Mısır'ın Ankara Büyükelçisi uyardı

Mısır’ın 2013 yılında Türkiye’den ayrılan Ankara Büyükelçisi Abderrahman Salahaddin, sadece Akdeniz’deki değil, bölgedeki tüm ülkelerin kendilerini Türkiye’nin tehdidi altında hissettiğini söyledi.
Türkiye’nin artık sadece bir grup gangster olan Müslüman Kardeşler'le özdeş görüldüğünü savunan Salahaddin, Müslüman Kardeşler'in çıkarlarını Türkiye’nin kendi çıkarlarının önüne koyduğunu ileri sürdü.

Doğu Akdeniz’deki gerilim giderek büyüyor. Artık ‘savaş’ sözcüğü açıktan zikredilmeye başlandı. Karşılıklı restler çekiliyor.

Mısır ile anlaşma imzalayan Yunanistan’a sert tepki gösteren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Muhataplarımızı kendilerine çekidüzen vermeye, mahvolmalarına yol açacak yanlışlardan uzak durmaya davet ediyoruz. Yaparız diyorsak yaparız, bedelini de öderiz. Bedel ödeme pahasına karşımıza çıkmak isteyen, buyursun gelsin. Yoksa çekilsinler önümüzden.” dedi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise Yunan kara sularıyla ilgili “Ege’de 12 mile çıkaramazlar, Meclisimizin yıllar önce aldığı karar geçerlidir, bu savaş nedenidir.” diye açıklama yaptı. Birleşmiş Milletler ile Avrupa Birliği, konunun diyalog yoluyla çözülmesini talep ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Gelin Akdeniz’deki tüm ülkeler olarak bir araya gelelim herkes için kabul edilebilir, herkesin hakkını koruyan bir formül bulalım” çağrısında bulunmuştu.

Ocak Haber'in çevirisine göre, gazeteci Tülin Daloğlu'nun sorularını yanıtlayan Abderrahman Salahaddin, "Diplomatik temsiliyetin aşağıya çekilmesi Türkiye-Mısır ilişkilerinde kötü bir dönüm noktasıydı ve Doğu Akdeniz’deki gelişmelerde şimdi iki ülke arasındaki normalleşme çabalarını daha da zora sokuyor" diyor ve ekliyor:

"Eğer Türkiye Cumhurbaşkanı sadece ikinci açıklamayı yapmış olsaydı, ülkesi, Mısır ve tüm bölge açısından her şey daha kolaylaşırdı. Ne yazık ki birinci  açıklamayı da yaptı. Bu iki söylem birbiri ile çelişiyor. Türkiye eğer, diğer muhatapların hak ve çıkarlarını dikkate almadan sahada güç kullanarak kazanma yöntemini deneyecekse zaten müzakere ve işbirliği için bir alan kalmayacaktır.

AK Parti, Türkiye’yi yönettiği ilk 10 sene boyunca, Erdoğan’ın ikinci açıklamasındaki prensiplere uygun davrandı. İşbirliği, özgür ticaret, seyahat özgürlüğü, kültürün yumuşak gücü, turizm ve yabancı öğrenciler ile Türkiye, bölgedeki ve dünyadaki bütün ülkelere hem Orta Doğu’nun bir parçası olup hem de bir NATO üyesi ve Avrupa Birliği adayı olunabileceğini gösterdi.

Ne yazık ki ikinci on yılda Türkiye Erdoğan’ın ilk açıklaması yönünde hareket etmeye başladı ve yola tek başına devam etmeyi seçti. Bu yüzdende ne yazık ki izole oldu."

Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin önünde iki seçenek bulunduğunu kaydeden büyükelçi, sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Birincisi uluslararası kabul gören yasal prensiplerdir; bu durumda BM Deniz Hukuku Sözleşmesi dikkate alınmalıdır lakin Türkiye bu Sözleşmeyi imzalamamış ve katılmamayı tercih etmiştir. Bu da tabii ki Türkiye’nin yasal bir hakkıdır. İkinci seçenek ise Türkiye’nin bölgedeki diğer ülkelerle müzakere ederek asgari bir müşterekte buluşmasıdır. Ne yazık ki Türkiye kendi yöntemlerinde ısrar etmektedir ve bunun sonucunda sadece Akdeniz’deki değil, bölgedeki tüm ülkeler kendilerini  Türkiye’nin tehdidi  altında gibi hissetmektedirler.

