inanmış gönüllerin sefinesi-peyki-uçağı… kurbet (Allah’a yakınlık) ve vuslat (kavuşma) yolcusunun ötelere en yakın karargâhı, en son otağı… gâye ile hemhudut en büyük vesilelerinden biridir.
“Kıyamet gününde, ak alınlı, aydın bakışlı; secde ve abdest uzuvlarındaki emarelerle öndekilerden de önde; elleri, yüzleri tertemiz, vicdanları göktekilerin iç âlemleri kadar nezih olmanın yolu da yine namaz ve namaz öncesi amellerden geçer.
“Abdestle bedeni nâpâk şeylerden ve sezildik sezilmedik menfiliklerden arınan insan, ezanla vicdan ve tasavvurlarını dinler… ilk kılacağı namazla da özündeki sesi-soluğu bulmaya çalışır ve ancak cemaatle gereçekleştirilebilecek büyük hareketin startını beklemeye koyulur.
“İnsanı, arşiyeler gibi döndüre döndüre sonsuzluğun semalarında dolaştıran ve götürüp tâ melekler âlemine ulaştıran MİRAÇ ENGİNLİKLİ bu mübarek İBADET, günde beş defa kendimizi içine salıp yıkayacağımız bir çay gibidir ki, her dalışımızda bizi hatalarımızdan bir kere daha arındırır; alır ummâna taşır ve sürekli başlangıçla son arasında dolaştırır ki, bu da buudlarımız dışında bir uhrevileşme ve ebedîleşme temrinatı demektir.
“Namazla, gece-gündüz, sırlı bir taksime tâbi tutulur. Hayat, İBADET EKSENLİ BİR ZAMAN ANLAYIŞINA göre tanzim edilir… ve bu sayede davranışlarımızın, HAK MURAKABESİ altında hüsn-ü cereyanı sağlanır… derken, ibadet dışı hareketlerimiz de ibadet hâlini alır… ibadet rengine bürünür… ve yeryüzündeki fâni hayatımız, göklerdekilerin rengiyle tüllenmeye başlar.
“Mescide doğru yürüyüş, yol mülâhazası, abdestle gerçekleştirilen ilk gerilim ve akordasyon hep birer KIVAMA ERME CEHDİ sayılabilirler. EZAN, âdeta harem dairesine alınma daveti, ruhumuzun derinliklerinde bizi konsantrasyona hazırlayan ledünnî bire ses ve duygularımız üzerine inip kalkan bir mızrap gibidir. Her gün tekerrür ettiğinden kulaklarımız ona alışmış olsa da, düz mantığımız ona karşı bir kanıksama hissetse de, ezan, her zaman ötelerle aramızdaki tepelerin arkasından tıpkı bir ay gibi birdenbire zuhur eder… yıldırımlar gibi gürler ve bir anda arzî olan nazarlarımızı semaya çevirir… ve derken her yanda şadırvanlar gibi ince ince çağlayan şelâleler gibi ihtişamla coşan yepyeni İlâhî bir fasıl başlar… ve başlar-başlamaz da ruhlarımıza dünyanın en enfes, en çarpıcı ve en diriltici musikisini boşaltır. Onunla da kalmaz, bizi çağrışımların atlas iklimine çeker ve gönüllerimize aydınlık çağların büyülerini fısıldar.
“Biz, ezanı her zaman, bir musiki banyosu alıyormuşçasına bütün benliğimizle duyar ve her duyuşumuzda, bilemediğimiz bir büyü ile bir başka tat, bir başka letâfet, bir başka hazza uyanırız. Bu duyuş ve bu seziş çok defa bizde, bir sihirli helezonla göklere doğru yükseliyor veya bir balonla çok yukarıda dolaşıyormuş gibi bir his uyanır. Hele bir de ezan, usulüne uygun ve vicdanın sesi, soluğu olarak icrâ ediliyorsa… göklerin nura gârk olduğu, ruh-ı revân-ı Muhammedî’nin Şehbal açtığı ve lisan-ı Ahmedî’nin arz ve semâyı çınlattığı ezan dakikaları ne nurlu ne hislidir! İnsan o dakikalarda ruhunun derinliklerine inip vicdanını dinleyebilse, ne keşfedilmedik mânâların içine aktığını ve kendi derinliklerinde ne çağrışımların kaynaştığını duyacaktır.”
İşte size bazı ifadeler… Tabiî, kıyam, kıraat, rüku, sücud ve kuûd ile ilgili ifadelere bu köşede yer vermeye imkân olmadığı için burada son veriyoruz… İnşaallah bu güzel eseri temin eder, ruhanî bir lezzetle ve içinizde derin ve tatlı çizgiler bırakan hazlarla mütalaa edersiniz. Eğer müzakereli okumaya imkanınız varsa bu zevki dostlarınızla da paylaşmış olursunuz.