"Bu bir iddianame mi yoksa bir komedi senaryosu mu ya da yargının dramı mı? Karar veremedim…"
17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarını takip eden polis ve savcıların, Fethullah Gülen’in talimatıyla nasıl darbeye teşebbüs ettiklerini anlatan iddianame yayınlandı. Türk Ceza Kanunu’nun 312’nci maddesine göre, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini devirmeye çalışmışlar. Nasıl cebir ve şiddet kullanmışlar? Bu pek anlaşılamıyor… Ama Cemaat AK Parti’ye Habil’in Kabil’e yaptığını yapmış. Sezar’ın mutemet adamı Brütüs gibi davranmış. Savcı İsmail Uçar, “Sen de mi Brütüs” sözüne de temas ediyor. Kim bilir belki, yolsuzluklar ortaya çıkınca Erdoğan da söylenmiştir: “Sen de mi Fethullah Hoca?”
Peki bir iddianamede, İstanbul’un fethinin uzun uzun anlatılmasının ne gereği var? Üstelik Savcı Uçar, iddianameyi de 1453 sayfa tutarak, fetih senesine göndermede bulunuyor. Dikkatlice okuyunca, İstanbul fethinin zikredilmesinin sebebinin, “Bütün Batı âlemi Türkiye’ye düşman” tezini kuvvetlendirmek olduğunu anlıyorsunuz. Bu iddiayı Tayyip Erdoğan’ın ağzından da sık sık duyuyoruz: “7 düvel birleşmiş, bizimkini devirmeye çalışıyor.”
Ekseriya geri kalmış ülkelerin ezik halkları, hiçbir olayda kendi sorumluluklarını kabul etmez; hep suçu başka devletlerin komplosuna yükler. AK Parti zihniyeti, bu ruh halinin tercümesi. Savcı Uçar da belli ki aynı tabanın görüşlerini yansıtıyor. Nitekim ona göre, Gezi de Türkiye’yi itibarsızlaştırmaya yönelik bir eylem. Onun da arkasında FETÖ var.
İddianamede darbe kanıtlarını aramaya çalışırken şu cümlelerle karşılaşıyoruz: “Desteğini halktan alan Başbakan Tayyip Erdoğan’dan rol çalmaya çalışanlar (Yani Frodo’nun yüzüğünü ele geçirmeyi hedefleyen Smeagollar) hep hüsrana uğradılar. Bakalım son savaşın, Armageddon’un galibi kim olacak? Türkiye’nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’dan sonra, Türkiye’nin 26. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı da tutuklatmak isteyenler başarılı olabilecekler mi? Bu soruların cevabını yakında öğreneceğiz. Son hamleler ile paralel devlet, asıl devleti düelloya davet etti. Kim demiş bu ülkenin düello geleneği yok diye. Var olmasına var ama vahşi Batı ve Rus usulü değil alaturka modelinden var. Sonuç olarak artık silâhlar da çekildiğine göre, Çehov’un ‘Duvarda asılı tüfek patlamalıdır’ ilkesi gereğince, ölümcül bir politik çatışma da kaçınılmaz.”
Doğrusu bu satırları okuyunca, “Fethullahçı Terör Örgütü”nün cebir ve şiddet kullanarak, Armageddon savaşına hazırlanır gibi, devleti düelloya davet etmek suretiyle, bir darbe hazırlığı içinde olduğuna kanaat getirdim. Ama duvarda asılı tüfek patlayacak ve Frodo’nun yüzüğünü ele geçirmeyecekler.
***
Bu bir iddianame mi yoksa bir komedi senaryosu mu ya da yargının dramı mı? Karar veremedim… Fakat içinde bir eksik var. 28 Şubat sürecinde, Refah Partisi’ne kapatma davası açan Vural Savaş gibi, İsmail Uçar da “kan içen vampirler” deseydi, hukuk fakültelerinde okutulacak dört dörtlük bir metin hazırlamış olacaktı.
1 Kasım’da hile kaygısıÖyle büyük bir kutuplaşma yaşanıyor ki, muhalif seçmen hile yapılacağından endişe ediyor. Kimi, Fuat Avni’nin iddialarına dayanarak, oyların bilgisayara geçmesi sırasında özel bir yazılım ile AK Parti’nin Türkiye çapındaki oranının yükseltilebileceğini düşünüyor. Kimi, taşıma oylarda muhalif seçmenin devre dışı bırakılacağından kaygı duyuyor.
Özel yazılımdan çekinmeyiniz. Çünkü seçim sonuçlarını sadece Yüksek Seçim Kurulu’nun bilgisayarları değerlendirmiyor. Başta Cihan Haber Ajansı olmak üzere çeşitli ajanslar mevcut. Ayrıca her siyasi parti, gelen oyları bilgisayara girip, sonuçların doğru alınabilmesi için hazırlık yapıyor. Yazılım vasıtasıyla hile uzak bir ihtimal.
Sandıkların güvenlik gerekçesiyle taşınmasına gelince… Bu bir tertip olabilir. Ama bu olayı da abartmamak lazım. Taşımalar özellikle HDP oylarını engellemeye yönelik. Selahattin Demirtaş açıklama yaptı: “Sandıkların taşınması üzerinden korku panik havası yaymaya çalışıyorlar.
Rahat olalım. Önceki seçimlerde 250 bin seçmeni Batı’dan Doğu’ya taşıdık. Sandık güvenliğini sağlayabiliriz. Diğer partilerle koordineli çalışmaya hazırız” dedi.
AK Parti’nin yaydığı korku ve sindirme havası, “Ya sandığa sahip çıkamazsak” endişesini yaratıyor.
Ama görüldüğü gibi, hile yapmak kolay değil.