Nabi Avcı’nın karnesi

Nabi Avcı’nın karnesi
Milli Eğitim Bakanlığı’nda Nabi Avcı dönemi resmen kapandı. 25 Ocak 2013’ten bu yana bakanlık görevini yürüten Avcı, “ateşten gömleği” önceki hükümette Milli Savunma Bakanı olarak yer alan İsmet Yılmaz’a devretti. Kendisi yeni hükümette Kültür ve Turizm Bakanı olarak görev yapacak.
Entelektüel bir kişi olduğundan sıklıkla dem vurulan Nabi Avcı’nın bakanlıktaki dönemi, ilerleyen zamanda daha çok tartışılacak. Çünkü eğitimde yıllardır biriken sorunlar, Avcı döneminde çözümden daha da uzaklaştı. Mesela, 350 bin aday öğretmen atama beklerken öğretmen açığı bir türlü kapatılamadı.

Güçlü bir tek parti iktidarının, daha somut, daha gerçekçi, daha ‘istikrarlı’ bir eğitim politikası olması beklenir. Ancak Nabi Avcı döneminde buna rastlanmadı. Yeni bir bakanın, bu süreçte yapılanları telafi edebilmesi imkânsız. Kısacası Nabi Avcı’nın karnesi kırıklarla dolu.

Milli Eğitim’in hafızası sıfırlandı

Mili Eğitim tarihindeki en büyük kıyımlardan biri Nabi Avcı döneminde yapıldı. Toplamda 76 bin tecrübeli idarecinin görevine son verildi. 4 yıllık görev süresi dolan müdür ve müdür yardımcısı vazifesindeki eğitimciler havuza alındı. İl ve ilçe millî eğitim müdürleri ile yardımcılarına ve MEB’deki üst düzey yöneticiler görevden el çektirildi. Merkez Teşkilatı’ndaki şube müdürleri uzman kadrosuna kaydırıldı. Millî Eğitim’in hafızası adeta sıfırlandı. Nihai darbe havuzdaki müdürlere indirildi. 16 bin okul müdüründen 7 binden fazlası makamından uzaklaştırıldı. Pek çok müdür hakkını mahkemede aradı. Mahkemeyi kazananlar görevlerine bir türlü başlatılmadı. Yeni müdürlerin yüzde 81’i iktidara yakınlığı ile bilinen Eğitim-Bir Sen’den seçildi.

Kimseyi dinlemeyen yasak



Dershanelerin kapısına kilit vurulması fikri ilk defa 12 Eylül darbecileri tarafından gündeme getirilmişti. Turgut Özal sayesinde zorlu süreç atlatıldı. Dershaneler, 28 Şubat sürecinde olanca baskıya rağmen varlığını sürdürmeyi başardı. Ta ki Nabi Avcı dönemine kadar.

Maddi durumu iyi olmayan milyonlarca gencin yükseköğrenime adım atmasına vesile olan bu kurumlar dönüşüm ‘ambalajı’ ile kapatıldı. Eğitimcilerin, öğrencilerin, sektör temsilcilerinin görüşleri dikkate dahi alınmadı. Her yer yıl 500 milyon lira vergi veren 4 binden fazla kurum işlevsiz hale getirildi. Bu süreçte 60 bin öğretmen ve 40 bin çalışan işsiz kaldı.
Kurslar çare olmadı

Anayasa Mahkemesi beklendiği üzere, 1 Eylül 2015’te dershanelerin kapatılmasını öngören yasayı iptal etti. Ancak bakanlık, yüksek mahkemenin kararını uygulamak yerine görmezden geldi.
Dershanelerin yerine ikame ettirilen okul kursları ve temel liselerden istenen verim elde edilemedi. Pek çok okulda proje daha başlamadan bitti. Kursa devam edilen yerlerde ise eğitimci sıkıntısı baş gösterdi. Bakanlığın önerdiği ek ücretler yeterli bulunmadı.

