[Murat Çetin] Taht Oyunları!

Samanyoluhaber.com yazarı Murat Çetin'in analizi
MURAT ÇETİN

Bu yazının özeti şudur; “Yeniden İstanbul” sloganı ile İstanbul seçimlerine hazırlanan Erdoğan’ın hedefi her durumda İstanbul’da almak istiyor. İster sahada ister masada! “

Peki nasıl? Cevabı yazıda…. 

AKP’nin İstanbul adayını Murat Kurum olarak ilan etmesinden sonra geçen süreye bakılacak olursa Ekrem İmamoğlu’nun sahada 3-0 galip olduğunu söylemek mümkün. Zira Kurum kampanyaya başlar başlamaz bir dizi yanlışlar yapmaya başladı bile. Sadece bir depremzedenin kayıt yapmasını engellemek için kamerayı kapatmasını kast etmiyorum. Kurum’un iletişim dili de gerçekten sorunlu. AKP lideri Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ve kızı Sümeyye Erdoğan’ın baskıların sonucu kabul ettiği Kurum’un adaylığından pişman mıdır bilmiyorum? Ancak bildiğim tek bir şey var AKP, İmamoğlu’nun karşısına şimdiye kadar iyi aday çıkartamadı. Binali Yıldırım da öyle iyi bir aday değildi. Kurum’un iletişim dilindeki sorunlar ve İmamoğlu’nun dominant söylemleri dikkate alınırsa Erdoğan, yakın süreçte İstanbul için sahaya inecektir. Sağlığı buna ne kadar el verecek İstanbul kış şartları ne diyecek tabi bilmiyoruz. 

AKP lideri Erdoğan, İstanbul’u bir anlamda kendi miri malı olarak görüyor. Erdoğan’ın İstanbul7u miri malı olarak görmesindeki en büyük etken kuşkusuz sadece İstanbul’un 1994- 2019 yılları arasında siyasal İslamcı partiler (RP-FP-AKP) tarafından yönetilmesi değil. Erdoğan ailesi ve Erdoğan’a sanki halife biat eden bir zümre var. İşte bu düşünce Erdoğan’ı halife İstanbul’u da hilafetin merkezi olarak görüyor. Bu nedenle AKP, İstanbul seçimleri için “Yeniden İstanbul” sloganı ile yerel seçimlere hazırlanıyor. Erdoğan, Mayıs 2023 seçim başarısını yeterli görmüyor zira Erdoğan için İstanbul’u almak çok önemli.  Siyasal İslamcı tabanda o kadar çok garip o kadar içi boş söylemler dolaşıyor ki inanılır gibi değil! Özellikle kadınların katıldığı sohbetlerde bu siyasal İslamcı kesim şu söylemde bulunuyorlar; “Nasıl ki Yavuz Sultan Selim, Suriye ve Mısır seferleri sonrasında Kutsal Emanetleri ve Hilafeti, Türk milletine kazandırdı ise Erdoğan da yakın zamanda aynı hilafeti Türklüğe kazandıracak. Bunun için öncelikli olarak İstanbul seçimlerinin yeniden kazanılması gerekiyor. İkinci olarak ise Erdoğan’ın emrindeki ordu Suriye’ye girecek, hatta İsrail’i hizaya getirecek.! “ Keşke bu siyasal İslamcı kesim Erdoğan’ın açtığı Ayasofya’ı yeniden müze haline getirdiğini ve keşke hala Erdoğan’a destek veren iş insanlarının İsrail ile ticaret yapabildiklerini görebilselerdi. Kuşkusuz bu benim iyi niyetim Türkiye’nin İsrail ile ticaret yapmasını görüyorlar ama Cüppeli’nin gibi sözde hocaların ağzından tevil ediyorlar. Neyse konumuz bu değil! 

“Yeniden İstanbul” sloganı ile yola çıkan Erdoğan, her durumda İstanbul’u almak istiyor. İstanbul’u sahada almak için bir yandan İYİ Parti ile perde arkası anlaşmalar içine giriyor. Bir yandan da DEM Parti’nin İmamoğlu’nu desteklememesi için baskı kuruyor.  Erdoğan’ın Kürt siyasi hareketine karşı elindeki en büyük koz kuşkusuz kayyım atamaları. Erdoğan, bir yandan sahaya inecek bir yandan da İYİ Parti’yi tamamı ile yanına çekebilmek bir yandan Kürt seçmenini CHP’den uzaklaştırmak için elinden geleni yapacak. Erdoğan, İstanbul’u kazanmak için her şeyi mübah görüyor.  Erdoğan İstanbul’u sahada alamaz ise masada almayı deneyecek. Yani seçimleri yeniden İmamoğlu kazanırsa kim bilir belki bu defa İmamoğlu hakkındaki siyaset yasağının yüksek yargıda onanması devreye girecektir. Yargıtay, İmamoğlu’nun siyasi yasağını hiç de çekinmeden güle oynaya kabul eder. Anayasa Mahkemesi ile siyaset uğruna kavgaya tutuşan Yargıtay, İmamoğlu’nu mu siyasi yasaklı hale getirmeyecek!! Zaten İmamoğlu da bu gerçeğe göre hareket ediyor. Belki İmamoğlu’nun söylemlerini bu kadar sert tutmasındaki etken bu. İmamoğlu, Cumhur İttifakı tabanına karşı sert bir politika uyguluyor, bunun hedefi ise muhalif seçmeni kendi etrafından birleştirmek. Zira İmamoğlu bu performansını gösterirse İYİ Parti ve DEM Parti’nin alacağı olumsuz kararlara karşı her iki partinin seçmeni İmamoğlu’nu destek verecektir. Bu birinci konu. 

