Bülent Arınç, BBC Türkçe’nin sorularını cevaplarken, tartışılacak bir cümle sarf etti.
Bülent Arınç, BBC Türkçe’nin sorularını cevaplarken, tartışılacak bir cümle sarf etti: “Biz bütün bu eleştirilerimizde ‘Kral çıplak’ filan demedik daha. Belki öyle günler gelecek ki, ‘Kral çıplak’ denecek. Ama biz ilişkilerimizi dostane, kardeşane götürürüz. Partimizin, Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın zarar görmesini istemeyiz. Partiyi zayıflatacak, seçim şansını zayıflatacak hiçbir hareketin içinde olmayız.”
Bu sözlerden ne anlarsınız? “Aslında ‘Kral çıplak’ diyecek bir durum var ama partimize zarar vermemek için susuyoruz. Gün gelecek, bunu da söyleyeceğiz.”
Diğerleriyle kıyaslandığında Arınç, eleştiri anlamına gelecek bazı cümleler sarf ediyor ama kritik noktada duruyor. Zira parti menfaati ön planda.
***
Hikâyeyi hatırlayalım:
Kral, sipariş ettiği kıyafetlerin hiçbirini beğenmez, terzilerin canına kıyarmış. Sonra, günlerden bir gün, genç bir terzi gelmiş. İddialı mı iddialı… “Ama” demiş, “Benim diktiğim bu kumaşı sadece akıllı olanlar görebilir.”
Kral aynaya bakmış, çıplak. Fakat itiraz etmemiş. Zira terzinin aklından şüphe edeceğinden çekinmiş. Sokağa çıkmış, herkes kralın çıplak olduğunu görüyor ama bunu birbirinden gizliyormuş. Meydan, kralı öven sloganlarla dolup taşıyormuş. Sonunda bir çocuk bağırmış: “Aaa baksanıza kral çıplak!!!”
Bu sayede herkes gördüğü gerçeği ifade edecek cesarete kavuşmuş. Kral utanç içinde sarayına kaçmış; bir daha halkın içine çıkamamış.
***
Ama “Kral çıplak” diye bağırabilmek için, ya medeni cesaret sahibi olmak gerekir ya da hikâyenin gösterdiği gibi bir çocuk masumiyetine sahip olmak. Bugüne kadar AK Parti’de henüz örneğini görmediğimiz özellikler bunlar. Onlar, bırakın “çıplak” demeyi hâlâ yaldızı dökülen kıyafeti öve öve göklere çıkarıyorlar.
...