Nasıl olsa Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) hükûmetin gönlünden geçeni emir telakki ediyor. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, 2017 için yüzde 7 büyümenin sürpriz olmayacağını söylüyor. Böylece TÜİK’e formülün bu sene de nasıl işletileceği mesajı verilmiş oldu. “Anladın sen onu TÜİK!”
Kâğıt üzerinde büyümeyi yükseltmenin hakikatte ekonomiye katkısı yok. İşsizlikten icralık dosya sayısındaki artışa kadar her kalemde krizi aratmayacak derecede geriye gidişler söz konusu. Şirketine el koyulacağı korkusu ile kimsenin sesini çıkarmaması işlerin yolunda gittiği manasına gelmiyor. Korku imparatorluğunda herkes ‘mutluyum, mutlusun, mutlu…’ demeli.
EL YORDAMIYLA SANAYİCİLİK
Devletin açıkladığı verilere itimat edilmediği için kimse üç-beş senelik planlar yapmayı göze alamıyor. Mevcudu muhafaza edebilen kendisini talihli addediyor. El yordamıyla sanayicilik risklidir. Bu yüzden sisler bulvarında hayatta kalmak isteyenlerin nadiren de olsa yanıp sönen ikaz lambalarına dikkat kesilmesinde fayda var.
ZEYNEP BODUR OKYAY’IN ‘GÖRÜN’ DEDİĞİ KRİZ
Sanayici denilince ilk akla gelen birkaç aileden biri olan Bodur ailesinin ikinci kuşak temsilcisi Zeynep Bodur Okyay’ın Dünya gazetesine verdiği mülakat Türkiye ekonomisinin yalın hakikatine ışık tutuyor.
Kale Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Okyay, iş âleminde derinden hissedilen krizi baskılara rağmen bütün ayrıntıları ile ifade ediyor: “Vadeler uzadı, iş barter’a (mal takası) doğru gidiyor. Bayilerimizin en büyük sıkıntısı bu. Kabul etmemelerini söylüyoruz, o zaman da siftah yapamıyor.”
AYLIK CİROSU 500 BİN TL OLAN BAYİ BİLE BARTER İSTİYOR
Nakit sıkışıklığı küçük ve orta boy Kale bayileri ile mahdut değil. Aylık cirosu 500 bin TL’yi bulan bayiler bile aynı dertten muzdarip. Onlar da nakit ya da nakit yerine geçen çek bulamadığı için Kale mamullerine mukabil muhataplarından mal almanın yollarını arıyor. Bayilerin işin imalat ve toptancılığını yapan Kale’den tahsilatta bartera geçilmesini ısrarla talep etmeleri piyasanın ufukta bir rahatlama emaresine rastlamadığını teyit ediyor.
Firmalar ayakta kalmak için barter gibi ticaretin tarihi kadar maziye sahip ödeme vasıtalarını yeniden masaya koyuyor. Kredibilitesini kullanarak bankadan kredi ile alarak darboğazı geçmeye çalışanlar için de deniz bitti.
GAYRİMENKUL FİYATLARI DÜŞTÜ
Kredileri ödemekte zorlanan firmalar gayrimenkullerini elden çıkarıyor. Mamafih fiyatı üç-beş sene evvelki fiyatların yüzde 40 altına kadar indiği halde gayrimenkullere alıcı çıkmıyor.
Seramik sektörünün en önemli imalatçılarından Kale Grubu’nun patroniçesi, “Gayrimenkulde yavaşlama var. Biz kendi işlerimizde de son iki aydır bunu görüyoruz. 15 Temmuz sonrası pek çok firma etkilendi, aralarında müşterilerimiz de vardı” sözleri ile inşaattaki krize dikkat çekiyor.
Dış siyasetteki savrulmanın şirketleri ne kadar zor vaziyete düşürdüğünü ise şöyle hülasa ediyor: “Irak ve Suriye pazarlarında büyük darbe yedik. 40 bayiyle Türkiye gibi yönettiğimiz bu açılım pazarlarında şu anda çok zorlanıyoruz. Katar krizi bizi etkilemedi ama Suudi Arabistan’da iş yapmak çok zorlaştı. Bütçemizin yüzde 15 altındayız seramikte. 1 milyar TL’nin üzerini hedeflemiştik ama olmayacak gibi görünüyor.”
AB İLE RESTLEŞMENİN GÖRÜNMEYEN MALİYETİ
Kale Grubu’nun İtalya başta olmak üzere Avrupa ile çok yakın münasebetleri var. Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasında tırmanan gerilimden de endişeli. Zeynep Hanım, AB’nin müeyyidelere dair beyanlarının bile Türkiye’ye zarar verdiğini vurguluyor. “Şimdi bu gerginlik her şeye yansıyor, gidip gelmek bile sorun oluyor, vize sorun oluyor.” diyerek iç siyaset uğruna AB’nin hukuk ve demokrasi ekseninden uzaklaşılmasının görünmeyen maliyetlerini şerh ediyor.
Zeynep Hanım’ın dile getirdiği hususlar, Türkiye’nin iktisadî ve siyasî veçheden katlanabilecek maliyetlerle karşı karşıya kaldığını gösteriyor. Bunlara dair ıslahat hareketleri yerine ‘yerli araba’ gibi senelerdir çiğnenen bir sakıza dönüşen mevzularla vakit ve sermaye kaybediliyor.
YERLİ ARABA TEKLİFİNİ NAZİKÇE REDDETTİ
Kale Grubu’na da ‘babayiğit’ çıkarma umudu ile gidilmiş. Zeynep Hanım ve ekibi Sanayi Bakanlığı’na nazikçe şu cevabı vermiş: “Dört-beş kez oturduk konuştuk. Ciddi ciddi inceledik. Ancak baktık burada bir tecrübemiz yok, katkı vermemiz kolay değil. Bilmediğimiz işe girmeyelim dedik. Affımızı rica ettik.”
Kale gibi F-35 savaş uçağında motor imalatı için İngiliz Pratt&Whitney ile ortaklığa imza atan bir grubun ‘ekonomik’ bulmadığı ‘arabayı’ TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun kimlerle imal edeceğini merak etmemek ne mümkün! Rifat Bey, Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan’ın huzurunda ‘biz bunu yaparız’ diye haykırdığı tarihten beri arpa boyu yol alınamadı.
Hatta İsveç’ten getirilen SAAB’ın damalı modelleri de hurdaya çıkarıldı. Üç araba için ödenen 60 milyon Euro seçim propagandası olarak harcanmış oldu. Sanayiciler ‘aman benden uzak dursun’ diyerek yerli araba tekliflerini Kale’nin cevabına yakın cevaplarla geri çeviriyor.
SANAYİCİ KESEDEN YİYOR
Nakit bulamayan sanayici, bayisini ayakta tutmak için vadeleri uzatıyor, öz kaynağını feda ediyor. Sermayesi kâfi gelmeyen ya tefecinin ya da bankaların elinde rehin. Bu şartlar altında erkân-ı devlet yüzde 7 büyümeden, her şeyin mükemmel olduğundan veya yerli otomobilden bahsedebiliyor. Hakikatten kopmaya görün. Yüksekten aşağı düşerken bulutlara tutunmaya çalışmak fayda sağlamaz.
İktidardakiler yere çakılmamak için paraşütün ipini çekmekten başka bir çare kalmadığı halde sayı saymaya devam ediyor… Maalesef paraşütün açılması için lazım gelen mesafenin de altına inildi.
Semih Ardıç / TR724