Samanyoluhaber.com yazarı Murat Çetin bu haftaki yazısında Ankara Kulislerini aktardı
MURAT ÇETİN
Başkent Ankara siyasi tarihi boyunca hep kasvetli olmuştur. İstanbul’dan bir haftalığına geldiğim Ankara’da biraz da siyasetin havasını almak istedim. Siyasilerin yoğun olarak takıldığı mekanlar vardır Başkent’te. AKP’lileri nerede bulacaksınız veya MHP’lileri ya da CHP’lileri… Hepsinin bir mekanı vardır. Yalnız İYİ Partililerin hala bir mekan oluşturamadığını fark ettim. Neyse konumuz siyasi partilerin mekanları değil, o mekanlarda konuşulanlar…
Başkent toz duman dedim, aynen öyle… Ne Cumhur İttifakı bileşenleri ne de Millet İttifakı bileşenleri rahat değil. AKP ve MHP’de moraller sıfır. Son anketlerde de Cumhur İttifakı’nın en iyimser bir şekilde yüzde 39-41 oranında oy alıyor olması ve AKP’deki erimenin durdurulamaması en büyük handikap.
AKP’de Meclis’te çoğunluğun elde edilmesinden çok seçimlerinin kazanılması düşüncesi önde gidiyor. Zira Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne göre yasa yapma yetkisi Meclis’te olsa da yönetme yetkisi tam anlamıyla cumhurbaşkanında… Cumhurbaşkanı kararnameleri ile ülkenin yönetilebileceğini inanıyor AKP’liler. Bu nedenle her ne olursa olsun seçiminin ikinci tura kalmasını istiyorlar. Bazı AKP’lilere göre Erdoğan ne yapıp eder ikinci turda rüzgarı kendisine çevirir. Ama her şeye rağmen resmin büyük kısmına baktığımızda AKP’lilerde ciddi bir kaybetme korkusu var. En büyük korkuları da seçimlerin kaybedilmesinden sonra yargılanacak olmaları. Hepsi biliyor AKP’nin büyük bir açmazda olduğunu. Biliyorlar ama korkularından ifade edemiyorlar.
MHP’deki duruma geleceğim ancak öncelikle AKP cenahında memnuniyetle karşılanan bir durum var. O da HDP’nin birinci turda kendi adayını çıkarma kararı alması. AKP’liler HDP’nin bu kararını kendilerine atılmış bir pas olarak algılıyorlar. Şimdi AKP mahallesinde konuşulan konu şu “Reis HDP ile anlaşır mı?” İkinci konu ise Selahattin Demirtaş, HDP yönetiminin bu kararına rağmen farklı bir açıklama yapar mı?
HDP’nin kendi adayını çıkarması HDP açısından bir stratejinin ürünü. Kapatma davası gölgesinde seçimlere giren HDP’de alınan sürpriz karar bir yanda parti içinde ciddi görüş ayrılığı oluşturmuş durumda. Selahattin Demirtaş kesinlikle HDP’nin cumhurbaşkanı adayı çıkarmasını istemiyor ve kim olursa olsun Millet İttifakı adayının desteklenmesini istiyor.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ve Mithat Sancar ise HDP’nin kendi adayını çıkartarak pazarlık kozunu arttıracağı görüşünde. Buldan ve Sancar’ın yaklaşımına göre HDP, aday çıkartarak seçimlerin ikinci tura kalmasını isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir anlamda “Sen HDP’yi kapattırma ben de seçimin ikinci tura kalmasını sağlayayım” mesajı veriyor. HDP’nin kendi adayını çıkartarak aynı zamanda Millet İttifakı’na da uyarıyor. HDP, Millet İttifakı tarafından görünür siyasi ortak olmak istiyor. Tüm bu etkenler dikkate alındığında HDP’nin cumhurbaşkanlığı seçimi ilk turunda aday çıkarması elini güçlendirme hamlesi olarak okunabilir. Ama HDP’nin bu hamlesinin AKP’yi memnun etse de HDP’nin kapatılmamasını sağlayıp sağlamayacağı meçhul. HDP aday çıkarmayı AKP ile olası bir pazarlık olarak görüyorsa hayatının en büyük kumarını oynuyor.
