Ekonomik çöküşün yanında toplumdaki Erdoğan ve AKP’ye yönelik güvensizlik endeksi artık en üst düzeyde.
MURAT ÇETİN
Uzun bir yazı yazacağım zira Türkiye, tarihin çok kritik zaman dilimlerinden birini yaşıyor. İlginç olaylar oluyor ülkede. 2023 yılında 100’ncü yılını kutlayacak olan Türkiye Cumhuriyeti’nin son 20 yılına damgasını vuran AKP son günlerini yaşıyor. İki yıl içinde yüzde 50 oy oranından yüzde 30’ların altına düşen AKP, Genel Başkanı Erdoğan tarafından inşa edilmeye çalışılan yeni rejimin altında kalmak üzere. AKP tepetaklak olurken maalesef ülkeyi de büyük bir uçuruma sürüklüyor. 2002 yılından bu yana bütün seçimleri kazanma stratejisi üzerine kuran Erdoğan şimdi çaresizlik yaşıyor. İlk defa bir seçimi kaybetmeme stratejisi üzerine kurmaya çalışıyor. Ama başaramıyor, ne yaptıysa başaramıyor, tuttuğu her şey elinde kalıyor Erdoğan’ın…
Ekonomik çöküşün yanında toplumdaki Erdoğan ve AKP’ye yönelik güvensizlik endeksi artık en üst düzeyde. Erdoğan toplumu yönetemiyor, toplumu yönlendiremiyor. Yüzde 27 bandında oy oranı ile ancak kendi tabanını şekillendirmeye çalışıyor Erdoğan. Gerçi kendi tabanı da Erdoğan’a kızıyor, kerhen destek cümleleri ifade ediliyor. Anadolu’ya gittiğiniz zaman AKP’nin il ve ilçe başkanları binalarından dışarı çıkamıyor. Esnaf artık ziyaretine gelen AKP il başkanlarını paylamaktan çekinmiyor. Annesi tarafından eve alınmayan AKP il başkanları var! Babası tarafından, kurban bayramı kastedilerek “Eğer AKP’den ayrılmazsan elimi öpmeye gelme” diye kapı gösterilen AKP’li belediye başkanları var ülkede…. Erdoğan batıyor, batarken de ülkeyi dibe çekiyor.
Bir şeyi belki eksik söyledim. Erdoğan bu seçimi kaybetmeme stratejisine göre hazırlanıyor derken, eksik yazdım. Tam yazayım o zaman. Erdoğan bu seçimlere bırakmama stratejisine göre hazırlanıyor. Tam ve gerçek ifadesi budur. Erdoğan bırakmak istemiyor… Ve bırakmamak için bütün yolları deneyecek. Ülke ateşe atılacak ama Erdoğan bırakmayacak. Bırakmamak için yeni kaos senaryoları yazıyorlar, yeni kumpas peşindeler, yeni ihanet peşindeler. Ve bunun işaret fişeği de atıldı. Türkiye Gazetesi yazarı Fuat Uğur yine bir “Darbe” yazısı yazdı. “Fuat Uğur kim ki?” diyebilirsiniz, haklısınız, üç kelimeyi bir araya getiremeyen, konuşmaktan aciz, ifade yoksunu bir kişidir Fuat! Ama eğer ona bu yazıları yazdıran bir gücün varlığını biliyorsanız, işte o zaman yazana değil yazdığına bakarsınız! Fuat’ın bir istihbarat elamanı olduğunu bilirseniz işin vahametini anlarsınız. Erdoğan, yeni bir darbe kumpası peşindedir. Ve bunu yine MİT üzerinden planlıyor. MİT de bunu aynen 15 Temmuz öncesi olduğu gibi, kendi adamı üzerinden kamuoyu oluşturma adına sözde deşifre ettiriyor. Hayır deşifre ettirmiyor adeta meydan okuyor. Fuat Uğur’un 28 Haziran 2022 tarihli yazısı yeni bir 15 Temmuz Darbe kumpasının açık bir itirafıdır. 21 Nisan 2016’da yazdığı bir yazı ile açık şekilde 15 Temmuz kumpasına giden yolun taşlarının döşenmesine büyük hizmet etti ise, Uğur şimdi de aynısını yapıyor.
