NE BÜYÜK MARİFET

Samanyoluhaber.com yazarımız Numan Yılmaz Yiğit Hizmet Hareketi gönüllülerine yönelik gerçekleştirilen operasyonları kaleme aldı.

NE BÜYÜK MARİFET!

Sosyal medya günlerdir İstanbul’da yapılan bir operasyonla meşgul ediliyor. Meşgul ediliyor demem maksatlı, zira  havuz medyası bir hadiseyi köpürterek, abartılı bir şekilde veriyorsa mutlaka bunun arkasında döndürülen  başka dolaplar vardır. Çünkü şimdiye kadar hep öyle oldu.

    Neymiş ‘F…’nün İstanbul’daki güncel kadın yapılanması operasyonla çökertilmiş’. Şehir meydanında çekilmiş gizli kamera görüntülerini havuz medyasında defalarca yayınlayarak büyük bir başarıya imza atmışçasına ,gururla  tekrar tekrar yayınlıyorlar. Polis memuru çantadan çıkan paraları özenle diziyor ,delil niteliğinde.

     Türkiye’de her şey yolunda, asayiş berkemal, bir problem ‘F…’mü kaldı? Bu masum ve mağdur kitleye yaptığınız zulüm ve haksızlıklara  başladığınız günden bu yana, ülke olarak maddi manevi musibetlerin kıskacında kıvrandığınızı, pek çok noktada baş aşağı doğru bir gidiş yaşandığını göremiyor musunuz? Geçmişten bugüne güven ve asayişin en önemli temsilcileri olan bu insanları toplumun içinden çekip almakla ülkenin güven ve emniyetini, huzurunu, ağız tadını yok ettiğinizin farkında değil misiniz? 

      Şimdi bu operasyonları  yaptıran ,yapan  ve sosyal medyada yayanlara sormak gerekiyor; ülke de devasa yığın yığın problemler  çözülmeyi beklerken, zor konuları çözmek yerine kolay sorularla uğraşmayı mı başarı zannediyorsunuz? Allah’tan başka sığınağı olmayan, eli kolu bağlı, çaresiz bu insanlarla uğraşmayı, yiğitlik mertlik, centilmenlikle, kanun ve hukuk adamı  olmakla nasıl bağdaştırabiliyorsunuz? Asıl  kangren olmuş meseleler ortada dururken, pansuman işleriyle uğraşmak da iş midir? Yoksa  her zaman yaptığınız gibi, yine neyi, hangi konuyu milletin gözünden kaçırmaya çalışıyorsunuz?

     Mesela uyuşturucu meselesini ele alalım. Türkiye eskiden beri uluslar  arası uyuşturucu ticaretinde  zorlu bir güzergah iken şimdilerde yolgeçen hanına dönmüş, hatta önemli bir merkez haline gelmiş bir vaziyettedir. Basından öğrendiğimiz kadarıyla, görevi, uyuşturucu satışını, kullanımını engellemek olan bazı yetkililerin bile,  bu işleri organize ettiklerini, onlarla iş tuttuklarını duymak ne kadar acı? Ülkede uyuşturucu kullanma oranları artmış, yüzde kaçlara ulaşmış, gençliğimiz zehirlenmekte, geleceğimiz mahvolmaktadır, bu neyin uğraşıdır Allah aşkına? İHH İnsani Yardım Vakfı gibi STK’lar Türkiye’de 10 milyona yakın kişinin uyuşturucu ve benzeri maddeleri kullandığını rapor etmektedirler. Eskiden ortaokul-lise dengi okullarda sigara içen öğrenci oranları konuşulurdu, şimdilerde o çoktan unutulmuş, artık uyuşturucu kullanma oranları konuşulmaktadır. Bu 10 milyon rakamın ekserisinin gençler olduğu düşünülürse, bu, ne büyük bir felakettir? Yapılan uyuşturucu operasyonlarının göstermelik, göz boyama maksatlı olduğunu sokaktaki çocuklar bile biliyor, görüyor. Önemli bir bakanlıkta uzun yıllar görev yapan bir devlet adamının, gelecekte ikinci bir diktatör olmak  için, birincinin yaptığı gibi, bir yerlere para yığdığı, bunun içinde kendi uyuşturucu mafyasını kurduğunu sağır sultan bile duydu. Çünkü,  biliyor ki bu memlekette satın alınamayacak kimse kalmamış. Fiyatı olmayan gerçek vatan evlatları  ise bugünkü mihraklar tarafından ,iftiraya maruz kalmış  ,gadre uğramış şimdi  ya hapishane de ya da görevden uzaklaştırılmış,ayakları üzerinde durma çabasındalar. Şimdi ,hiç kimseye vazifesini öğretme gibi bir çaba içerisinde değiliz, fakat insanız, sormak geliyor insanın içinden, yahu ! uyuşturucu, balya balya paraların  tırlarla, gemilerle, uçaklarla  oradan şuraya  sevk edildiği bilgileri, artık  sokağın diline kadar düşmüş vaziyette  iken, siz, vatana, millete ve neslimize kasteden bu oluşumlara bir şey yapmadığınız/yapamadığınız  gibi öfkenizi, zayıflardan, kadından çoluk çocuktan mı çıkarıyorsunuz? 

