AİHM, Bylock’la ilgili yapılan bir hak ihlali başvurusunda AKP hükumetine yeni sorular yöneltti. Türk hükumetinden MİT’in Bylock’la ilgili verileri savcılık makamına teslim etmeden önceki ham verileri sordu. “Ham veriler neler içeriyor? MİT, kimlik tespiti yaparken bu verileri nasıl işledi?” sorularına cevap istendi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Bylock kullandığı iddiasıyla örgüt üyeliği suçlamasıyla 7 yıl 6 ay hapis cezası alan Ömer Güven’in hak ihlali başvurusunda AKP hükumetinden savunma istedi. AİHM, daha önceki 6 örnek davada hükumete Bylock’la ilgili sorular yöneltirken, Güven’in davasında ham verilerin neler içerdiğini ve MİT’in bunu nasıl işlediğini sordu.
Bold'un haberine göre Ömer Güven, 15 Temmuz sonrası gözaltına alınarak Kayseri Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanarak, 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Güven, Bylock, sendika üyeliği ve apartmanının bodrum katında bulunan CD ve 105 kitap nedeniyle mahkum edildi. Ankara Bölge İstinaf Mahkemesi ve Yargıtay kararı onadı. Anayasa Mahkemesi de bireysel başvuruyu reddetti.
AİHM HAM VERİLERİ İSTEDİ
Hizmet Hareketi mensuplarının yaptığı hak ihlali başvurularını karara bağlamak için AKP hükumetinden savunma isteyen AİHM, Ömer Güven’in davasında ilk kez Bylock’la ilgili ham verilerin MİT tarafından nasıl işlendiğini sordu. AİHM, hükumetten ‘ilgili verileri savcılık makamlarına teslim etmeden önce, MİT tarafından elde edilen ham verilerin neler içerdiğini ve MİT’in bu verileri başvuran(Ömer Güven) da dahil olmak üzere Bylock’un bireysel kullanıcılarının kimliğini belirlemek için nasıl işlediğini açıklamasını’ istedi.
BYLOCK VERİLERİYLE OYNANDI İDDİASI
AİHM’nin hükumete Bylock’un ham verilerini sorması MİT’in veriler üzerinde oynadığı, listelere ekleme ve çıkarma yapıldığı iddiasını araştırdığını gösteriyor. Çünkü verilerin MİT tarafından yurtdışından hacklenme yöntemiyle elde edildiği, Bylock’la ilgili Ceza Muhakemesi Kanunu’na uygun mahkeme ya da savcılık tarafından verilen iletişimin tespiti kararının bulunmaması gibi pek çok hukuksuzluk bulunuyor. Ayrıca Bylock’un verilerine müdahale edildiği, listelere ekleme çıkarma yapıldığı daha önce pek çok haberde gündeme geldi. Emniyet ve MİT kaynakları da Bylock kullanıcı sayısının önce 120 bin olduğunu açıklarken, rakam daha sonra 215 bin olarak duyuruldu. Yargılama safhasında sanıklar ya da avukatları Bylock’un ham verilerinin kendilerine de verilmesi talebinde bulunmasına rağmen mahkemeler bu talepleri reddediyor.
YARGITAY’IN HOCAEFENDİ HAKKINDA VERDİĞİ BERAAT KARARI DA İSTENDİ
AİHM, Güven başvurusunda Hizmet Hareketi hakkında 15 Temmuz öncesinde herhangi bir terör örgütü mahkumiyet kararı bulunmadığı, bu nedenle de olmayan bir terör örgütüne üyelikten ceza verildiği iddiasını da araştırmak için hükumete sorular yöneltti. AİHM, hükumetten Yargıtay’ın 24 Haziran 2008 tarihli Fethullah Gülen Hocaefendi hakkındaki örgüt davasından beraate hükmettiği kararın bir örneğini sunması istendi. AİHM kararında, “Yargıtay’ın Fethullah Gülen’i terör örgütü kurmak veya yönetmek suçlamalarından beraat ettirdiği 24 Haziran 2008 tarihli kararının, başvurucunun 7. madde kapsamındaki şikayetleri açısından önemi nedir?” denildi.
KİTAPLARA EL KOYMA İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ AÇISINDAN İNCELENİYOR
AİHM, Güven’in apartmanının bodrum katında bulunup el konulan CD ve kitapların delil olarak dava dosyasına kabulü ve bu nedenle ceza verilmesinin ifade özgürlüğüne saldırı olup olmadığını da araştırıyor. AİHM, bu kapsamda “CD ve kitaplara el konulması nedeniyle Sözleşme’nin 10. maddesi kapsamındaki ifade özgürlüğüne müdahale edilmiş midir, Eğer öyleyse, bu müdahale kanunla öngörülmüş ve 10 § 2 maddesi açısından gerekli miydi?” sorularını da sordu.