Ancak ikinci konu daha da kritik. Hem AKP hem de CHP açısından. Zira İmamoğlu’nun belediye başkanlığını kazanması yeterli değil. İBB Meclisi’ndeki çoğunluğu da alması gerekiyor. Hatta şart! Neden mi? Çünkü İmamoğlu siyasi yasaklı hale gelirse İBB Meclisi, bir seçim yapacak. Çoğunluk kimde ise yeni belediye başkanını o belirleyecek. Bu nedenle İmamoğlu ve tabi ki CHP, sadece başkanlığı değil Meclis çoğunluğunu da kazanmak istiyor. Benzer durum Erdoğan için de geçerli. Erdoğan, sahada ilk olarak kuşkusuz belediye başkanlığını almak istiyor, ancak bir o kadar da önemli olan şimdi olduğu gibi cumhur İttifakı’nın İBB Meclisi’nde çoğunluğu elde etmesi. Eğer öyle olursa İmamoğlu’nun siyasi yasaklı olması halinde Erdoğan bir anlamda “tereyağından kıl çeker” gibi İstanbul’u yeniden kazanmış olacak. Zira Erdoğan yıllar önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken 1998 yılında siyasi yasaklı hale gelmişti. Ancak Fazilet Partisi’nin İBB Meclisi’nde çoğunluğu elinde tutması nedeniyle İBB Başkanvekili FP’li Ali Müfit Gürtüna, 12 Kasım 1998’de İBB Başkanı seçildi. Benzer bir durum İzmir’de 2014 yılında yaşandı. İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi, kalp krizi sonucu vefat eden CHP İzmir Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ahmet Piriştina’nın yerine seçim yaptı. CHP’nin çoğunluğu elinde bulundurduğu İBB Meclisi Haziran 2014’te oy çokluğu ile CHP'li Bornova Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nu İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı seçti.

İşte bu nedenle İBB Meclis çoğunluğu önemli. Erdoğan da bu nedenle Murat Kurum’un belediye başkanı seçilmesinden çok Cumhur İttifakı’nın İBB’de Meclis çoğunluğunu kazanmasını önemsiyor. Nitekim Erdoğan belki de bu strateji nedeni ile Murat Kurum’un yetersiz olmasına çok kafa yormuyor. Zira İstanbul’da seçmen Kurum’a değil Erdoğan ve iktidarına oy verecek. İstanbul’un kayyım ataması ile İmamoğlu’nun elinden alınması da oldukça zor. Bunu zor kılan şey ise eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun İBB’ye PKK’lıların alındığına ilişkin dava sürecinde mahkemeye verdiği ifade. Yani Soylu bir anlamda AKP’nin kayyım ataması ile İstanbul’u alamayacağını açık etmiş oldu. O yol kapalı yani!

AKP, İBB Başkanlığı’nın yeniden kazanılmasını sadece siyasi açıdan değil ekonomik açıdan da önemsiyor. Zira AKP, İstanbul’u kaybetmekle büyük bir ekonomik rantı da kaybetti.  Zira İstanbul 16 milyonu aşan nüfusu ile Türkiye’nin en büyük şehri. Bunun yanı sıra Türk ekonomisinin neredeyse 5’te 1’i İstanbul merkezli. İstanbul’un Türkiye iş gücündeki payı yüzde 20 oranında. İhracattaki bu pay yüzde 50’yi bulur.  Nitekim 1994’den 2019 yılına kadar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı elinden tutan siyasal İslamcı partiler (FP, SP ve AKP) kendilerine yakın vakıflara ciddi kaynaklar aktardı.  Bu süreçte belediyenin bütün ihaleleri bu partilere yakın dernek, vakıf ve iş insanlarına verildi. AKP’nin iktidar olduğu dönemde başta Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu TÜGVA olmak üzere diğer İslami vakıflar TÜRGEV, KADEM, İlim yayma Cemiyeti ve Ensar Vakfı’na İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde önemli ihaleler aldılar. AKP’nin bir türlü aşamadığı ekonomik kriz süreci dikkat edilecek olursa İBB kaynaklarının yeniden Erdoğan’ın eline geçmesi önemli. 

İşte Erdoğan’ın İstanbul için Taht Oyunları’nın asıl merkezini İBB Meclis çoğunluğu kazanmak oluşturuyor. Erdoğan, sahada yenemediği İmamoğlu’nu yargı desteği ile masada yenmek istiyor. Bütün plan bu! 

18 Ocak 2024 13:30
DİĞER HABERLER