'' Davutoğlu ‘koalisyon kurmak' için çabalamadı. ‘mış gibi' yaptı. CHP ile haftalarca sürdürdüğü müzakerelerde de MHP ile görüşmesinde de amaç ‘hükümet arayışı' falan değildi. Hatta ‘siyasi taktik' bile değil. Göstere göstere yapıyor. Süreyi doldurmak, 45 günlük zamanı eritmek. ''
(...)
MHP'ye giderken Davutoğlu'nun en azından seçim kararı için umudu vardı. MHP'nin desteğini alabileceğini düşündü. Normal de. Çünkü ‘erken seçimi' ilk söyleyen lider Bahçeli'ydi. Ama şartlar çok değişti. Ülke yangın yerine döndü. Seçim güvenliği riske girdi. MHP, HDP faktöründen dolayı AKP azınlık hükümetine Davutoğlu'nun istediği desteği de vermedi. ‘Bu MHP'nin değil Saray'ın sorunu' dedi. Sorumluluğu da vebali de Cumhurbaşkanı'na yükledi.
Hakkını teslim etmek lazım, Davutoğlu zamanı iyi tüketti. Milleti iyi oyaladı. İyi top çevirdi. Daha çok muhalefetin sahasında. ‘Hükümeti kuramamak' onun için başarısızlık değil aksine ‘başarı'. Terörün ağır gölgesi altında toplumsal baskıya aldırmadan milim sapmadan Saray'ın çizdiği rotada yürüdü. MHP'nin hiçbir şartı olmasaydı zannediyor musunuz ki ‘koalisyon' tamamdı. Sadece biz Ankara gazetecileri değil bu siyasi fotoğrafı sokaktaki insan da bu kadar net gördü.
AKP'nin faturayı CHP'ye veya MHP'ye kesme politikası sonuçsuz kaldı. Havuz medyası dışında ciddiye alan olmadı. Anlaşmaya yanaşmayan taraf AKP olarak tarihe geçti. Davutoğlu'nun görevi iade etmekte neden ağır davrandığını merak etmiyorsunuz herhalde. Oysa yaptığı ne siyasi ahlaka sığar, ne de siyasi geleneğe uygun düşer. ‘Gerekirse iade' diye bir şey olmaz.