AİHM, Ömer Güven davasında AKP hükumetine Bylock’la ilgili yönelttiği sorular şöyle:
“Bylock uygulamasının özellikleri nelerdi ve yerel yargı makamlarının uygulamanın münhasıran FETÖ/PDY üyeleri tarafından kullanıldığı sonucuna varmasına neden olan sebepler nelerdi? Taraflar, bir kişinin bu uygulamayı kullanmasının delil değerini açıklamaya davet edilir.
Yerel mahkemelerin başvuranın Bylock uygulamasını kullandığına ilişkin tespitlerinin delil temeli neydi?
Hükümet’ten, yerel mahkemelerin başvuranın Bylock’u kullandığına dair delil olarak dayandığı dava dosyasındaki tüm materyallerin bir kopyasını, dijital veriler ve başvuranın iletişimin içeriğini gösteren her türlü belge de dahil olmak üzere Mahkeme’ye sunması talep edilmektedir.
BYLOCK SÖZKONUSU OLDUĞUNDA YASAL HÜKÜMLERE UYULDU MU?
Türk hukukunda elektronik ve dijital deliller de dahil olmak üzere delillerin toplanmasını, incelenmesini ve ceza davalarında kullanılmasını düzenleyen yasal hükümler nelerdir? Yerel makamlar, Bylock kanıtları söz konusu olduğunda bu hükümlere uydu mu?
Başvuranın iddiaları ışığında, Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından temin edilme şekli dikkate alındığında, başvuranın Bylock kullanımına ilişkin deliller hukuka uygun olarak elde edilmiş midir?
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından sağlanan internet trafik bilgilerinin, belirlenen azami süreyi aşan bilgileri içermesi nedeniyle hukuka uygun olarak tutulmadığı veya açıklanmadığı iddiası doğru mudur?
Başvuranın Bylock uygulamasını kullanımına ilişkin kanıtlar yeterince güvenilir miydi?
Başvuran hakkında elde edilen dijital kanıtlar, teknik açıdan Bylock kullanımının güvenilir bir göstergesi midir? Yerel mahkemeler, savcılık tarafından kendilerine sunulan dijital delillerin güvenilirliğini yeterince değerlendirdi mi ve başvuranın bu verilerin güvenilirliğine ilişkin endişelerine yanıt verdiler mi?
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda öngörülen ilgili usuli güvencelerin bulunmadığı dikkate alındığında, MİT tarafından savcılık makamlarına sunulmasından önceki dönemde elde edilen Bylock verilerinin bütünlüğünü ve gerçekliğini korumak için iç hukukta hangi güvenceler mevcuttu? Yerel mahkemeler tarafından bu ilk dönemde herhangi bir başvurunun olduğu tespit edildi mi?
MİT VERİLERİ NASIL İŞLEDİ?
Hükümet’ten, ilgili verileri savcılık makamlarına teslim etmeden önce, MİT tarafından elde edilen ham verilerin neler içerdiğini ve MİT’in bu verileri başvuran da dahil olmak üzere Bylock’un bireysel kullanıcılarının kimliğini belirlemek için nasıl işlediğini açıklaması istenmektedir.
Başvuranın Bylock verilerinin bir kopyasını alamadığı iddiası göz önüne alındığında, başvurana, mahkeme tarafından sunulan tüm dijital deliller veya sunulan gözlemler hakkında bilgi sahibi olması ve bunlar hakkında yorum yapması için gerçek ve etkili bir fırsat sağlandı mı?
Başvuranın Bylock’u kullandığının kanıtı olarak dava dosyasında kendisine hangi bilgi ve belgeleri sunmuştur?
Ulusal yasal çerçeve ve içtihat, savcılığın elinde bulunan dijital verilerin bir kopyasını alma hakkını sağladı mı?
Bu bağlamda, başvurucunun MİT tarafından savcılık makamlarına teslim edilen delilleri inceleyemediği iddiası, savunmayı iddia makamı karşısında dezavantajlı duruma getirmiş midir?
BAĞIMSIZ BİLİRKİŞİ İNCELEDİ Mİ?
