Trump'ın yeniden ABD Başkanı seçilmesiyle birlikte gözler yeniden Rusya-Ukrayna savaşına çevrildi. Savaşın akıbeti belirsizliğini korurken, Samanyoluhaber.com yazarlarından Arif Asalıoğlu dikkat çeken bir köşe yazısı yazdı.
Geçtiğimiz hafta yaşanan iki gelişme, Ukrayna ile Rusya arasında devam eden savaşın yakın zamanda bitmeyeceğine dair işaretler veriyor. Bunlardan ilki ABD’de bir ay sonra başkanlık koltuğuna oturacak Donald Trump‘ın Ukrayna’ya yönelik askeri yardımları durdurma konusunda planlarından vazgeçerek, silah tedarikine devam etmeyi düşünmesi. Daha önceki yazılarımızda değindiğimiz, Trump’ın seçimi kazanması durumunda, Ukrayna konusunda hem söylemleri, hem de kararı değişebilir tahminimiz tutmuş gözüküyor. Başkanlık yarışını kazanması ile bazı gerçekler/gerekçelerle (bilgilerle) karşılaşması, Batılı müttefiklerle müzakereleri ve danışmanlarının önerileri sonrasında kararı şekillenmiş oldu.
İkincisi ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Moskova’da düzenlenen 2024 yılına dair değerlendirme toplantısında Ukrayna’da devam eden çatışmalar konusunda basına kullandığı ifadeler. Putin'e "Yeniden 2022 yılına gitseydiniz, özel askeri harekata başlama kararınızı değiştirir miydiniz?" sorusu yöneltildi. Cevabında bütün Ukrayna genelinde yaşayan etnik Rus nüfusa vurgu yaparak, onların sayısının etnik Ukraynalılardan daha fazla olması ve onların korunması ve desteklenmesi gerektiğini dile getirerek, “2022'deki duruma bugün neler yaşandığını bilerek bakma imkanı olsaydı, ne düşünürdüm? 2022'nin başında alınan bu kararı daha önce almam gerektiğini düşünürdüm. Bu bir. İkincisi, yine bunları bilseydim, özel askeri harekat da dahil bu faaliyetlere önceden hazırlanmamız gerektiğini düşünürdüm" ifadelerini kullanıyor. Yani üç yıl boyunca yaşanan ağır trajedilerin cevapta kullanılması yerine, daha iyi hazırlanılarak bütün Ukrayna’yı kapsayan bir savaşa girerdik demek isteniyor. Mesela II Katerina döneminde kurulan liman şehri Odessa halen Rus elitlerin dilinden düşmüyor.
Rusya hedeflerini güncelledi
Ukrayna Savaşı, Kiev açısından çıkmaza girdi/giriyor denilebilinir. Ancak Moskova açısından hedefler daha geniş zamana yayılmış bir görüntü var.
Yapılan devasa yardımlara rağmen istenen sonuçların alınmamış olması, Batılı ülkelerde Ukrayna’ya karşı yüksek sesle duyulan homurdanmaları artırıyor. Trump gibi bütçe açısından olaya yaklaşan liderler haliyle “daha nereye kadar” sorusunu da soruyor. Ukrayna ve Rusya olası yeni bir müzakere masasına oturmak ve karşı tarafa şartlarını kabul etmeye zorlamak için savaş alanında kayda değer bir başarı elde etmeden bu bekleme sürecini hemen sonlandırmak istemiyorlar. Gelinen gün itibariyle iki tarafın da müzakere şartları ağır ve taviz verme konusunda bir belirti (Ekim-Kasım aylarında biraz biraz olsa bile) yok.
Özellikle Ukrayna savaşının olumsuz sonuçlarından etkilenen bazı Avrupa ülkeleri, müzakereleri açıkça dillendirmekten kaçınmadılar. Mesela Çekya Cumhurbaşkanı Pavel, Rusya-Ukrayna arasında yaklaşık üç yıldır süren savaşın yol açtığı hissedilir “yorgunluğa” ve “Avrupa’nın savaş konusundaki birliğinin parçalanmasına” dikkati çekerek, Kiev yönetiminin savaş hedeflerine ilişkin “gerçekçi” olması gerektiğini ve “Savaşın en olası sonucunun; Ukrayna topraklarının bir kısmının geçici olarak Rus birlikler altında kalması gerektiğini” ifade ederek Ukrayna’yı Rusya ile uzlaşmaya davet etti.
İşte bu noktada Putin basın toplantısında (ve daha önce çok kez) 2022’nin Mart ayında İstanbul’da sağlanan anlaşmalardan bazı Batılı liderlerin etkisiyle geri çekilmesini hatırlattı. Aslında Kiev’in kendi başına karar alamayacağını söylemiş oldu. Ukrayna ile müzakerelere yeniden başlama konusunda ise açık kapı bıraktı. Ancak, Ukrayna’daki mevcut yönetimi gayrimeşru olarak nitelendirdi ve bu yönetimin görev süresinin Mayıs ayında sona erdiğini belirtti. Putin, “İstanbul’daki anlaşma temelinde ve sahadaki durum dikkate alınarak müzakerelere hazırız. Ancak Ukrayna tarafı da aynı kararlılığı göstermelidir” ifadelerini kullandı. Ukrayna'da uzun vadeli ateşkes yapılması halinde bunun Kiev'e askeri personelini eğitme ve güçlendirme imkanı sunacağını belirten Putin, "Bizim ateşkese değil, uzun vadeli, sağlam, Rusya ve vatandaşları için garantiler temin edilen bir barışa ihtiyacımız var" diye konuştu.
