Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde meslektaşlarını sık sık ihbar ettiği ortaya çıkan bir öğretim görevlisi, dört akademisyeni katletti. Neden ihbar ediyoruz, siyasetçilerin sert ve kutuplaştırıcı söylemleri psikolojimizi nasıl etkiliyor
Dr. Selim Başarır, “Birini asılsız gerekçelerle ihbar etmek, gizli kalıp o kişiden şahsi intikam almak demektir. Bu durumdaki bir ihbar, ruhsal hastalık belirtisidir. Yaygınlaşıyorsa, toplumun ruhsal açıdan sağlıksızlaştığının da göstergelerinden biridir” diyor.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde meslektaşlarını sık sık ihbar ettiği ortaya çıkan bir öğretim görevlisi, dört akademisyeni katletti. Neden ihbar ediyoruz, siyasetçilerin sert ve kutuplaştırıcı söylemleri psikolojimizi nasıl etkiliyor gibi soruların yanıtlarını politik psikoloji, bireysel ve toplumsal travmalar üzerine de çalışan uzman psikiyatr – psikoterapist Dr. Selim Başarır anlattı. Diken’e konuşan Başarır, “Birini asılsız gerekçelerle ihbar etmek, gizli kalıp o kişiden şahsi intikam almak demektir. Yaygınlaşıyorsa, toplumun ruhsal açıdan sağlıksızlaştığının da göstergelerinden biridir” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de her tür saldırganlık sürekli artıyor
“Kuralsız bir toplum olduk” diyen Başarır, “Bu ‘kuralsızlığı’, herkesin her sorunu sadece kendi görüşüne göre çözümleme davranışındaki artıştan da anlıyoruz. Kişilerin birbirini ihbar etme gibi girişimleri de bu durumda maalesef artmaya devam ediyor. Türkiye’de her tür saldırganlık sürekli artıyor. Ayrıca rastgele ihbarlarda bulunmak da bir tür saldırganlıktır. Eğer insanlar toplumun temel kurallarının herkes için eşit işlediğine inanırlarsa, kendi başlarına adaleti yerine getirme arayışına da girmezler. Aksi halde paranoyak fikirlere kapılmaya başlarlar. İhbar, bir öfkeyi ya da saldırgan duyguyu dışarı boşaltmanın en korunaklı yolu” şeklinde konuştu.
Ülkenin geleceği tehlikeye girer
Başarır şöyle devam etti; “Endişe süreklilik arz ediyorsa, hem bireysel hem de toplumsal pek çok sıkıntı ortaya çıkabilir. Hele yapıcı önlemler alınmıyorsa, insanların kaygıları daha da artar. Bilgili insanların verimliliği azalır. Kısacası entelektüelleri kaybederiz. İşte o zaman da ülkenin geleceği tehlikeye girer. Tehdit ve yüksek stres altındaki insanda her türlü psikiyatrik rahatsızlık ortaya çıkar. Bazen de çok ciddi şiddet davranışları sergileyebilir.
‘İşsizlik kadına da erkeğe de ruhsal çöküntü yaşatır’
“OHAL uygulamaları adı altında KHK ile işinden atılan binlerce insan var. İşsizliğin, kişi ruh sağlığına etkisi nedir?” sorusuna Başarır, “Bir insan yaratıcılığını ortaya koyamıyor, emeği ile bir şey yapamıyorsa depresyona girer. Yani erkek ya da kadın kendi ayakları üzerinde duramıyor ve geçimini sağlayamıyor, başkalarına muhtaç halde kalıyorsa er ya da geç ruhsal çöküntü yaşar. Ve böyle insanların sayısı arttıkça da uzun vadede bunun topluma maliyeti çok büyük olur. Bakın Osmanlı İmparatorluğu 1915’te zorunlu olarak bir tehcir yaptı. Yüzyıldır hala konuşuluyor, yüz yıl sonra hala öfkeli insanlar var. Bilerek ya da bilmeyerek insan hakkı yendiği zaman, unutulması, unutturulması ve telafisi çok zordur” şeklinde cevap verdi.
‘İnsanları korkutarak uzun süre yönetemezsiniz’
Dünyada asırlarca sürmüş bir örneği yok bunun. Şu anda bir tek Kuzey Kore var, o kadar. Bir insanı korkuyla bir süre bastırabilirsiniz ancak sonunda bu birey, “Yaşadığım hayat hayat değil, kaybedecek bir şeyim kalmadı” derse, neler yapacağı öngörülemez hale gelir. İstiklal Savaşı örneğine bakın. Savaşlardan yorulmuş, bezmiş bir toplumdu. Ama bir nokta aşılırsa olacakları öngöremeyiz. Elbet bitecek diye düşünmeliler. Hiçbir zorluk sonsuza kadar sürmez. Toplumun doğal ve demokratik mekanizması kendiliğinden en sonunda işlemeye başlar. Er ya da geç mutlaka her şey değişir.”