Türk üniversitelerinde liyakat ve adalet yerine kadrolaşma olması, araştırmaya yeterince fon ayrılmaması ve akademik özgürlük eksikliği, üniversitelerimizin dünya üniversiteleriyle rekabet edebilmesinin önündeki en büyük engeller olarak görülüyor.
Erdoğan "Türkiye'nin nasıl oluyor da dünyanın en büyük 500 üniversite arasında yer almıyor" diye şikayet ediyor . Oysa bunun bir numaralı sebebi kendi uyguladığı politika
Türkiye’de son iki yılda binlerce akademisyen çeşitli gerekçelerle ihraç edildi. Akademisyenler, açığa alınma, kadro hakkını kaybetme, işsiz kalma korkusuyla seslerini hiç çıkaramaz hale geldi. Akademik özgürlükten söz edilemeyeceğini gösteren örneklerden biri de 404 öğretim üyesinin “Barış Bildirisi”ne imza attıkları için meslekten ihraç edilmesi oldu. Akademisyenler haksız yere mesleklerinden olurken, yerlerini akrabalar, eşler, çocuklar, eski müsteşarlar doldurdu! Buna en son örneklerden biri, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi için açılan kadro sınavını öğretim üyelerinin eş ve çocuklarının kazanması oldu.
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile “Rektörlük için üç yıl profesörlük yapmış olmak” şartının kaldırılmasının ardından henüz bir ay önce profesör olan eski Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin’in Ankara Hacı Bayram Üniversitesi’ne rektör olarak atanması da tepkilere neden olmuştu