Stratejik İletişim Merkezi (STRATİM) Direktörü Suat Kınıklıoğlu, Yeni Hayat Gazetesine gündemi değerlendirdi. ”25 yıldır dış politika ile ilgileniyorum, Türkiye’nin yurtdışındaki algısını hiç bu kadar kötü görmedim.” dedi.
Video: Arşiv
[ROPÖRTAJ MESUT ÇEVİKALP]
2007-2011 arasında AK Parti Çankırı Milletvekili sıfatıyla TBMM Dışişleri Komisyonu ve partinin dış ilişkiler ekibinde yer alan Suat Kınıklıoğlu, dış politika vizyonunun son 5 yılda iyice ağırlaşan maliyetini Yeni Hayat’a anlattı:
Model ülke algısı yıkıldı
Türkiye çok değil, 5-6 yıl öncesine kadar model bir ülke olarak görülüyordu. Bunu Arap ayaklanmaları başladığında net olarak gördük. Batı, ayaklanan ülkelere ‘Türkiye’yi örnek alın, Türkiye gibi olun’ telkinlerinde bulunuyordu. Bu kazanımlar bir tek kişinin kişisel ihtirasları yüzünden kaybedildi. Gezi prostestosu ve 17-25 Aralık yolsuzluk-rüşvet operasyonları, Batı’da Türkiye’ye ilişkin ilk kırılmaların yaşandığı olaylardır. Sonrasında yaşanan gelişmeler olanları teyit eder nitelikteydi. Türkiye model olmayı bırakın bizatihi kendisi bir sorun olarak görülüyor.
ABD-Türkiye ilişkileri mecburiyete döndü
ABD Türiye ilişkilerinin mevcut hali tamamen alış-veriş ilişkisine döndü. Eskiden ABD ile ortak değerler üzerine kurulu stratejik bir ortaklık vardı. ABD Başkanı Barack Obama bunu 2009’da “model ortaklık” olarak yeniden tanımladı ama maalesef ilişki çok farklı bir yöne evrildi. Bugün Washington’da Türkiye’ye artık ihtiyaç duyulduğunda alış-veriş yapılacak ülke olarak bakılıyor. Yani bir nevi küme düştük. Türkiye ile demokrasi, insan hakları, çoğulculuk gibi ortak değerler artık söz konusu değil, sadece arsa değeri üzerinden bir ilişki var. Türkiye’ye ona göre muamele ediyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son ziyaretinde Obama ile görüşme ısrarı, fotoğrafı çok net ortaya koydu.
ABD YPG ile iş tutunca IŞİD’i hedefe koyduk
İncirlik ve diğer üslerin uzun bir süre İŞİD’e karşı biraraya getirilen koalisyona açılmaması izaha muhtaç bir konudur. IŞİD’e karşı mücadelede koalisyona neden yardımcı olmadığımızı anlamakta güçlük çekiyorum. IŞİD’den daha net bir düşman olabilir mi? O zaman gereğini yapacaksınız. Ne oldu? IŞİD Türkiye’de kaç tane eylem yaptı, yüzlerce vatandaşımız öldü. Türkiye’yi IŞİD konusunda harekete geçiren şey IŞİD’i bir tehdit olarak görmesi değil, Washington’un YPG ile yaptığı işbirliğinin derinleşmesi oldu. Ankara baktı ki Washington ile YPG arasındaki işbirliği iyice artmaya başladı, ondan sonra üsleri açtı.
AB ile anlaşmanın altında başbakanın imzası var
Türkiye-AB arasında imzalanan Mülteci Anlaşması Avrupa için istenen sonuçları verdi. Peki ya bizim için? Ege’den mülteci akını kesildi ama orada bazı sıkıntılar ortaya çıkacak gibi. Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB’nin talep ettiği şartları yerine getirmeden vizesiz seyahat hakkının hayata geçirilmesini istiyor. Bunun böyle bir konjonktürde Avrupalılar açısından oluru yoktur. Adamlar anlaşmaya koymuş, Türkiye Başbakanı da altına imza atmış. Bir de bu mülteci pazarlığında kullanılan dil sıkıntılı. Bunlarla ilgili zabıtlar sızdırıldı biliyorsunuz.
Ankara artık Brüksel’e değil Rakka’ya bakıyor
Özellikle işin parasal boyutuyla ilgili edilen laflar. Bir yandan bizim bu paraya ihtiyacımız yok diyoruz, sonra ‘Eyy Avrupa vereceksen bu parayı ver artık’ diye meydanlarda nara atıyoruz… 25 yıldır dış politika ile ilgileniyorum, Türkiye’nin yurtdışındaki itibarının bu kadar yara aldığını görmedim. Avrupa’da Türkiye’nin AB’ye ait olmadığı hususundaki algılar iyice pekişti. Ama Ankara’nın artık AB’ye girmek gibi bir derdi kalmadığından belki de konuşmak beyhude. Ankara Brüksel’e değil Rakka’ya, Katar’a, Suud’a bakıyor!