2016 yılına gelindiğinde Erdoğan tam anlamıyla bitmişliği yaşıyordu. 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları, IŞID-DEAŞ gibi terör örgütlerine satılan silahlar, Afrika ve Ortadoğu’da örtülü operasyonlar, altın-petrol-silah kaçakçılığına ilişkin ciddi belgelerin ortaya çıkmaya başlaması, diplomasının sahte olduğunun açık açık konuşulur olması… İşte tam da bu dönemde gelmişti 15 Temmuz darbe kumpası. Üzerinde iyi çalışılmış bir senaryo idi 15 Temmuz. Genelkurmay da en üst düzeyde destek vermişti Erdoğan’a. Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar ve kuvvet komutanların Erdoğan’a verdiği destek olmasaydı 15 Temmuz’un hiçbir aşaması gerçek olamazdı. Ve Uğur işte o dönemde 15 Temmuz’un işaret fişeğini atmıştı. Gülen Cemati’nin sözde darbe hazırlığında olduğu iddia edivermişti. Uğur o yazısında bir isimden naklen şunları yazıyordu; “….. Sanıyor musunuz ki devlet uyuyor. Hepsini takip ediyor. Emir yukarıdan geldiğinde harekete geçenler aynı zamanda kendilerini de ifşa etmiş olurlar. Devlet de onların zaten hizalanmasını beklemektedir ve büyük temizliğe başlar. Anadolu’da bir laf vardır, Tavuk Tar’da sayılır. Siz dolaşır, çalışırsınız. Sanırsınız ki devletin hiçbir şeyden haberi yok. Emir komuta ile Tar’ın, yani odunun üzerine sıralanıp hizalandığınızda öyle kolay sayılır ve avlanırsınız ki neye uğradığınızı şaşırırsınız. Devlet bazı hareketlerinizi göremeyebilir ama ortaya çıktığınız an hepinizi avlar.”
Ve aradan üç ay geçtikten sonra 15 Temmuz oldu. Burada 15 Temmuz’a ilişkin soru işareti barındıran unsurları tek tek girecek değilim. Ama Erdoğan’ın “Allah’ın bir lütfu” olarak gördüğü, eski Başbakan Binali Yıldırım’ın “En büyük projemiz 15 Temmuz’du” dediği sözde darbe sonrasında Erdoğan kendi rejimini inşa etti. Binlerce kişi işinden ekmeğinden oldu, binlerce insan hapse atıldı ve yurt dışına sürgün hayatı yaşar duruma geldi. 15 Temmuz’la birlikte Erdoğan’ın sahte diploma olayı başta olmak üzere 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonu ve AKP Genel Başkanı’nın korkulu rüyası olan bütün suçlamalar birden çöp oldu. Hepsi de darbe olarak tanımlandı. Ve AKP medyasının güçlü propagandası ile milyonlarla insan bu zulmü sadece izlemekle yetindi.
Ve aradan 6 yıl geçti. Fuat Uğur yine bir darbe yazısı ile karşımıza çıktı. Uğur bu defa daha üst perdeden daha sert bir şekilde yazıyı kaleme almış. Daha doğrusu bu yazıyı yazdıran merkez en üst perdeden rest çekiyor, gözdağı veriyor; “… Amerika’nın Türkiye’deki elemanlarının yüzsüz ve pespaye oluşları bu ülkenin namuslu evlatları için ayırt edici bir kriter. Bitleri kanlandı. Sanıyorlar ki devlet gaflet uykusunda ve ne yapacağını bilmiyor. Ders almadılar. Artık dışarıdan gelecek saldırıların içeride de bir karşılığı olacaktır. Bu ülke insanlarının iş birlikçiler için daha fazla eli kolu bağlı oturmayacağı aşikâr. Üniformalı ya da sivil; ABD’nin Türk cezaevlerindeki tüm askerlerine ve casuslarına yenileri eklenecektir şüphesiz. Geçen 15 Temmuz’da fareler kaçtı ama bu kez konulan kapanlar sürprizli 'hediyelerle' dolu. Yine en baştan söyleyelim de hani, yok tiyatro yok kontrollü filan diye sonradan ciyaklamayın!.." Bu yazının kritiği şöyledir;
