Nakşibendi Şeyhi: Hizmet Hareketi’ni tekfir etmek büyük bir zulümdür

Kuzey Irak'ın tanınmış Nakşibendi tarikatı Şeyhi Bahaaddin Nakşibendi, “Türkiye’de Hizmet Hareketi mensuplarına karşı yapılan “kâfir ilan etme” ve İslâm yolunun dışına ihraç etme kararı çok tehlikeli bir karar olduğu kadar büyük bir zulümdür” diyerek Tayyip Erdoğan’ın emriyle yalan ve iftira kampanyası başlatan Diyanet ve onun başkanına sert tepki gösterdi.
Aynı zamanda medrese hocası da olan İslam Alimi Şeyh Bahaeddin, Kuzey Irak'ta en fazla saygı duyulan kanaat önderleri arasında yer alıyor. 

Şeyh Bahaaddin Nakşibendi, TurkeyToday.net'e konuştu: 

HİZMET HAREKETİ’Nİ TEKFİR ETMEK BÜYÜK BİR ZULÜMDÜR

Hizmet hareketi içinde yer alan her fert, mezhep veya itikat imamlarından birine tabi olmaları sebebiyle fırka-i dâlle ilan etme gibi böyle bir karar İslam dini açısından kolay kolay alınabilecek bir karar değildir.

Bütün Müslümanların ve hususiyle de din âlimlerinin insanları delalet ve kafir etmeye yeltenen bu tür hükümlerden kaçınmaları gerekmektedir. Doğrusu, bize karşı çıkan herkesi ehl-i sünnetin dışına çıkarmak çok tehlikeli bir harekettir.

Türkiye’de Hizmet Hareketi mensuplarına karşı yapılan “kâfir ilan etme” ve İslâm yolunun dışına ihraç etme kararı çok tehlikeli bir karar olduğu kadar büyük bir zulümdür.

Çünkü hiç kimse namaz kılan birisini, camiye gelen birisini, şehadet kelimesi getiren birisini kâfir ilan edemez. Herkes yanlış yapabilir, her kesin günahları olabilir. Birisi bana günahkâr ya da mücrim diyebilir ama hiç kimse kâfir diyemez. Çünkü küfür kırmızı çizgidir. Müslüman bir kişiye ya da bir topluluğa kâfir diyen birisi kanaatimce sadece kendine zülüm eder. Çünkü Efendimiz (SAV) buyururlar ki; “Bir kişiye kâfir diyen birisi eğer kâfir dediği kişi kâfir değilse kendisi kâfir olur.”

Dini müesseseler İslami düsturlar üzerine çalışmalı ve verdiği her kararları İslâm düsturlarına göre vermeliler. Maalesef şu an devletler beğenmedikleri kişi, grup ya da başka devletleri silmek için dini müesseselerini kullanıyorlar. Bu çok tehlikeli ve o nispette de etik olmayan bir tavırdır. Geçmişte Saddam Hüseyin de aynı tekniği kullanıyordu. Yaptığı zulümleri din adı altında yapıyor ve dini kendi amaçları doğrultusunda kullanıyordu. Şu anda Türkiye'de, aynı şekilde dini müesseseleri kullanmak suretiyle hizmet hareketine sergilenmekte olan düşmanlıkları çok yanlış bir tavır olarak görüyorum.

Son zamanlarda sıkça rastladığımız ‘terörist’ ithamları için de şöyle bir durum mevzubahis: Bugün hangi zümre bir devletin siyasi çıkarlarına hizmet etmiyorsa yahut hangi hareket iktidardaki hükumeti desteklemiyorsa maalesef boynuna terör lakabı asılıyor. Sadece karşı olduğu ya da desteklemediği için bir kişiye ya da bir cemaate terörist demek iftiradır. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin kitaplarının bir satırında bile değil terör, en küçük menfi harekete bile bir işaret görmedim. Hizmet müesseselerini gördüğüm kadarıyla ve hizmet mensuplarıyla görüştüğüm kadarıyla onların herhangi bir işinde, oturuşunda, kalkışında,  programında ya da gazete, dergi ve kitaplarında terörizme işaret eden ve teröre imkân sağlayan en küçük bir delil dahi görülmüyor.

Bunun içindir ki, Türkiye’deki hükumetin sırf hizmeti beğenmediği için tekfir ve idlâl eden böyle bir söz kullanmasını İslam diniyle asla telif edemeyiz. Böyle bir sözü bir cemaat hakkında kullanmak için o cemaatin bütün aktivitelerini İslam’ın belirlediği düsturlarla tartmak gerektir. Benim takip ettiğim, okuduğum ve gördüğüm kadarıyla bu türden tabirler bu cemaat hakkında asla kullanılamaz.
13 Aralık 2016 13:33
DİĞER HABERLER