[Murat Çetin] Kartlar yeniden karılıyor

Türkiye’de siyaset hızlı akıyor. Bir haftaya neler neler sığdırdık…
MURAT ÇETİN- SAMANYOLUHABER.COM

Türkiye’de siyaset hızlı akıyor. Bir haftaya neler neler sığdırdık… Artık siyasetin bu hızına bizim haftalık yazılar yetişemiyor. İşte bir hafta içinde 6 partili Millet İttifakı’nın önemli bir üyesi olan DEVA lideri Ali Babacan, seçimlere kendi parti logosu ile gireceğini açıklayıverdi. Anlaşılan o ki Babacan, 24 Nisan’da yapılan 6 liderli toplantıdan çıkan sonuca göre yeni bir hamle yapmak istemiş. Lafı eğip bükmeye gerek yok; o hamlenin adı eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü yeniden Cumhurbaşkanlığı adaylığı potasına sokmaktır. 

AKP ve MHP’den oluşan (küçük parti BBP’nin de eklemlenmesiyle) Cumhur İttifakı’nın oy oranı artık yüzde 40’ların altına düştü. Bazı anketlerde yüzde 37 görünüyor. Bu, bir dahaki seçimde eğer Millet İttifakı iyi bir aday gösterirse Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçilemiyor anlamına gelir. Evet, tam anlamıyla olay budur. Hal böyle olunca eski Cumhurbaşkanı Gül kadar CHP lideri Kılıçdaroğlu da Cumhurbaşkanı adayı olmak için ciddi istekliler. Gül’ün burada şansı artık neredeyse hiç yok. Zira Millet İttifakı’nın Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi iki büyük potansiyel Cumhurbaşkanı adayı bulunuyor. Babacan’ın bunu bilmemesine imkân yok, ama anladığım kadarıyla her ne olursa olsun Gül’ün adaylığı masaya bir şekilde getirilmek isteniyor. Babacan’ın bu çıkışı kendi kafasına göre yapması mümkün değil. Şundan emin olabilirsiniz ki bu adımın arkasında Abdullah Gül vardır. Seçim kararı alınacağı ve adayların belirleneceği güne kadar Gül her zaman olduğu gibi yine perde arkasından bu çabasını sürdürecektir. 

Gül’ün adaylık arzusu bir yana Millet İttifakı içindeki en güçlü aday kuşkusuz CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Ancak anketler dikkate alındığında Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasından çok az bir fark bulunuyor. Yani böyle bir durumda Erdoğan’a oy vermek istemeyecek olan seçmen Kılıçdaroğlu aday olunca yönünü yine Erdoğan’a yönlendiriyor. Hangi seçmen? Kuşkusuz AKP’den koparak SP, İYİ Parti, DEVA ve Gelecek Partisi’ne giden eski AKP’li seçmen yine eski liderine dönüyor. Anket şirketlerinin bu konuda farklı isimler üzerinden araştırmaları var. Hepsinde çıkan ortalama sonuca göre iki adayın yarıştığı bir seçimde Kılıçdaroğlu yüzde 43.3, Erdoğan yüzde 42.5 oy alıyor. Kararsızlar ve protestocular ise yüzde 13.5 . Arada yüzde 1-2’lik bir fark bulunuyor. 

Burada AKP iktidarının iptal ettirdiği İstanbul belediye başkanlığı seçimlerini unutmamak gerekiyor. Ama tüm bu yaşananlara karşı CHP’deki Alevi kökenli milletvekilleri Kılıçdaroğlu’nun adaylığında ısrarlı. CHP’de ayrıca Oğuz Kaan Salıcı, Ali Öztunç, Muharrem Ekrek, Veli Ağbaba, Seyit Torun parti yönetiminde, “Bir Alevi’nin cumhurbaşkanı olma ihtimalini” satın almış isimler. Nitekim son günlerde Cumhuriyet Gazetesi’nin ısrarla Kılıçdaroğlu’nun adaylığının kesinleştiğine ilişkin yayınlarını da temkinle yaklaşmak gerekiyor. Şunu kesinlikle unutmamak lazım, (bu belki çok iddialı bir cümle olacak) Kılıçdaroğlu’nun adaylığını en çok isteyen kişi inanın bizzat Erdoğan’dır. Zira Tayyip Erdoğan, AKP’den kopan seçmenin Kılıçdaroğlu’nun aday olması durumunda geri gelebileceğini hesaplıyor. Ve bütün adımlar buna göre atılıyor. Zira gözardı etmemek gerekiyor ki siyasal islam tabanda hâlâ bir CHP ve hâlâ bir Alevi alerjisi bulunuyor.
Cumhuriyet Gazetesi gibi sözde(!) muhalif yayınların yanı sıra Erdoğan’a yakın bütün gazetecilere bakın ısrarla Kılıçdaroğlu’nun adaylığını istiyor. Hürriyet’ten Abdulkadir Selvi neredeyse her hafta bu konuda yazılar yazması çok anlamlı.