Temel liselerin pek çoğu -kapanan dershanelerin yerinde- iş hanlarının ara katlarında varlığını sürdürüyor. Devlet desteği alan bu kurumlar öğrencilerden dershane ücretinin üç katını talep ediyor.

Teog yerleştirmeleri skandalları

2014’de uygulamaya konan Liselere giriş sistemi TEOG, daha ilk senesinde çökmüştü. Bakanlığın, “Evinize en yakın okula yerleştirileceksiniz, istemediğiniz hiçbir okula yerleştirilmeyeceksiniz.” sözüne güvenip tercih yapmayan 134 bin öğrencinin 90 bini kontenjanında boşluk olan okullara gönderildi. Bu öğrencilerden 9 bini kilometrelerce uzaktaki okullara yerleştirildi. Herhangi bir okula yerleştirilemeyen 40 bin öğrencinin mecburi istikameti ise imam hatip liseleri oldu. Daha da şaşırtıcı olanı kaydı imam hatibe düşenler arasında pek çok gayrimüslim öğrencinin de yer almasıydı. Geçen yıl sistem tekrardan değiştirildi. Hiçbir okula yerleştirilemeyenler açık liselere yönlendirildi. Fakat bu kez de liselerde kontenjan açıkları meydana geldi.

Güneydoğu’da 150 bin öğrenci eğitimden mahrum



Güneydoğu’da yaşanan terör hadisleri bazı yerlerde eğitimi kesintiye uğrattı. 150 bin öğrenci çatışma ortamı yüzünden “en temel hak” olan eğitimden mahrum kaldı. Nabi Avc’nın başında olduğu bakanlık, ne yazık ki bu konuda bir önlem almadı. Krizi iyi yönetemedi. TEOG sınavına sayılı günler kala öğrencilerin çoğu başlarının çaresine baktı. Pek çok aile çevre illerdeki akrabalarının yanına yerleşmek zorunda kaldı. İlk günler öğretmenler, okulları bırakıp kaçmak durumunda bırakıldı. Sonradan, sanki her şey yolundaymış gibi bu öğretmenler memleketlerinde seminere alındı. Sokağa çıkma yasaklarının ardından öğretmenler ve bazı öğrenciler okula dönebildi. Ancak ne öğrencilerin ne de öğretmenlerin çatışma ortamında nasıl bir eğitim yapabildikleri hâlâ bakanlığın gündeminde değil.

Fatih Projesi’nde dağ fare doğurdu



Altyapı çalışmaları 2010’a kadar giden Fatih Projesi’nin, 2014’te tamamlanacağı taahhüt edilmişti. Bitirilme sözünü dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bizzat vermişti. MEB ile Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın işbirliğiyle yürütülen projede Bakan Nabi Avcı döneminde de kayda değer bir gelişme olmadı.18 milyon tablet dağıtılacaktı ama toplamda 1milyon 437 bin 800 tablet ancak dağıtılabildi. 2015 bütçesinden 4,3 milyar ayrılan projede, yazılım ve donanım altyapısının ancak yüzde 10’u gerçekleştirilebildi. Başlangıçta 1,5 milyar lira olarak hesaplanan ön maliyet şimdiden 8 milyar lirayı aştı.

Özel okullara teşvikte ayrımcılık

İki sene önce başlatılan özel okul teşvik uygulaması eğitimciler ve sektör temsilcileri tarafından olumlu karşılandı. Toplamda 350 bin öğrenciye belirli miktarlarda teşvik verildi. Ancak veriliş aşamasında bakanlık, görülmemiş bir ayrımcılığa imza attı. İş merkezlerinin ara katlarında faaliyet gösteren bahçesi bile olmayan özel okullara teşvik verilirken uluslararası bilim olimpiyatlarında Türkiye’ye onlarca madalya kazandırmış özel okullar bu haktan mahrum bırakıldı. Ayrıca bu okulların öğrencileri bilim olimpiyatlarına katılamasın diye katsayı engeli getirildi.

30 Mayıs 2016 18:41
DİĞER HABERLER