Gazze ateşkesinin ardından gözler bir kez daha Rusya-Ukrayna savaşına ve muhtemel ateşkes senaryolarına çevrildi. Samanyoluhaber.com yazarlarından Arif Asalıoğlu ABD-Rusya ve Ukrayna arasında devam eden diplomasi trafiğini köşesine taşıdı.
ABD Başkanı Donald Trump, Gazze'de ateşkes anlaşmasının ardından, Ukrayna savaşına odaklanmak istediğini söylemişti. Bu konuda Beyaz Saray’da Ukrayna Cumhurbaşkanı ile bir zirve bile yapıldı. Ancak Moskova’nın inisiyatifi ile, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Trump ile sürpriz bir telefon görüşmesi gerçekleştirmesi ve bunun üzerine Budapeşte’de yeni bir buluşma kararı, diplomasi masasında bütün kartların tekrar karılmasına neden oldu.
Kremlin, telefon görüşmesinde, Ukrayna'ya yapılması planlanan Tomahawk füze sistemleri ve iki lider arasında yeni bir zirve ihtimalinin ele alındığı açıklamasını yaptı. Buna göre, krizin çözümümde bir şekilde mesafe alınırsa Moskova ve Washington arasında enerji, değerli mineraller ve küresel silahlanma konularında iş birliğine bile gidilebilecek. Zahiri izlenime göre, Tomahawk füzeleri somut bir askeri önlemden ziyade bir pazarlık kozu olarak kullanılmış gibi bir durum var. Washington’un Moskova’dan bir "pas" beklediğini ve bu telefon görüşmesiyle bunu aldığını, aynı zamanda Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy'in Washington ziyaretini de boşa düşürdüğünü görüyoruz. Hem Zelenski, hem de Avrupalı müttefikleri için bu beklenmedik telefon görüşmesi sürprizdi ve şok etkisi yaptı. Bu gelişme ile bir kez daha gördük ki Trump, kişisel inisiyatifini kullanarak, “barış elçisi” söylemi gibi, belli seviyede kendi lehine çıkarlar doğrultusunda ve ayrıca ülke ekonomisine katkı yönünde hareket edebiliyor.
Putin, telefon görüşmesinde Trump’a net bir mesaj olarak, Ukrayna'ya yapılacak Tomahawk füze teslimatının iki ülke ilişkilerine "ciddi zarar vereceği" uyarısında bulundu. Putin, bu tür silahların savaşın seyrini değiştirmeyeceğini ancak diplomatik ilişkileri derinden etkileyeceğini vurguladı. Bu, Putin'in konuya ilişkin daha önceki açıklamalarını teyit eden bir uyarı oldu aslında. Daha önce de bu tür silah transferlerinin Rus-Amerikan ilişkilerini yok edeceğini ve Rusya'nın, bu füzeleri vurabilmek için hava savunma sistemlerini geliştireceğini açıklamıştı.
Tomahawk füzelerinin tedariki reddedildi
Cuma günü Beyaz Saray’da Trump ile Zelensky arasındaki görüşmede, ABD Başkanı'nın bu argümanları dikkate aldığını ve konuyu Ukraynalı mevkidaşına net şekilde aktardığını görüyoruz. Bilindiği üzere Zelensky, Tomahawk'ları almaları halinde Ukrayna'nın Rusya'daki askeri hedeflere ve enerji tesislerine saldıracağını belirtmişti. Fakat Trump, uzun menzilli Tomahawk füzelerinin tedarikini reddetti ve önceliğinin diplomatik çözüm olduğunu ve füze tedarikinin bu çabaları baltalayabileceğini iletti.
Zelenski, Beyaz Saray ziyareti öncesinde uzun menzilli Tomahawk füzelerinin tedarikini ana hedef olarak belirlemişti. Ancak, Trump görüşme öncesi ve sonrasında yaptığı açıklamalarla bu talebi geri çevirdi. Trump, reddetme gerekçesini Rusya'nın itirazları yerine, ABD'nin kendi savunma ihtiyaçlarına dayandırdı: "Bize de Tomahawk'lar lazım. Stoklarımızı tüketemeyiz" ifadesini kullandı. Zelenski'nin basın toplantısı sırasında yaptığı, Tomahawk karşılığında İHA takası teklifi de Trump'tan net bir yanıt almadı. Trump, "Bu konuyu konuşacağız" dese de, füzelere başka bir potansiyel çatışmada ihtiyaç duyulabileceğini belirterek soruna işaret etti.
Yani Ukrayna'nın uzun menzilli füze talebi sonuçsuz kaldı. Görüşmenin akışını Trump'ın Putin ile anlaştığı yakın tarihli Budapeşte zirvesi belirledi. Zelenski, Beyaz Saray görüşmesinin hemen ardından Avrupa liderleriyle bir telefon konferansı yaparak durumu değerlendirdi. Bu gelişmeler, Ukrayna'ya askeri destek konusunda ABD'nin temkinli yaklaşımını ve savaşın çözümünde diplomatik kanallara vurgusunu gösteriyor. Trump ve Zelenski görüşmesinin basın açıklaması olmadan bitmesi de ayrıca dikkat çekti. Diplomatik teamüller gereği, ABD Başkanının, Zelenski'yi makam aracına kadar uğurlamaması da bir gerilime işaret ediyor.