Bir yandan dolaylı olarak Kıçıldaroğlu’nun adaylığının desteklenmesi, bir yandan Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ üzerinden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın sahaya erkenden sürülmesi, bir yandan da Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hareket ettiği gerekçesiyle Ekrem İmamoğlu hakkında başlatılan hukuki süreç… Ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde en belirleyici konumda olan HDP’ye yönelik kapatma davası sürecinin yaşanması. Hepsi de Saray’ın talimatıyla atılan adımlar. Bundan kuşkunuz olmasın! Saray kendince işi sıkı almaya çalışıyor ve bütün kartlarını sahaya süreceğinin işaretini veriyor. 

Saray seçimleri kaybetmemek için her türlü girişimde bulunacaktır, İmamoğlu yasaklanması gerekiyorsa yasaklanacaktır! HDP kapatılması gerekiyorsa kapatılacak, Kürt seçmen terörize edilmek isteniyorsa edilecektir, Erdoğan’ın her durumda herkese karşı kullanmaktan büyük keyif aldığı başta Suriyeliler olmak üzere bütün mülteciler şu veya bu şekilde sahaya sürülecektir. İnanın bunları yapmaktan çekinmeyeceklerdir. Zira Saray’ın kaybetme gibi bir lüksü yok. Kaybetmeleri demek yargılanmaları demektir, yargılanmaları demek de cezaevi yolu demektir. 


ÖNEMLİ HAMLE 
Saray’ın bütün bu hamlelerine karşılık aslında muhalefetten iki önemli hamle geldi. Bunlardan ilki tutuklu durumda olan HDP’nin eski genel başkanı Selahattin Demirtaş’tan. Demirtaş, bir açıklamasında İmamoğlu’na yönelik övgü dolu sözlerle birlikte, “Anadolu’da bir karşılığı var” diyerek kendisine çok açık destek çıktı. Bu çok ama çok önemli bir hamleydi, zira bu sözler “bizim adayımız Mansur’dan ziyade İmamoğlu’dur” demekti. İkinci adım ise İmamoğlu’ndan geldi. İmamoğlu, 38 yıl sonra süper lig şampiyonu olan Trabzonspor’un başarısını vesile ederek Karadeniz turuna çıktı. Ortalık yıkıldı, binlerce kişi İmamoğlu’na karşılamak için yollara döküldü. Bu hamlenin birçok açıdan önemi var; Birinci olarak İmamoğlu, sahaya inerek hem CHP içinde hem de CHP dışında adaylığını istemeyenlere karşı Cumhurbaşkanı adaylığını bir bakıma deklare etmiş oldu. İkinci olarak bu çıkışı Karadeniz’de yapması Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik bir mesaj niteliği taşıyor. Erdoğan’ın kendisini siyaseten bitirmeye yönelik çabalarına karşı “hodri meydan” dedi İmamoğlu. Üçüncü olarak, Selahattin Demirtaş’ın, “Anadolu’da karşılığı var” sözünü havada bırakmamış oldu ve “desteğini görüyorum” mesajı vermiş oldu. 

Şimdi yine kitabın ortasından konuşmak istiyorum; sol veya sağda kümelenmiş Ergenekon ekibi kesinlikle ve kesinlikle İmamoğlu ve Yavaş’ın adaylığına istemiyor. Böyle bir durum Erdoğan devrinin sonu anlamına gelir. Bu da Erdoğan’ın yeni rejimi üzerinden her türlü yapılanmasını sürdüren Ergenekon kliğinin işine gelmez! Bunu kesinlikle unutmamak gerekiyor. Onun için Ergenekon, etkisi altındaki Cumhuriyet Gazetesi üzerinden, CHP içindeki uzantıları üzerinden, yine sözde muhalefet yayınlar yapan Sözcü Gazetesi üzerinden Kılıçdaroğlu’nun adaylığını sürekli destekliyor. Zira, nasıl ki Ekmelettin İhsanoğlu, Erdoğan’a göre hazırlanmış bir adaysa, nasıl ki Muharrem İnce Erdoğan’a göre hazırlanmış bir adaysa inanın bu kesim açısından Kılıçdaroğlu da öyle bir adaydır ! 

Türkiye, İmamoğlu’nun sahaya inmesi ile bir bakıma artık seçim atmosferine girmiştir. Şimdi sıra sadece Erdoğan’ın kendisini ve Meclis’e fesh ederek erken seçim kararı almasında. Türkiye’nin seçimlerin asıl yapılacağı tarih olan Haziran 2023’e kadar beklemeye tahammülü yok. Kaybedeceğini anlayan Erdoğan’ın şu veya bu şekilde seçimleri yaptırmamak istemesi ya da yapılan seçim sonuçlarının aleyhine olması halinde tanımaması KAOS anlamına gelir. Bunu düşünmek bile istemiyorum. Türkiye’nin ihtiyacı olduğu tek şey, adil ve demokratik bir şekilde seçimlere gitmektir… Ötesi karanlıktır.

05 Mayıs 2022 12:47
DİĞER HABERLER