Demek istiyorum ki; Türkiye Cumhurbaşkanı açık ve net bir şekilde Avrupa’yı göçmenler ile tehdit etmiştir. Suriye’de 20 bin silahlı savaşçıyı Mısır’ın batı sınırına yerleştirerek ülkemizin ulusal güvenliğine karşı bir tehdit oluşturmuştur. Bu tarz bir ortam söz konusu iken, müzakereler bir işe yaramaz. Bizim Türkiye’nin işbirliklerini bozucu değil geliştirici olduğu 2010 öncesindeki yapıcı ortama dönmeye ihtiyacımız var."

Büyükelçi Salahaddin, Türkiye’yi artık seküler bir demokrasi olarak görmediğini belirterek, "Bu benim kişisel fikrim değil, gözlemciler demokrasi konusunda büyük eksiklikler olduğunu söylüyorlar. Tabii ki muhalefete karşı, esasen bütün eleştirilere karşı verilen sert tepkiler konusunda ağır eleştiriler var fakat tek sorun bu değil. Koskoca Türkiye artık sadece bir grup gangster olan Müslüman Kardeşlerle özdeş görülüyor" görüşünü dile getiriyor.

Büyükelçi, sözlerini şöyle sürdürüyor:

"2010-2011 yıllarında Türkiye modelini destekleyen sadece Müslüman Kardeşler değildi, çok daha fazla kişiydi… Zaten, Müslüman Kardeşler Türk modelini bir siyasi İslam örneği olarak görmüyor. Türkiye örneğini sahte bir İslam örneği olarak görüyorlar. Oysaki Türkiye, bölgedeki önemli müttefikleri ile olan işbirliğini (Mısır, BAE, Suudi Arabistan) Müslüman Kardeşlere olan desteği için kaybetmeyi göze alıyor. Türkiye, Mısır’da cinayet ve şiddetten mahkum olmuş kişilere ev sahipliği yapıyor ve Katar kaynaklı para ile onların televizyon ve medya şirketleri kurarak ülkeme karşı antipropaganda yapıp ekonomimizi çökertmeye çalışmalarına imkan sağlıyor. Bu benim bildiğim, tanıdığım, beraberce ilişkilerimizi geliştirmek için uğraştığım ve başarılı olduğum Türkiye değil. O beş yıl içerisinde ülkeler arasındaki ticaret üç katına çıkmıştı.

Size Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu için düzenlediğimiz bir öğle yemeğinde çekilmiş bu fotoğrafı göstereyim. Ben eşimle beraber itimatnamemi dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e takdim ettim ve beraberce çalışarak üç sene içerisinde ticaretimizi üç katı, turizmimizi dört katı arttırdık. Kültürel paylaşımların yanı sıra askeri paylaşımlarımız da oluyordu. Türkiye şu anda tüm Akdeniz donanmalarını karşısına almış durumda oysa 2012-2013 yılında Mısır ve Türkiye donanmaları birlikte tatbikat yapıyordu. Türk yetkililer de bu tatbikatlardan gurur duyuyorlardı. Bugün ise Türkiye tek başına kaldı ve bu yalnızlığın Rus, Amerikan, hatta Mısır gibi ülkelerin komplolarına bağlanmaya çalışıldığını biliyorum fakat bütün bu ülkeler, üstelik başta yine Ak Parti varken Türkiye’nin dostlarıydı. Değişen tek şey şu oldu; Türkiye artık Müslüman Kardeşlerin çıkarlarını kendi çıkarlarının önüne koyuyor. Biz bunun düzelmesini istiyoruz.

Ben Türkiye’den umudu kesmedim fakat benim gibi düşünenler azınlıkta. Mısır’daki birçok arkadaşım bana hayal kurduğumu, Türkiye ve Türkiye yönetiminden umudu kesmem gerektiğini söylüyorlar. Ben hala onlarla tartışıyorum ve ilişkilerimizin düzelmesi için uğraşıyorum."
31 Ağustos 2020 20:34
DİĞER HABERLER