31 Mart yerel seçimlerinden ağır bir yenilgi alan AKP iktidarının, 7 Haziran sürecini devreye sokacağı iddiaları bir süredir Ankara kulislerinde yazılıp çiziliyor.
Ankara ve İstanbul gibi sembolik şehirlerin kaybedilmesi sonrası Cumhur İttifakı’nda da çatlama yaşanırken CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na linç girişimi endişeleri artırdı.
HDP’li isimler başta olmak üzere bazı önemli isimler, bir provokasyon zemininin oluşturulduğunu söylüyor.
Veli Saçılık, “7 Haziran sonrası yapılanların benzerini yapıyor AKP” derken Şebnem Korur Fincancı, “Asker ölümlerini de Ceylanpınar’daki şüpheli polis ölümleri gibi düşünmek gerek sanırım” yorumunu yaptı.
Ertuğrul Kürkçü ise bu tweetler üzerinden yaptığı yorumda, “Yakın tarihte devlet eliyle gerçekleştirilmemiş ve böyle olduğu ortaya çıkmamış bir tek provokasyon yoktur” görüşünü dile getirdi.
Flood şeklinde tweetler paylaşan Kürkçü, “Bir kural olarak iktidarı zayıflatan her seçimin ardından kitle seferberliğine ve iç çatışma dinamiklerinin harekete geçmesine yol açacağı varsayılan ölümlü çatışmaların önü açılır” diye yazdı.
Kürkçü, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bu çatışmalarda ortaya çıkan asker-polis zayiatı muhalefet güçlerine ciro edilerek yandaş medya eliyle milliyetçiler nezdinde kin ve nefret kampanyaları başlatılır.
Doğan korku ve panik iklimi, muhalefetin geri çekilmesi, silahlı çatışmanın sahneye egemen olması ve toplumun güvenlik eksenli senaryoların peşine takılması için körüklenir:
Bkz. 2011 genel seçimlerinden DBP’nin başarıyla çıkması ardından 14 Temmuz 2011 ölümlü Silvan çatışmasıyla ateşkesin sona ermesi ve yüzlerce tutuklamayla sonuçlanan KCK operasyonları.
Bkz. 2015 Haziran genel seçimlerinde HDPnin başarısı ardından 20 Temmuz 2015 Suruç katliamıyla ateşkesin sona ermesi. 22 Temmuz 2015’te Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesi üzerine HDP örgütlerine yönelik Türkiye çapında pogromlar. Topyekun savaş stratejisine dönüş.
Bkz. 10 Ekim 2015 Ankara Gar katliamı ardından HDP’ye yönelik medya taarruzu eşliğinde başlayan “çöktürme harekatı” ile HDP’nin bölge örgütlerine yönelik kıyımlar, kent kuşatmaları ve “bodrum katliamları”.
Bkz. AKP’nin 31 Mart yerel seçimlerinde İstanbul’u da kaybettiğinin tescil edilmesinden iki gün sonra maksadı belirsiz bir operasyonda dört askerin öldürülmesi üzerine Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’na yönelik medya kampanyası ve 21 Nisan’da Kılıçdaroğlu’nu linç girişimi.
Bkz. 21 Nisan 2019’da Devlet Bahçeli’nin yerel seçim sonuçlarını tanımadığını ilan ederek YSK’yi seçimleri iptale çağırması ve bir faşist ayaklanma tehdidiyle demokratik güçlerin karşısına dikilmesi.
Halk ve muhalefet kendisinin olana kararlılıkla sahip çıkmayı başarırsa bugüne kadar bir makine intizamıyla çalışan bu kanlı çarkın bu kez kırılması mümkün. Yeter ki, 31 Mart dayanışması bir seçimden daha uzun ömürlü olabilsin.