"Barış çabalarına siyaset karıştırmak, ülkeyi yangın yerine çevirebilir. Demek istiyorum ki, “AK Parti’nin oyları eriyor” diye “Milliyetçi bir hamle yapalım” gayretine girilmişse, bunun faturası hepimize ağır olur."
Bir yandan “Barış süreci” denilen bir iklimde yaşıyoruz; geleceğe dair umutlarımız var. Öte yandan, bu süreci torpilleyecek cümleler sarf ediliyor. Dolmabahçe’de HDP’lilerle hükümet temsilcilerinin birlikte yaptığı açıklama, müzakerelerde ele alınacak 10 başlığın belirlenmesi ve bunun ilk adımı olarak İzleme Heyeti’nin kurulması, olumlu beklentileri doruk noktasına çıkarmıştı. Ama Cumhurbaşkanı, tekere çomak soktu. “Kürt sorunu yok” diye başlayan demeçler dizisine, “Dolmabahçe toplantısını onaylamıyorum; İzleme Heyeti’nin kurulmasını yanlış buluyorum” tespitleri de eklendi. Bunun ardından, Öcalan’ın Nevruz açıklaması geldi. Kongre toplanıp, silâhlı çatışmanın sona erdirilmesi kararı, müzakerelerin başlamasına bağlandı. Hiç değilse, bir İzleme Heyeti kurulmalıydı.
Şimdi elimizde, sadece, elma şekerinin sapı kaldı.
Uzlaşma zemininin kaybolması, yalnız söylemlerle değil, eylemlerle de kendini belli etti. Asker de devreye girdi. Önce Genelkurmay Başkanlığı’ndan, Öcalan’ın demecinde yer alan “Eşme ruhu”na karşı bir açıklama geldi. PYD ile hiçbir zaman işbirliği yapılmayacağı zira, onların terör örgütü olduğu belirtiliyordu. Ortada çok tuhaf bir durum var. Bir yandan hükümet, Peşmerge’nin Türk topraklarından geçerek PYD’ye yardıma gitmesine yeşil ışık yakıyor; bir yandan asker, PYD’ye “terörist örgüt” sıfatını yakıştırıyor.
Son hafta iki çatışma haberi gazetelere yansıdı. Haberler Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasına dayandırılıyordu:
- “Güvenlik güçleri tarafından Mardin Mazı Dağı kırsalında, bölücü terör örgütü mensuplarına ait olduğu değerlendirilen sığınak, barınak ve depoları tespit edip, imha etmek maksadıyla, valilik oluruna istinaden, 5 tim kuvvetle operasyon icra edilmektedir.”
- “Teröristler tarafından, 25 Mart 2015, saat 13.25’te, Dağlıca Yüksekova Hakkâri bölgesindeki unsurlarımıza yönelik 3 adet havan atışı yapılmıştır. Terörist ateşlerine, bölgede bulunan unsurlarımız tarafından derhal karşılık verilmiştir.”
İnsan, “Bu ne iş” diye sormadan edemiyor. Barış çabalarına siyaset karıştırmak, ülkeyi yangın yerine çevirebilir. Demek istiyorum ki, “AK Parti’nin oyları eriyor” diye “Milliyetçi bir hamle yapalım” gayretine girilmişse, bunun faturası hepimize ağır olur.
Aynı şeyi Oslo sürecinden sonra yaşadık. Sözde MİT, belirli bir mutabakata varmıştı. 2011 Haziran seçimleri öncesi, ateşkes bozulmadı. Ama daha sonra, o mutabakat çöpe atılınca, Silvan’dan başlayarak, çok sayıda askerimizi şehit verdik.
AK Parti’nin Meclis çoğunluğunu kaybetmesi, normal demokratik ülkelerde görüldüğüne benzer bir süreç başlatmayacak. Yolsuzlukların hesabının sorulmasının da önü açılacak. Zaten bütün kaygı bu: Suç isnadına muhatap olanlar hesap vermesin…
Ziyanı yok, memleket ağır bir bedel ödeyebilir.