1-Erdoğan, 15 Temmuz sonrasında hem TSK hem emniyet hem de bütün kamu kurumlarından Gülen Cemaat’i unsurlarını temizlediğine göre burada hedef Cemaat olamaz, olmaması gerekiyor. Bu iddiaya kimse inanmaz, inandırıcılıktan uzak bir söylem olur. Zira sözde Cemaatçi denilerek 30 binin üzerinde subay astsubay ordudan atıldı ve hemen sonrasında SADAT’ın önerileri bir bir işleme kondu. Önce TSK komuta kademesinde radikal değişiklik yapıldı, Genelkurmay Başkanlığı MSB’ye bağlandı, ikinci adım olarak Jandarma Genel Komutanlığı Genelkurmay Başkanlığı’ndan koparılarak İçişleri Bakanlığı’na bağlandı. TSK terfi ve tayinlerinde önemli bir işlevi olan Yüksek Askeri Şura (YAŞ) yapısı değiştirildi, sivil sayısı arttırıldı. En büyük değişiklik ise askeri liseler ve harp okullarında yapıldı. Askeri liseler kaldırılarak SADAT’ın TSK’da yapılanmasının önündeki en büyük engel kaldırıldı, aynı anda Harp Okulları da MSB’ye bağlandı. Tüm bunlar iktidarın SADAT üzerinden TSK’da yapılanması ile sonuçlandı. Bu değişikliklerle son 5 yıl içinde uzun süreçlerden geçilmeden 15 bin subay bu yöntemlerle TSK’ya alındı. Erdoğan iktidarı bu yöntemle TSK içinde kendi kadrosunu kurmuş oldu. Hal böyle iken darbeyi kim yapacak? Zira üst düzey komutanlar Erdoğan’a biat etmiş durumda. Alt kademe ise SADAT’ın adamlarından oluşuyor.
2-Bu yazının hedefi açık ve net bir şekilde Millet İttifakı’dır. Zira Erdoğan gümbür gümbür kaybedeceği bir seçime gidiyor. Ve kaybetmemek için her şeyi sıfırlayacak Yeni Bir Darbe Senaryosu’na ihtiyacı var. Uğur’un yazısındaki “Üniformalı ya da sivil;” cümlesi çok önemli. Zira anlaşılan o ki bu “Üniformalı” kelimesi senaryoya göre, TSK içindeki NATO yanlısı subayları hedef alıyor ve anlaşılan o ki yeni kumpasla bu kişiler o torbaya girecek. Cümledeki, “Sivil” kelimesi ile açık hedef CHP ve İYİ Parti’dir. Özellikle CHP’nin sözde bu Üniformalı’lılarla iç içe olduğu algısı işlenecek.
3-Eğer bu senaryo uygulanacaksa ne zaman hayata geçer? Bunu kestirmek çok zor. Ama ne zaman uygulamaya geçerse geçsin bu planın hedefi sandığı devirmek. Belki seçimden birkaç hafta önce belki de seçim gecesi. Ama hedef bir şekilde sandığı devirmek. Ve inanın Erdoğan bunu gerçekçi kılmak için uzun bir süredir elindeki silahlarla boy gösteren AKP teşkilatlarını sokağa dökmekten çekinmeyecektir.
4- Millet İttifakı’na ve özellikle CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na burada çok önemli bir görev düşüyor. Kemal bey, SADAT’ın önüne gidip bu kurumun bir kontrgerilla merkezi, bir suç şebekesi olduğunu söyledi ise aynı şekilde Ankara Adliyesi önüne, Genelkurmay önüne hatta bu yazıya yazdırdığına inandığım MİT önüne gidip eğer varsa böyle bir darbe girişimi hazırlığı, bunun ortaya çıkması için bu kurumlar üzerinde baskı kurmalıdır. Bu Kemal bey üzerindeki tarihî bir sorumluluktur.
Şundan eminim, Erdoğan rejiminin sonu geldi. Ama bu nasıl olacak bunu bilemiyorum! Kestiremiyorum. Sadece bildiğim bir şey var, o gün geldiğinde, sokaklar bu kaos planına uygun şekilde karıştırıldığında... AKP’nin silahlı militanları sokaklara çıktığında, kardeş kardeşi kırmak için bilendiğinde Allah rızası için kimse sokağa çıkmasın…. Farkındayım çok ürkütücü oldu. Zira hazırladıkları kaos planı o kadar ürkütücü! Allah sonumuzu hayretsin!