Samanyoluhaber.com yazarlarından Cuma Karaman yeni köşe yazısını "Muhakeme ve muvazene insanı" başlığıyla kaleme aldı.
Günümüzde bağıranın haklı, ölçüsüzlüğün cesaret sayıldığı bir zamanda; sükûnetle düşünen, dengeli davranan insanlara her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır.
“Unutulmamalıdır ki: Muhakemesini yitiren insan yönünü, muvazenesini kaybeden insan ise haddini, hududunu aşar.”
Muhakeme ve muvazene sahibi insan; sözlerinde, tutumlarında ve davranışlarında dengeli bir duruş sergileyen insandır. O, düşünerek hareket eder; ifrat ve tefrit uçurumlarına düşmeden, ölçülü bir çizgide ilerler. Vicdanını izanını ve imanını rehber edinerek karar verir; tepkileri tepkisizlik kadar zararsız, ama ölçüsüzlük kadar da yıkıcı değildir.
Böyle bir kişilik, toplum hayatında örnek bir şahsiyet olarak öne çıkar. Güven ve itimat telkin eden bir kimliğe bürünür. Sözüyle insanı sarsmaz, susuşuyla bile söz olur. Davranışlarında tutarlılık olduğu için insanlar ona yönelir; onunla konuşmak, onun gibi düşünmek ister. Zira denge ve derinlik arayan toplumlar, sarsılmaz duruşlara ihtiyaç duyar.
Muhakeme ve muvazene insanı, sadece doğruların peşinden gitmekle kalmaz; doğruyu doğru yerde ve doğru üslupla ifade etmenin de gerekliliğini bilir. Bu yüzden sadece söyledikleriyle değil, söyleyiş biçimiyle de örnektir.
Ahlaki Duruş ve Karakter Dengesi
Muhakeme ve muvazene insanı, sadece düşünce dengesiyle değil, ahlaki duruşuyla da farklıdır. Onun için doğru olan, yalnızca faydalı olan değildir. Hakikate ve adalete uygun olan; vicdan terazisinden geçmiş ve içsel tutarlılıkla yoğrulmuş olandır. Bu sebeple çıkarına uymadığı zaman bile doğrudan sapmaz; güç karşısında eğilmez, yalnızlık korkusuyla inandığını terk etmez.
Ahlaki denge, insanı yalnızca toplumsal ilişkilerde değil, kendi iç dünyasında da güçlü kılar. İç muhasebesini yapan, kendini sorgulayan, hatasını kabul edip ders çıkaran bir insan, olgunluğun ve güvenilirliğin temsilcisi olur.
Bu tür insanlar, toplum içinde daima bir denge unsuru olurlar. Kızgınlığın ortasında serinkanlılık, karışıklığın ortasında sağduyu, adaletsizlik karşısında vicdanın sesi olurlar.
Toplumda Muhakeme ve Muvazene İnsanının Rolü
Muhakeme ve muvazene sahibi insan, toplumda sadece birey olarak değil, aynı zamanda bir denge kurucusu olarak yer alır. O, bulunduğu çevrede sözün ağırlığını bilir, tepkinin zamanını gözetir, adaletin ölçüsünü elden bırakmaz. Toplumlar, böyle şahsiyetlerin varlığıyla nefes alır; onlar sayesinde kamplaşmalar yumuşar, öfke yerini sağduyuya bırakır.
Böyle bir insan, yargılamadan önce anlamaya çalışır. Tartışmadan önce dinler. Eleştirmeden önce muhakeme eder. Onun yaklaşımı, insanları yaftalamak değil, meseleleri anlamaktır. Bu tavır, toplumsal barışın ve birlikte yaşama kültürünün en güçlü zeminini oluşturur.
Muhakeme ve muvazene insanı; ne sadece tepkici, ne de edilgendir. Gerektiğinde konuşur ama bağırmadan, gerektiğinde susar ama teslim olmadan. Onun dengesi, kişisel çıkarların değil, evrensel değerlerin terazisinde ölçülür.
Toplumu dönüştüren, gürültüyle konuşanlar değil; sözüne itimat edilen, tavrına güven duyulan bu tür insanlardır.
Her meseleye doğru bakmak, sağlıklı bir muhakeme ve sağlam bir muvazene ister. Zihin terazisi bozulduğunda, hak da batıl da karışır.
Bu yazı, doğru düşünmenin ve ölçülü davranmanın önemini bir kez daha hatırlamak için kaleme alındı.