"Yumuşak bir üslupla anlattı. 'Ne olur beni anlayın.' dedi. Askerleri kastederek 'Bunların niyeti çok kötü. Ben ufak tavizlerle muhafazakar kesimleri daha büyük zararlardan kurtarmaya çalışıyorum.' dedi."
(...)
Birinci elden dinlediğim başka anekdotu aktarmak isterim. Eskiye gitmeyeceğim. Yeni bir tarih, yaklaşık bir yıl önce küçük bir heyet Güniz Sokak'ta ziyaret etti Demirel'i. Memleketin ahvalinden konuşurlarken söz döndü dolaştı, AKP cemaat kavgasına geldi. Güngörmüş bir siyaset adamı olarak ne düşündüğü soruldu.
Demirel'in cevabı aynen şöyle oldu: 'Siyasetçi aslında güçsüz insandır ancak ağzına geleni konuştuğu için güçlü gözükür. Her zaman sesi çok çıkar. Âlim güçlü insandır. Ama ağzına her geleni konuşamadığı için güçsüz gözükür. Hoca da âlimdir. Bu yapılanlar, söylenen sözler Hoca'nın itibarından bir şey kaybettirmiyor. Siyasetle gelen itibar siyasetle gider. Siyasetin yaptığı tahribat kalıcı olmaz. Bak göreceksiniz yakında bunların ayakları damenlerine dolanacak'.
Cemaate yapılanları tasvip etmediğini söyledi. Ve sonra lafı yurtdışındaki Türk okullarına getirdi, “Ben başbakan ve cumhurbaşkanı olarak okullar için boş mektuplar imzalayıp verdim. 'İstediğiniz gibi doldurabilirsiniz.' dedim. Pişman değilim. Bugün de olsa yine veririm.” dedi.
Farkındaysanız hüküm cümlesi kurmamaya çalıştım. 'Nasıl bilirsiniz?' sorusunun cevabını sonraki yazıda verelim...