IŞİD’i geç kavramak Selefi terörünü doğurdu
Ankara IŞİD ve Nusra gibi unsurları Esed rejimine karşı kullanılabilecek kullanışlı aktörler olarak gördü. Esed’in hızlı bir şekilde düşeceğini hesaplayan Ankara, bunlardan daha sonra kurtulacağını hesap ediyordu ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Bunda Suriye siyasetinin yanlış temeller üzerine kurulması ve özellikle 2013 yılından sonra Suriye’de değişen dinamiklere rağmen siyasetimizi kalibre etmememizin önemli bir etkisi vardır. Ankara bu tip örgütlerin ne derecede tehlikeli olduğunu uzun sure anlamak istemedi. Bugün TR’nin ciddi bir selefi terör sorunu vardır.
İhvan’a zarar verdi
Arap Baharı’nı bölgede İhvan’ın yükselişi olarak gördüler. İhvancıların baskın olduğu bir bölgenin lideri olacakları hayaline kapıldılar. Mısır’da İhvan’a yapılan telkinler, özellikle darbeden sonra meydanlardan geri çekilmemesi hususunda yollanan mesajlar İhvan’a çok pahalıya mal oldu. O günlerde Ankara’nın Kahire’de olayları nasıl etkilemeye çalıştığı, nelere teşebbüs ettiği ve burada nasıl hüsrana uğradığı diplomatik ve istihbarat çevrelerinde biliniyor. Tunus’daki Nahda hareketi daha şanslı. İhvan’ın başına gelenlerden önemli dersler çıkardılar.
TÜRKİYE’NİN OTORİTERLEŞTİĞİ DÜŞÜNÜLÜYOR
Maalesef hem ABD hem Avrupa hem de bütün komşuluk alanımızda Türkiye’ye ilişkin çok olumsuz bir algı var. Türkiye özellikle 2013’ten bu yana çok yanlış bir istikamete girdi. Normal bir demokrasinin olmazsa olmazı olan ifade ve toplanma hürriyeti konularında artık rutin hale gelen uygulamalar çok kötü yansıdı. Gazetecilerin işlerinden olması, patronlara yapılan baskılar ve basına müdahaleler dışarıda çok yakından takip ediliyor. Türkiye’nin tamamen otoriterleştiğini, demokrasi liginde küme düştüğünü düşünüyorlar.
CAYDIRICILIĞIMIZ VARDI, O DA KALMADI
Türkiye hemen hemen tüm komşularıyla ve ABD, Rusya ve AB gibi büyük aktörlerle sorun yaşıyor. Bunun temelinde gerçeklerle uyuşmayan ideolojik bir dış politika vizyonunun uygulanmaya çalışması yatıyor. Bir de kapasite ile söylem arasındaki derin uçurumu not etmek lazım. Davutoğlu’nun en üst perdeden abartılı dış politika söylemi bizim yetersizliklerle bir araya gelince çok sırıttı. Eskiden Türkiye’nin iyi kötü bir caydırıcılığı vardı. Artık caydırıcılığımız kalmadığı gibi dış politika kimliğimiz de sorugulanır oldu.
NATO, TÜRKİYE’DEN HABERSİZ TOPLANIYOR
Geleneksel müttefiklerimiz artık bize güvenmiyor. Türkiye’nin Batı ile ilişkileri ortak bazı değerler üzerinden konuşulurken artık tamamı ile kaba saba bir alış-veriş boyutuna geldi. NATO’da da aleyhimize gelişmeler var. Bazı NATO toplantılarının Türkiye’den habersiz yapıldığı haberlerini alıyoruz. Özellikle son 5 yıldır aldığımız tutumlardan dolayı geleneksel müttefiklerimiz eskisi kadar bizimle istihbarat paylaşmıyor. Batı başkentlerinde Ankara’nın IŞİD, Nusra ve Ahrar al-Şam örgütlerine yönelik yaklaşımından ötürü Türkiye’ye yönelik şüpheler artmaya başladı. Uzun bir süre çok daha güvensiz ve riskli bir dünyada yaşayacağız.
NATO İLE GÜVEN TESİSİ ŞART
NATO ile ilişkilerimizde tekrar güven tesis etmemiz lazım. Yakın zamana kadar aramızda su sızmayan Rusya’yı hiç söylemiyorum bile. Moskova, Türkiye’yi BM Güvenlik Konseyi’nde IŞİD ve benzeri meseler üzerinden sıkıştırmaya devam ediyor. PKK’nın elindeki yeni silahların nereden temin edildiğine iyi bakmak lazım. Özetle, Türkiye’nin yöneldiği istikametle ilgili müttefiklerimizde ciddi soru işaretleri var. NATO’nun temel direklerinden biri olan Türkiye için oldukça düşündürücü gelişmeler. Dış politikanın fabrika ayarları ile fazla oynandı. Bunun siyasal maliyeti ağır olur.
RUS JETİNİN MALİYETİYLE HENÜZ YÜZLEŞMEDİK
Rus uçağının düşürülmesi artık olağanlaşmaya başlayan hesapsız kitapsız dış politika amatörlüklerinden biri. Türkiye’nin ulusal çıkarları ağır yara aldı. Ben eski havacıyım. O uçağı hava sahamızdan çıkarmanın başka yolları vardı, biz en olmayacak işi yaptık. Maliyet ağır. Turizmden sebze-meyve üreticisine, o son helikopterde şehit düşen vatan evlatlarına kadar herkes bedel ödüyor. Endişem odur ki daha başka maliyetlerle de yüzleşeceğiz.