'Müslüman sürekli muhasebeyle nefsini hesaba çekmelidir'

Samanyoluhaber.com yazarı Mehmet Ali Şengül 'muhasebe şuuru'nu anlattığı yazısında insanın sürekli bir kendini hesaba çekme içinde olunması gerektiğini belirtti
Müslüman sürekli muhasebe içinde olmalı ve nefsini hesaba çekmelidir. Ayağını nereye bastığına dikkat etmeli ve istikamet üzere bulunmalıdır. Bu duygu ve düşünce kötülükten, günah işlemekten ve zulümden uzak durmayı sağlar.

Haşir suresi 18.ayette Cenab-ı Hak: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve herkes yarına ne hazırladığına baksın. Allah’tan korkun, çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdardır” buyurmaktadır. 
İbn-i Kesir bu ayeti tefsir ederken, “Yani hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin. Kendiniz için biriktirdiğiniz ve Rabbinize arz olunacak salih amellerinize bir bakın” şeklinde yorumlamıştır.

Hz. Ömer (ra) bir hutbede şöyle buyurmuştur: ‘Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz.  Amelleriniz mizanda tartılmadan önce siz onları vicdanınızda tartınız. Allah’a arz olunacağınız büyük hesap günü için kendinizi salih amellerinizle süsleyiniz.’  Bu beyanlarıyla, bizlere de hesaplı ve dengeli yaşamayı, Nebiler ve Sahabeler yolunda olmayı, ciddi bir muhasebe içinde bulunmayı tavsiye etmektedir. 

İsra suresi 36.ayette, “Bilmediğin şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz, kalb gibi azaların hepsi de sorguya çekilecektir.” buyurulmaktadır. Hasan Basri Hazretleri, “Mü’min nefsi üzerinde yöneticidir. Onu Allah için hesaba çeker” diyerek bize yol göstermiştir.
         
Mü’min nefsini önce farzlardan, sonra yasaklardan, bilahere gafletten hesaba çekmelidir. İnanan her mü’min, Allah’a inanmış olmanın hakkını vermeli, itaat şuruuyla hareket etmelidir. Mümkünse hataya düşebileceği muhtemel yerlerden uzak olmaya çalışmalıdır.
         
Mü’min meşru dairedeki lezzetlerle yetinmeli, asla günaha tenezzül etmemelidir. Ahsen-i takvime mazhar bir varlık olması itibariyle, basit ve küçük şeylere takılmamalı, matlubu ve maksudu Allah (cc) olmalıdır.
         
Ne acı bir tablodur ki, imanda derinleşme gibi bir derdimiz yok.. Okumayı, düşünmeyi unutmuşuz, unutturulmuşuz..  Nice inandım diyen insanlar vardır ki, Allah’ın men ettiği günahlar ve haramlar içinde hayatını itlâf etmekte, ahiretini de berbat etmektedirler.
         
Yoksa taklidî müslümanlıkla, pasaportsuz, vizesiz, pusulasız yola çıkılmamalıdır. Zira onlar olmadan hedefe ulaşılmaz ve Allah’ın rızası kazanılamaz. Ancak insan, derin bir muhasebe ile kendi eksiğini ve kusurunu görebilir.

Ölümle sona erecek bir hayat yaşıyoruz. Neticede bizi yoktan var eden Rabb-ul Aleminin huzurunda hesaba çekileceğiz. Zerre kadar hayır ve şerrin hesabını vermek üzere, Adil-i Mutlak olan Hakimler Hakimi  Allah’ın huzuruna çıkarılacağız.
          
İnsanlar oraya gerçek manada  inanmış olarak  gitme yollarını araştırmalı, inkar ve  nifak içinde gitmekten korkmalı ve Allah’a sığınmalıdırlar.  Zira şu misafir olduğumuz  dünyada, paha biçilmez değer ve kıymette, meccanen bize emanet edilen hayattan, duygulardan, uzuvlardan, sonsuz ikram ve ihsan edilen nimetlerden, ahirette sorgulanacağımız unutulmamalıdır.

Bir asker gibi talim-terbiye görmeye geldiğimiz, bir talebe gibi ders çalışmaya, ilim öğrenmeye gönderildiğimiz bu dünyada; Allah iradelerimizle bizi baş başa bırakmış, akla kapıyı açıp irademizi elimizden almamıştır. Bununla beraber Merhamet-i sonsuz Rabbimiz, irademizi yanlış yerde kullanmamamız adına Rehberler, Peygamberler göndermiş, kanun ve kurallar vaz’etmiştir.
         
Zerrat-ı kâinat adedince O’nun varlığına şahit olan deliller ve hakikatleri haykıran rehberler olmasına rağmen, milyarlarca insan Allah’ı tanımıyor, O’na isyan edip başkaldırıyor.. Gözünün önündeki dünyayı görüp  onun güzelliklerine sımsıkı sarılırken, gerçek hayat olan ahireti, ebedi hayatı göremiyor.. Basiret yoksa basar bir işe yaramıyor. Bakmak başka görmek başkadır. Onun için her bakan her şeyi göremiyor.
         
Çocukken bir ağabeyimiz cep saatini çıkardı, ‘Çocuklar saat kaç?’ diye saati gösterip sordu, biz de sorusuna göre cevap verdik. Sonra saati cebine koydu ve tekrar sordu; ‘Saatin markası ne idi? Diye. Biz bu sorunun cevabını bilemedik. Çünkü o niyetle bakmadığımız için göremedik. 

Onun için insanlar baktıkları şeyleri, niyetleri ve inançlarına göre görürler. Hz. Üstad’ın Hakikat Çekirdekleri’nde ifade ettiği gibi;  “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.”
    
Peygamber yolunda olanların saltanat, makam başlarını döndürmemeli, davaya çamur sıçratmamalı, iffetli ve onurlu yaşamalıdırlar. Elini, dilini, göz ve kulağını, niyetini ve iradesini  Hak yolda kullanmalıdırlar.

İnsanlar keşke muvakkat dünyanın geçici lezzetleri altında ezilmeseler, izzetleriyle yaşasalar.. Gururdan , kibirden, su-i zândan, kıskançlık ve gıybetten, aklını ve iradesini kullanarak ahiretini mahvedecek bu türlü günahlardan uzak dursalar.. 
         
Dehrin hadiseleri karşısında ye’se düşmeden, imanımızı, aşk ve şevkimizi, ümit ve aksiyonumuzu artırıcı amellerle ve ilimlerle meşgul olsak.. Yoksa  dünyanın fani şeylerine gönül kaptırma, kalben ve ruhen ölüm emaresinden başka bir şey değildir.

Efendimiz (sav), dünyadan nasıl gidilmesi gerekiyorsa öyle gittiği gibi, ümmetinin de öyle gidebilmesi için bir ömür boyu çırpınmış ve rehberlik yapmıştır. Bizler, öyle bir hayat yaşamalıyız  ki,  dünyada ve ahirette pişman olacağımız bir işi yapmayalım, nedamet duyup  ‘eyvah’ diyeceğimiz  günahlardan uzak durmaya çalışalım.

Mehmet Ali Şengül
03 Nisan 2017 18:40
DİĞER HABERLER