    Mesele keşke uyuşturucu kullanımı ile sınırlı kalsa... Sosyal medyadaki haberlerden anlaşıldığı kadarıyla  bir de bu işlerin mafyasının olduğu gerçeği var. Neredeyse her sektörde, her güç odağının altında veya arkasında bir mafya grubu oluşumu olduğu görülmektedir. Ülke mafya liderinden geçilmiyor dense sezadır. Sadece ülke içi değil, uluslararası mafya gruplarının da tercihi ,Türkiye olması b ir tesadüf müdür? Ülke hazinesini boşaltan, ekonomisini altüst eden bugünkü ‘Siyasal İslamcı’ idareciler tıpkı uyuşturucu ve kaçak silah ticareti ile varlığını sürdüren mafya grupları gibi bu mafyatik işleri yapanlara kucak açmakla,  ülke ekonomisine kirli, karanlık, haram para girdisi sağlamayı amaçladıklarını  duymak ne kadar üzücü? Şimdi, sivil , halktan, birbirlerine dayanışma amaçlı yardımcı olmaya çalışan iki kadını şehrin meydanında görüntüleyerek büyük bir iş başardığını  zanneden kişiler; devlet yetkilileri ile poz veren, ortalık da dolaşan  mafya babaları için ne yapıyorlar acaba?

    Mafya yapılanması gençlerin  gençlik heyecanlarını da kullanarak mahallelere kadar  yayılmış durumda. Sanki o sokaklarda  devletin polisi, güvenlik görevlileri yokmuş gibi mahalleler paylaştırılmış artık bu ‘Sokak Çeteleri‘nden sorulur hale gelmiş maalesef. Adaletten ,emniyetten ümidini kesen toplum sokak çetelerine, mafyaya sığınmak zorunda bırakılmıştır.  Yine basında iddia edilen haberlere bakılırsa, savcısından emniyet müdürüne, hakiminden  bakanına varıncaya kadar, her seviyeden bazı devlet yetkilileriyle mafya ,uyuşturucu baronlarının el ele kol kola olmaları ,bir ülke ve devlet için ne kadar vahim bir durumdur. Sanki ülkenin ve halkın  güvenliği mafyaya, sokak çetelerine bırakılmış gibi bir durum söz konusu. Zavallı insanımız , sosyoekonomik krizin  ana sebebini orada burada, farklı mecralarda aramakta. Halbuki, bugünkü krizin en önemli ana kaynaklarından biri, bu düzenin başındaki kişiler değil midir?

    Bizzat devletin zirvesindeki kişinin, oğluyla yaptığı rüşvet konuşmaları, evindeki yığın yığın para görüntüleri, bakan ve çocuklarının ,ayakkabı kutularında bulunan rüşvet ve komisyon paraları, kısa bir zaman da tüm devlet dairelerindeki zevata örnek olmuş, bu olaylar ‘Ağam iyi götürmüş’ diyen herkesin  bu kötü yola girmesine neden olmuştur. Ülkede, rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık, gasp, tefecilik, vergi kaçırma almış  başını gitmiş durumdadır. Bu kirli işleri yapanların, işini bilen, akıllı addedildiği, yapmayan namuslu görevlilerinde, ’ Ahmak ‘, potansiyel muhbirler olarak görüldüğü, bu yüzden de dışlandıkları, önemli görevlere getirilmedikleri bir devlet yapısı vardır ortada. Yani güzel ülkemiz ,tuzun da kokuştuğu bir noktadadır.  Milletin  hazinesi, paraları çarçur edilmiş ülke görülmedik mali suçlara maruz bırakılmışken, sekiz yüz milyara yakın bütçe açığını, bunun sebeplerini, sorumlularını takip edip ortaya çıkarmak yerine, sokakta, hizmet insanı olduğu iddia edilen  iki kadının  yardım maksatlı  paralarını, sanki uyuşturucu, silah bulmuş gibi servis etmeye utanmıyor musunuz? Bırakın paraları, Kur’an-ı Kerim ‘i, hadis kitaplarını suç delili diye yayınlamak ta neyin nesidir?