Hükümetten, savunmanın talebi üzerine ilgili Bylock verilerinin bir kopyasının verildiği herhangi bir yerel mahkeme kararının kopyalarını sunması istenmektedir. MİT ve BTK tarafından sağlanan veriler de dahil olmak üzere, başvuru sahibinin Bylock uygulamasını kullanımına ilişkin veriler, bütünlük, doğruluk ve tutarlılığın belirlenmesi amacıyla başvuru sahibi tarafından talep edildiği şekilde bağımsız bir bilirkişi incelemesine sunulmuş mudur?
Teknik açıdan, başvuranın, kendisine sunulan bilgi ve belgelere dayanarak aleyhindeki iddialardan aklanması veya cezasının indirilmesi mümkün müdür?
Hükümetten, “Mor Beyin” olayının yanı sıra, dava dosyasındaki bilgilere dayanarak Bylock kullanımına ilişkin teknik verilerin bir davalı tarafından başarıyla çürütüldüğü davalardan örnekler sunması istenmektedir.
Ankara Bölge Temyiz Mahkemesi ve Yargıtay, kararları için yeterli gerekçe sunmuş ve başvuran tarafından ileri sürülen temel argümanlara cevap vermiş midir?
TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELİĞİ SUÇUNU ÖNGÖREBİLİR MİYDİ?
Başvurucunun mahkûm edildiği yerel yasal hükümler, başvurularında öngörülebilir miydi? Bu bağlamda, yerel mahkemelerin “FETÖ/PDY”yi terör örgütü ilan etme kararı, başvuran tarafından mahkumiyetine konu olan eylemler sırasında makul olarak öngörülebilir miydi?
Terör örgütüne üyelik suçunun Ceza Kanunu’nun 314 § 2 maddesi kapsamında düzenlenen unsurları nelerdir ve bu unsurlar başvuranın davasında mevcut muydu? Özellikle, yerel mahkemeler, Yargıtay içtihadında ortaya konan ilgili suçun akli unsurunun, Sözleşme’nin 7. maddesinin gerektirdiği şekilde başvuranın davasında gerçekleşip gerçekleşmediğini usulüne uygun olarak tespit etti mi?
Başvuran, söz konusu zamanda, kendisine atfedilen fiillerin (yani Bylock kullanımı, yasal olarak tanınan bir sendika ve derneğe üyelik ve işyerinin bodrum katında bulunan bir CD’ye ve belirli kitaplara sahip olduğunu) makul bir şekilde öngörmüş olabilir mi? Ceza Kanunu’nun 314 § 2 maddesi uyarınca “silahlı terör örgütüne üye olma” suçunun delili olarak yorumlanabilir mi? Başvuranın davasının şartlarında bu hükmün uygulanması, kanunilik ilkesine aykırı olarak söz konusu suç için cezai sorumluluğun kapsamını genişletmiş midir?
Her halükarda, ulusal mahkemelerin Ceza Kanunu’nun 314 § 2 maddesini başvuranın davasına ilişkin olaylara göre yorumlaması, bu suçun özü ile tutarlı mıydı ve makul olarak öngörülebilir miydi?
Hükümetten, mevcut davada başvuranın iddia ettiği gibi, Ceza Kanunu’nun 314 § 2 maddesi uyarınca terör örgütüne üyelik suçunun maddi unsurlarının hukuka uygun fiillerden oluştuğuna ilişkin Yargıtay içtihadını sunması talep edilmektedir.
MİT BYLOCK’U HANGİ YASAL DAYANAKLA ELDE ETTİ?
Başvuranın Bylock kullandığını kanıtlamak için kullanılan bilgiler, Sözleşme’nin 8 § 1 maddesi kapsamında güvence altına alınan “özel hayatına” veya “yazışmalarına” saygı gösterilmesi hakkının kapsamına giriyor mu? Eğer öyleyse, bu bilgilerin çeşitli ulusal makamlar tarafından derlenmesi, o hükmün birinci paragrafı anlamında bu hakka bir müdahale teşkil ediyor mu?
Başvurucunun, ilgili verilerin Ceza Muhakemesi Kanununun 134 ve 135. maddelerine ve/veya Devlet İstihbarat Teşkilatı ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun ilgili hükümlerine aykırı olarak toplandığı iddiasını dikkate alarak, MİT ilgili verileri hangi yasal dayanakla elde etti ve işledi? Söz konusu yasa, erişilebilirliği, öngörülebilirliği ve hukukun üstünlüğüne uygunluğu da dahil olmak üzere, Sözleşme’nin 8 § 2 maddesi anlamında “yasallık” gerekliliklerini karşılıyor mu? Keyfi müdahale ve kötüye kullanıma karşı ilgili yasa ve uygulama kapsamında hangi güvenceler mevcuttu?”