Trump’ın ton değişikliği ve Ukrayna’ya etkisi
Trump'ın Putin ile telefon görüşmesinden sonra açıklamalarında tonunun değiştiğini ve Ukrayna'ya uzun menzilli Tomahawk füzeleri gönderme konusunda artık daha temkinli davrandığı görüyoruz. Benzer durum Alaska zirvesinde de yaşanmıştı. Bu pozisyon Ukrayna'nın diplomatik çabalarını baltalarken, Cumhuriyetçi senatörlerin Rusya'ya yönelik yeni yaptırım girişimlerini de sekteye uğratıyor. Ayrıca, Avrupalı liderlerin Ukrayna’ya destek olunması konusunda ürettikleri stratejiyi de ofsayta düşürüyor. Trump, oldukça verimli geçen görüşmenin barışa yol açabileceğini ve ABD'nin Rusya'ya yönelik yaptırımlara gerek kalmayabileceğini söyledi.
Bir gazetecinin, Putin'in onu füzeleri göndermemeye ikna edip etmediği sorusuna Trump, "Tabii ki, siz ne düşünüyorsunuz? 'Lütfen bu Tomahawk'ları sat, çok takdir ediyorum' mu diyecek?" yanıtını verdi. Trump, Rus liderin bu silahların Kiev'e gönderilme fikrinden "hoşlanmadığını" vurguladı. Aslında ABD'nin Ukrayna'ya, sadece 20 ila 50 adet Tomahawk füzesi tedarik etmesi mümkün görünüyor. Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky, bu füzeleri askeri hedeflere karşı kullanma niyetinde olduklarını açıklamıştı. Buna karşılık Rusya Devlet Başkanı Putin, füzelerin Kiev'e tedarik edilmesi durumunda, Rus hava savunma sistemleri tarafından düşürüleceğini ve hava savunma sistemlerinin güçlendirileceğini taahhüt etmişti.
Mekan seçimi ve diplomatik arka plan
Zirve mekanı olarak Budapeşte'nin seçilmesi dikkat çekti. Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov, Macaristan'ın AB ve NATO üyesi olmasına rağmen, Ukrayna'daki çatışma bağlamında "egemenlik ve kendi çıkarlarını savunma konusunda özel bir pozisyonu" olduğunu vurguladı. Macaristan, Başbakan Viktor Orban yönetiminde, Ukrayna'ya askeri yardım gönderilmesine ve Rusya'ya yönelik bazı yaptırımlara şüpheyle yaklaşıyor. Zaten Orban, Avrupa Birliği'ni “askeri psikoz" içinde olmakla eleştirerek, çatışmanın tırmandırılması yerine Rusya ile doğrudan müzakere masasına oturulması çağrısında bulundu. Ayrıca Macaristan, bu yıl içinde Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden çekildi. Dolayısı ile mahkemenin Putin hakkında çıkardığı tutuklama emrini uygulama yükümlülüğünden kurtulması anlamına geliyor.
AB’de destekler mahiyetinde, yaptırımların Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Macaristan'ı ziyaret etmesine engel teşkil etmediğini açıkladı. Kremlin, Moskova, Washington ve Budapeşte'nin zirve için hazırlıklara başladığı ve toplantının önümüzdeki iki hafta içinde veya kısa bir süre sonra gerçekleşebileceğini belirtti. Macaristan Dışişleri Bakanı Péter Szijjártó, ülkesinin Putin'in güvenliğini sağlayacağını ve Trump ile başarılı müzakereler yürütmesi için gereken ortamı hazırlayacağını taahhüt etti. Ancak Almanya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Macaristan'ın Roma Statüsü'ne ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin tutuklama emirlerine uymakla yükümlü olduğunu hatırlattı.
Sonuç olarak bu savaş artık durdurulmalı. Fakat, büyük umutlar verilen Alaska zirvesinden bir sonuç çıkmadı. Budapeşte’ye giderken hangi şartlarda değişim oldu ki sonuç alınabilsin? Temel anlaşmazlık noktaları halen kalkmadı. Moskova, Ukrayna'daki çatışmanın çözümü için belirlediği koşulların değişmediğini ve Batı'nın bu koşulları kabul etmesi gerektiği hususunda geri adım atmıyor. Donbas, Luhansk, Zaporijya ve Herson bölgelerinden Ukrayna kuvvetlerinin çekilmesini talep ediyor. Kremlin, daha önce Ukrayna’ya territorial taviz verilmesinin söz konusu olmadığını defalarca vurgulamıştı. Ukrayna ise elinden geldiği kadar Rusya’nın toprak taleplerine karşı askeri, hukuki ve diplomatik mücadeleyi sürdürüyor. Ayrıca Rusya, Ukrayna'daki yabancı asker varlığının kabul edilemez olduğunu belirterek, Avrupa'nın Ukrayna'ya askeri destek sağlaması durumunda olası sonuçlara dikkat çekiyor. Bu durum, Ukrayna'daki çatışmanın geleceğini ve Batı-Rusya ilişkileri açısından kritik önemde olduğunu gösteriyor.