    Kahramanmaraş depreminde on binlerce insan öldü. Resmi rakamlara göre  binlerce insan kayıp veya kaçırılmış. Yüzbinlerce insan evsiz, barksız  yerinden yurdundan olmuş. Bu kadar büyük bir acı, bu acının yaraları hala sarılamamış sorumlular ve ihmali olanlar bilindiği ve gereken  hukuki takibatlar yapılmamışken  tek mesele sokakta birbirine sarılan iki kadının takibine mi kaldı? Gerçek problemlerle uğraşamayanlar suni krizler üreterek asıl suçluları saklamaya mı çalışıyor acaba?

    Bunları alt alta yazarak çoğaltabilirsiniz. Görevini kötüye kullanan, suç işleyen, bakanından en küçük memuruna varıncaya kadar her gün boy boy haberlerde resimleri yayınlanan kişiler suçlu değil de yıllarca vatan ve millet için başını süpürge yapmış, iftiraya  uğramış, mağduriyete  maruz kalmış sonra da bir KHK ile işlerinden edilmiş bu namuslu şerefli insanlar mı suçlu?

    Onlar adam gibi adam, kadın gibi kadındı. Milletin vergileriyle görev yaptıklarının, onların hizmetkarı olduklarının bilincinde idiler. Hukuk ve kanun dışına çıkan kim olursa olsun her zaman hakkın ve halkın hatırını önde tutan babayiğit insanlar olmayı başardılar. Suçlu kim olursa olsun göz açtırmıyorlardı. Suçlular toplumda güçlü dahi olsalar onlarla yaka paça olabiliyorlardı. Bu milletin yararına olan bir davranıştı. Böyle gelmiş böyle gider  diyen ahlaksız zihniyet bu temiz ve güzel insanlardan bunaldı ve eski rahatını kaybetti.

    Ülkenin en değerli cevheri olan bu yetişmiş insanlar şimdilerde ya hapishanelerde ya işsiz ya da yurt dışına kaçtılar. İşlerin başına  na ehil kişiler  geçti. Zavallı insanımıza öz evladını düşman olarak bellettiler. Tıpkı filimler de olduğu gibi. Yalnız şunu unutmamak  gerekir ki, her filmin bir sonu olduğu gibi bir gün çevirdikleri  bu ‘Yalan ve İftira Rüzgarı’ filminin de  sonu gelecektir. O zaman gerçek suçlular kimmiş mutlaka  ortaya çıkacaktır. Bu şekilde hareket etmekle ülke ve insanımız da merhamet, güven ve adalet duygusunu yok ettiniz. Toplumu kamplara ayrıştırarak onların arasına fitne ve fesat tohumları ektiniz. 

    Uyuşturucu kartellerine, mafyaya, rüşvet alana, yolsuzluk, hırsızlık  yapana, vergi kaçırana, faili meçhul  cinayetlere, insan kaçakçılarına, organ mafyasına, sokak çetelerine, bir şey yapmayan/yapamayanların, masum Anadolu kadınını/insanını bir şaki gibi takip etmesi, bunu bir marifetmiş gibi sunması gerçekten utanılması gereken bir manzaradır. Dileriz adalete olan itimadımızı devam ettirecek sağduyulu, hukuku temsil eden ehl-i vicdan hakimler hala vardır.

     Allah millete musallat olmuş bu anlayıştan insanımızı korusun!

NUMAN YILMAZ YİĞİT

       


01 Haziran 2024 14:24
DİĞER HABERLER