Ancak her ne kadar Putin, ateşkes şartlarının yerine getirilmesi ile birlikte müzakerelere hazır olduğunu ifade etse de birçok konuşmasında açıkça belirttiği gibi, tarihte Rusya, Belarus ve Ukrayna’dan oluşan devlet yapısını oluşturma fikrinden vazgeçmiş değil. En son açıklamaları da bunu destekler mahiyette. Putin, savaşın ilk günü yaptığı uzun konuşmasında vurguladığı gibi amaçlarının Ukrayna’nın sadece bir kısmı olmadığını defalarca belirtti. Putin, Rusya’yı ABD ve Çin ile eşit düzeyde ya da Batı’ya karşı Çin ile ortaklık kurarak yeniden büyük bir güç hâline getirmek istiyor. Onun fikirlerine göre Avrupa’nın siyasi düzeni ve güç dengesi yeniden düzenlenmeli ve Rusya bu yeni yapıda bir kez daha dünya gücü olarak rol oynamalıdır. Ona göre, Rusya ve Ukrayna birdir ve bağımsız bir Ukrayna ulusunun varlığı, dış müdahale yoluyla pişirilen Rus karşıtı bir komplodur.
Rusya istendiği gibi zayıflatılamadı ve durdurulamadı
Washington yönetimi ise Ukrayna savaşından elden edilen sonuçtan pek memnun değil. Rusya istendiği gibi zayıflatılamadı ve durdurulamadı. Trump bu nedenle, ilk başlarda “yapılan büyük yardımları artık durdurmalıyız” yaklaşımındaydı. Ancak seçimler sonrasında edindiği bilgiler ve Rusya’nın bütüncül hedefleri, onu bu kararından vazgeçirmiş olmalı. Financial Times (FT), Trump‘ın Ukrayna’ya yönelik askeri yardımı durdurma planlarından vazgeçerek, silah tedarikine devam etmeyi düşündüğünü yazdı. Trump’ın bu kararında, Batılı müttefiklerle müzakereler ve danışmanlarının önerilerinin etkili olduğu belirtiliyor.
Yani Trump, özellikle Avrupa Birliği (AB) liderlerinin Kiev’e desteğini sürdürülmesi için yaptığı çağrılar sonrasında fikrini değiştirdi. FT’ye konuşan bir Avrupalı yetkili, son haftalarda AB liderlerinin Trump ile sık sık temasa geçerek Ukrayna’ya yönelik desteğin devamını talep ettiğini söyledi.
Trump, seçim kampanyası sırasında Ukrayna’daki çatışmaları sona erdirme niyetini birçok kez dile getirmiş ve mevcut yönetimi Kiev’e yapılan yüksek maliyetli askeri yardımlar nedeniyle eleştirmişti. Ancak FT’ye konuşan kaynaklara göre, Trump’ın danışmanları, barış görüşmelerinin başlaması halinde Ukrayna’ya silah desteğinin devam ettirilmesini önerdi.
Bu öneri, Trump’ın gelecekteki Ukrayna özel elçisi olarak düşündüğü Keith Kellogg tarafından da desteklendi. Kellogg, Moskova’nın müzakereleri reddetmesi durumunda Ukrayna’ya olan desteğin artırılabileceğini belirtti.
Sonuç olarak Ukrayna ile Rusya arasında devam eden savaşın yakın zamanda bitmeyeceğine dair öngörüler pekişiyor. Son baharda olabilecek müzakere şartları gerçekleşmedi. Aksine Moskova, hem Belarus’u bir cephe ülkesine dönüştürmek suretiyle (ki nükleer silahlar bile konuşlandı) savaşın cereyan ettiği alanı genişletirken hem de balistik füzeleri de kullanmaya başladı. Batılı devletler de Ukrayna Ordusu’nun savunma kapasitesini arttıracak desteklerde devam ediyor. NATO daha açık ve net müdahil olurken, AB ülkeleri Ukrayna topraklarına asker sevkiyatını bile konuşmaya başladı. Bütün bunlar savaşın uzayacağı anlamına gelmektedir. Savaşın uzamasını isteyen başlıca aktörler ise ABD ve İngiltere ön plana çıkıyor. Özellikle Washington, bir yandan sürecin Rusya açısından bir yıpratma savaşına dönüşmesine istemekte; diğer taraftan da savaşı, Trans-Atlantik ilişkilerdeki birlikteliği güçlendirecek şekilde kullanmaktadır.