''Hâlâ sokaklarında mendil satmak yerine, müzelerini çilli oğlanlarla sırma saçlı kız çocukların doldurduğu bir ülke olamadıysanız; asıl bölünmenin, tıpkı Çekoslovakya ya da Ukrayna gibi Doğu ve Batı değerlerini baz alan fay hattından ikiye yarılmakla gerçekleşeceğinden korkmalısınız.''
(...)
“Zira gıda ürünleriyle yetinilmiş bir tüketici mal sepetinden, endüstriyel ürün ve hizmetler içeren çok daha büyük çeşitlilik barındıran bir tüketim sepetine geçilmiş; yaşam standart ve tarzlarında çok çarpıcı değişimler olmuştur.”
Ama bizdeki gibi “her sene yüzde şu kadar büyüdük, on- on beş senede ikiye katladık” şeklindeki martavallar, kırk kilometre maraton koşan birinin ilk başlardaki birkaç yüz metrelik performansını esas alarak tüm koşu hakkında hüküm vermeye benzer.
Bu sizinki olsa olsa kanser nitelikli bir hücre büyümesinden başka şey değildir.
Bir kere büyüme, her şeyden önce “tek adam” monizminin tarihin barbarlık dönemlerinden yansıyan bir kalıntı olduğunun bilincine varmakla başlar.
Kendisini, bireyleri özgür olan üretici bir toplumda belli eder; klânını ya da kendi dar cemaatini yalanlarla üretmiş konik bir toplum hiyerarşisi içinde zora ve ulûfeye dayalı dengelerde tutanların hınzırlıklarında değil.
Hâlâ sokaklarında mendil satmak yerine, müzelerini çilli oğlanlarla sırma saçlı kız çocukların doldurduğu bir ülke olamadıysanız; asıl bölünmenin, tıpkı Çekoslovakya ya da Ukrayna gibi Doğu ve Batı değerlerini baz alan fay hattından ikiye yarılmakla gerçekleşeceğinden korkmalısınız.
Ve bunu kim körüklüyor; ona bakmalı, önce ondan kurtulmalısınız.