Gelelim MHP’ye… Hükümetin gölge ortağı MHP’yi hem de lideri Devlet Bahçeli’yi “Ateş” sarmış durumda. Ülkü Ocakları eski genel başkanı Sinan Ateş suikastı sonrasında MHP’deki fay hatları harekete geçti. Bahçeli bir yandan partiden kopuşları önlemeye çalışırken bir yandan artık tutuklamaları ile MHP’nin içlerine kadar ilerleyen suikast soruşturmasının daha derinleşmesine izin vermek istemiyor. Bunun için de açık bir şekilde tehdit ediyor. Bahçeli’nin bir yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekler yönde cümleler kurarken bir yandan da gizemli sözleriyle Erdoğan ve AKP’yi açık bir şekilde tehdit ediyor. Nitekim Bahçeli’nin son grup toplantısındaki “Sabrımızı zorlamasınlar. Ayranımızı kabartmasınlar. Konuşursak derinden, hiçbirisi kalkamaz yerinden” sözlerini her ne kadar MHP aleyhine açıklamada bulunan Millet İttifakı partilerine yönelik olsa da bunu AKP’ye bir uyarı cümlesi olarak görmek de mümkün. Zira MHP’de AKP’nin Sinan Ateş cinayeti üzerinden MHP’yi sıkıştırmak istediği görüşü hakim. MHP aldığı inisiyatifle seçim barajının yüzde 10’dan yüzde 7’ye düşürülmesinde etkili oldu. Ancak Sinan Ateş cinayeti sonrasındaki anketlere bakıldığında MHP’nin oy oranının yüzde 7’lere kadar gerilediği görülüyor. Seçim zamanı yaklaştıkça MHP’nin kendi ismiyle değil de AKP listelerinden seçime girerse şaşırmayacağım… Zira Meclis’teki çoğunluğun elde edilmesi Cumhur İttifakı açısından çok önemli… Gerçekleşme oranı düşük de olsa böyle bir ihtimali göz ardı etmiyorum.
30 Ocak’ta bir anlamda kendileri açısından Yeni Türkiye’nin manifestosunu açıklayan Millet İttifakı kitleleri coşturmakta hala bir ivme sağlayamadı. Açıklanan manifestoya bakıldığında ciddi şeyler var. Ama seçimlerde bunların anlatılması gerekiyor. Bunun içinde ortak ve güçlü bir adayın olması gerekiyor. Millet İttifakı’nın hala adayını açıklamaması ve kendi içinde ciddi bir adaylık sorunu yaşaması muhalif kesimlerde bir bıkkınlığa neden olmaya başladı bile. Gerçi seçim kararı da alınmadı ama işaret fişeği atıldı. 14 Mayıs 2023’ü seçim tarihi olarak göreceksek dört aydan az bir zaman kaldı. 14 Mayıs’ta seçim alabilmesi için de AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı sıfatıyla meclisi en geç Mart 2023 ortasında fesh etmesi gerekiyor. İnşallah Millet İttifakı’nın adayını açıklaması için Mart ayını beklemek zorunda kalmaz bu millet. Millet İttifakı’nın bu kadar ağır davranması muhalif cephede inanın sinirlere dokunuyor. Bakın Selahattin Demirtaş’ın twitine... Demirtaş, “Bizi içeri atan Erdoğan, içeride tutan ise muhalefetin tepkisizliğidir. Bu tepkisizlik 85 milyonu, daha yıllar boyu sürecek açık cezaevi hayatına mahkum etmektir. Belediyelere, üniversitelere kayyım; HDP'ye kapatma, Gezi, Kobani, ÇHD davaları; İBB'ye kumpas... Hepsi aynı.” Sözleri ile haklı değil mi?
Eğer Ekrem İmamoğlu’na yönelik siyasi yasak kararı gelmesinden sonra Millet İttifakı bir bütün olarak İmamoğlu’nun yanında durabilse ve “Hodri meydan adayımız İmamoğlu” diyebilseydi Erdoğan, hamlelerini bu kadar rahat yapamazdı. Millet İttifakı söylemleri ile iyi şeyler söylüyor ancak artık seçimlere az bir kalmışken kitleleri harekete geçirme zamanı gelmiş de geçiyor bile! Umarız Millet İttifakı’nın 13 Şubat tarihli toplantısından bir karar çıkar. Ankara’da hava sıcaklığı eksilerin altına düştü ama siyasetin ateşi çok yüksek… Türkiye öyle anlaşılıyor ki kuruluşunun 100’ncü yılında büyük bir kırılma anı yaşayacak. Ya demokrasi ya da teokrasi diyecek bu millet! Ötesi, ötesi yok!