Anayasa gereği bağımsız olması gereken Adalet ve İçişleri Bakanları bir AKP'liden daha partizan. ‘İstifa edecek misiniz?' sorusuna İçişleri Bakanı ‘Hayır' dedi ama artık o koltukta oturması çok zor. Bu katliamın üzerinde oturulmaz. Bu acının ve kanın üzerinde siyaset yapılamaz.
(...)
Anayasa gereği bağımsız olması gereken Adalet ve İçişleri Bakanları bir AKP'liden daha partizan. ‘İstifa edecek misiniz?' sorusuna İçişleri Bakanı ‘Hayır' dedi ama artık o koltukta oturması çok zor. Bu katliamın üzerinde oturulmaz. Bu acının ve kanın üzerinde siyaset yapılamaz.
‘İstifa' sorusuna sırıtarak cevap veren Adalet Bakanı utanç abidesi olarak tarihin hafızasına kaydedildi. Oradan silinip atılamaz. Katliamın vebali bütün ağırlığıyla AKP hükümetinin omuzlarında. Dört gün boyunca yaşananlar gösterdi ki en aşağıdan en yukarıya kadar bir ‘yönetim zaafı' da söz konusu.
Hükümet süreci yönetmekten aciz. İlgili bakanlar bilanço açıklamanın ötesine geçemedi. Başbakan patlama mahalline üç gün sonra gidebildi. Dünyanın her yerinde o gün sıcağı sıcağına olayın mahallinden kamuoyuna mesaj verilir. Belediye başkanından cumhurbaşkanına kadar... Cenazelerde teröre karşı gövde gösterisi yapılır. Hükümeti ara ki bulasın.
Davutoğlu'nun açıklamaları skandala yakın. ‘Canlı bombaların listesi elimizde. Eylem yapmadan müdahale edemiyoruz.' cümlesinin izahı da tevili de güç. Eylem yapmasını mı bekliyorsunuz? Olur mu öyle şey. Bu ülkede AKP ve Saray'a yan bakan tutuklanıyor. Hükümete ve Saray'a dokunan yazı yazmak suç, tweet atmak suç, düşünmek suç, ifade etmek suç.
‘Makul şüphe' kanunu çıktı. Emniyet gözüne kestirdiği kişiye operasyon yapabilir. Nitekim yapıyor da. Terör polisleri elinde silahlarla okul bastı, çocuk yuvalarına, kreşlere girdi. Davutoğlu'nun ‘listesinin devletin elinde olduğunu söylediği canlı bombalara' nasıl müdahale edemez?
Devlet canlı bombalardan haberdar ama bir şey yapamıyor mu? Durum hem vahim hem ciddi...