Müdafaa Demokrasi ve Hukuk Derneği Başkanı Yaşar Semiz, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 102. maddesindeki tutukluluk süreleriyle ilgili düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle, Türk Yargı sisteminin iflasının gün yüzüne çıktığını belirtti.
Millet vicdanını yaralayan "skandal tahliyelerin" yaşandığı bir süreçte, köklü bir yargı reformunun zorunlu hale geldiğini vurgulayan Semiz, "Yüksek yargı, mevcut yapısı ile ihtiyaca cevap veremiyor. Hantal yapı ve işleyiş sebebiyle binlerce dosyada hak kayıpları yaşanıyor. Buna rağmen, siyasi ve ideolojik kaygılarla hareket ederek ve milletimizin ihtiyaçlarını görmezden gelerek Yargı reformu çabalarına karşı çıkan bazı çevreleri anlamak güçtür." dedi.
İdeolojilerine aykırı her şeye ve herkese karşı çıkan bazı kişi ve kurumların, Türkiye'nin geleceği adına bir kaygı taşımadıklarına temas eden Semiz, "Bu kesimler vesayet rejimi içerisindeki mevzi ve mevkilerini kaybetme korkusu yaşıyor. Herkes şunu çok iyi bilmelidir ki; hukuk, birilerinin bir takım dengelerine ve siyasi ve ideolojik hesaplarına feda edilemeyecek kadar değerli ve kutsaldır. Hukuk herkese lazımdır. Eğer adalet topallarsa, millet kötürüm olur. Bu nedenle, yargının siyaset malzemesi yapılması da Yargıçların siyasete müdahalesi de kabul edilemez. Adalete olan inancını kaybeden bir milletin devletine güven duyması beklenemez. Halkın adalete ve devletine olan inancının tesisi, hukuksuzluğa zamanında yani iş işten geçmeden cevap verebilen bir yargı düzeninin kurulması ile mümkündür." açıklamasını yaptı.
Halkın 12 Eylül referandumunda, köklü bir yargı reformu istediğini güçlü bir şekilde ortaya koyduğunu anımsatan Semiz, şu tespiti yaptı: "Siyasi iktidarın, Yargıtay ve Danıştay'daki daire sayısını artıran düzenlemesi yerinde olmakla birlikte, arzu edilen yargı düzeni açısından eksik ve yetersizdir. Yargıdaki sorunların tamamen giderilmesi ve adaletin gecikmeksizin tecellisi ancak köklü bir yargı reformu ile mümkün olabilir."
Semiz, reform paketi içinde olması gerekenleri şöyle sıraladı: "İstinaf Mahkemeleri kurulmalı, yerel mahkemelerdeki mahkeme ve hâkim-savcı eksikliğinin giderilmeli. Adli Tıp Kurumu'nun ihtiyaca cevap veremeyen ve yargılamaları sekteye uğratan mevcut yapısı değiştirilmeli, hâkim ve savcılara belirli alanlarda uzmanlaşma ve akademik kariyer zorunluluğu getirilmeli. Not sisteminin devreye sokulması ve atamalarının uzmanlık alanlarına göre yapılmalı, tahkim ve uzlaştırma müessesesinin hayata geçirilmeli. Adli kolluk biriminin kurularak bu alanda uzman personelin yargıya tahsisi yapılmalı."
Mevcut yargı düzeninin iflas ettiğini ve adaleti tesis etmekten uzaklaştığını belirten Semiz, "Adaleti tesis edemeyen bir yargı düzeninin, halk nezdinde kendini mahkûm edeceği bilinmelidir. Yargının mevcut hali ile devam etmesi, daha vahim tabloların yaşanmasına ve telafi imkânsız zararların meydana gelmesine yol açacaktır. Hukuka ve hukukçuya değer veren hiç kimsenin böyle bir neticeyi arzu etmeyeceği inancındayız. Bu inançla, ortak paydamız olan 'Hukukun üstünlüğü ilkesi'ni toplumun her kademesinde hâkim kılmak ve toplumun adalete olan inancı güçlendirmek için bir bütün olarak hareket edilmeli ve köklü bir Yargı Reformu için el ele verilmelidir." şeklinde konuştu.