"Hırsızlığın-yolsuzluğun üzerini kapatmak, kokuşmuş-çürümüş bir düzenin tepesinde oturabilmek için iktidara sık sıkıya yapışanlar yüzünden bu ülkede sahip olduğumuz her şey tehlikede"
Karagül Yeni Şafak'ta “liste hazırlayanlar, listeye alınırlar” lafına ve “kulaklarından dükkanlarının kapısına çivilenirler” mecazına “ruh hastası” yani “deli” karşılığını vermiş.
Bir de liste hazırlığını cesaretle itiraf etmiş. Kaleme ve yazdıklarına andolsun cahilin cesareti delilikten de beter.
Kalem Sûresi, “Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabb'inin nimeti sayesinde deli değilsin.” diye başlar ve 13. ayette, “Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba, kulağı kesik.. olan kimseye... sakın boyun eğme.” diye devam eder. Bu ayette yer alan “kulağı kesik” (zenîmin) deyimini müfessirler “damgalı” olarak da kullanıyor. Şu meşhur “kulağı kesik” deyimi, Osmanlı Şer'î düzeninin bu ayete dayanarak yaygın olarak uyguladığı bir kuraldan geliyor. Eksik tartan, sahtekârlık yapan esnafı Kadı hükmüyle ayak parmaklarının üzerinde yükseltip dükkanının kapısına çiviliyor ve bütün gün teşhir ediyorlar. Adamcağız yorulup topuklarına basmaya kalktıkça kulak yırtılıyor. Sonra, herkes kulağı kesik olanın hilekâr ve sahtekâr biri olduğunu anlıyor, toplum içinde damgalı olarak yaşamaya mahkûm oluyor.
(...)