Neden Kapıaltı?

Neden Kapıaltı?
Adına türküler yakıldığı, filmlere konu edildiği, ünlü dizilerin konusunu işlediği “Hapishanelere” çok gerçekçi yaklaşmak ister misiniz?
“Her iki programda toplam 32 cezaevine girdik 3 ayda kadın ve erkek toplam 128 mahkûmla görüştük. Yaklaşık 80 program çektik... 13 bin km yol kat ettik.” Samanyolu Haber TV’nin bir örneği daha bulunmayan yayına sürüldüğü andan beri birçok olumlu geri dönüşümler alan “KAPIALTI” programının dediği dedik, tuttuğunu koparan yapımcı ve sunucusu Nurten Güzelsevdi ile “Kapıaltı”nı enine boyuna inceledik. En özel konulardan, en duygusal anlara Nurten Güzelsevdi ile muhteşem bir söyleşi sizleri bekliyor!.. Bu programı yapmak nereden geldi aklınıza? Bir örneği daha yoktu ülkemizde. Bundan bir önceki ilk yapımım “Adım Sokak Çocuğu” idi. Yine Samanyolu Haber'de hazırladığım bu programda sokak çocukları bizim tinerciler diye bildiğimiz çocuklarla tanıştım. Onların hayatlarına empati ile yaklaştım. Tinercilerle takılıp da yolu hapishaneye düşmeyen olmaz herhalde. İşte bende bu proje için hapishaneye girdim. Ortamı gördüm. Dikkatimi çekti. Kolay ve basit şeyleri yapmak istemiyorum... Farklı ve zor olanı yapmalıyım diye düşünürüm hep. İşte o gün karar verdim. Ben bu hapishanelere gireceğim mahkûmlarla suçu, cezayı ve mahkum profillerini konuşacağım... Hayalinizi gerçekleştirmek kolay oldu mu? Hiç olur mu? 2008 Temmuz ayında izin için talepte bulundum. Ve izini alabilmek için 3 ay ilgili yerlere gidip geldim. Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin Bey ile görüştük. Allah’tan bürokrasiyi severim. Arkadaşlar ya kimseye kolay kolay izin vermezler fazla diretme 3-5 program iste çık dediler. Çünkü Türkiye’de bugüne kadar bu şekilde uzun soluklu geniş ölçekli bir program yapılmamıştı... Yılmadım. Bakanlıkla sürekli iletişim içinde oldum, dosyalarım elimde yollardaydım. Aylarca süren maratonun sonunda 2008 Ekim’in başında 16 Ocak 2009’a kadar izin aldım. Bu kısa zamanda kar kıyamet sabah akşam demeden büyük bir merak ve hevesle binlerce km yol kat ettik ve 128 mahkumun acı hikayelerini onların ağzından onların mekanlarında, koğuşlarda dinledik...Kapı altının önemli bir farkı var. Bizler koğuşlara kadar girebildik. Koğuşlarda çekim yasaktır. Yoğun gayret ve verdiğimiz güven bu ayrıcalıklara sahip kıldı bizi. Mahkûmlarla iletişiminiz nasıl oldu? Mahkumlar ile görüşmeden önce ilgili yerlerden bazı uyarılar aldık. Onları aşağılar bir şekilde program yapmaya kalkarsam bunun çok olumsuz olaylarla sonuçlanabileceğini söylediler. Çok şükür daha önceki programımdan dolayı onlarla nasıl iletişime geçeceğimi çok iyi biliyordum. Çünkü ben 1,5 yıl sokak çocuklarıyla program hazırlamıştım. Hiç zorluk çekmedim. Çok güzel muhabbetlerimiz oldu. Orda numaramı alıp beni arayanlar mektup gönderenler hediye gönderenler oldu. Onlarla onlardan biri gibi olmak gerekir. Çünkü hepimiz onlardan biri olabiliriz Allah korusun. Bir anlık öfkenin mağduru insanlar çoğu. Bir anlık öfkenin mağduru ama suçlu. % 99’u ben masumum dese de maalesef suçlular. Neden “ masumum” derki bir katil? Çünkü onları suç eylemine götüren süreçler çok sancılı. Kimi namus davasından, kimi dolandırıcılığa maruz kaldığından cinayet işlemiş. Haliyle kendilerini geçerli sebepten masum sayıyorlar. Oysa ne sebepten olursa olsun adam öldürmek çok büyük bir günah, büyük bir suçtur. Sadece cinayet mahkûmlarıyla mı görüştünüz? Yok. Her çeşit. Cinayet, gasp, dolandırıcılık, taciz, uyuşturucu, hırsızlık, yaralama ne varsa hepsi ile görüştüm. Erkek-bayan koğuşları, Tüm tip koğuşlara girdim. Biraz cesaret istemiyor mu bu iş? Ya şöyle bakın uzun süren ince bir aramadan geçip cezaevine girdim. Sonra güvenliklerle gardiyanlarla koğuşların kapısına kadar yürüdüm. Koğuşun önüne geldik. İçeri girdim. Gardiyan kapıyı üzerimize kilitledi. 15-20 mahkum ile tıpkı onlar gibi bir süreliğine de olsa o ortamda iki- üç saat geçirdim. Hangi suçtan yatarsa yatsın hiç birinden korkmadım. Empati yapabilmek çok önemli. 110 sabıkalı bir adamla röportaj yaptım. Koğuşta onlarla beraberken nasıl bir ortam vardı? Kapı kilitlendiği an geçmişimi unuttum. Sanki dışarısı hiç olmamış gibi. Zaten oda sisteminde içerde otalama 15 - 24 kişi var. Çoğunluğu çok iyi karşılıyor. Türk milletinin ne kadar misafirperver olduğuna bir kez daha şahit oldum. Başlıyoruz muhabbete işte arkadaş anlatıyor ne suçu neden işlediğini bir yandan da ikramda bulunuyor. Bir başkası da çay demliyor. Bir başkası meyve soyup getiriyor. Hiç ikramsız olduğumuz koğuş olmadı. Bir mahkumla söyleşiyoruz işte neden düştünüz buraya diyorum o bir yandan daha önceden sakladığı çikolatasını bana uzatıyor bir yandan da iki polis öldürdüm abla diyor. Bu duygu anlatılamaz. İki polisin hayatına kast eden içerde oldukça pişman bir şekilde halini anlatıyor, ikramlarda bulunuyor. İçerde muhabbet şöyle “ Sen kimi öldürdün? Nasıl öldürdün? Neden öldürdün?” Suçları farklı olan koğuşların tepkileri de farklı mı oluyor? Evet, ama en bariz fark tüm suçlar bir yana cinsel suçlardan girenlerin koğuşunda oluyor. Bu suç grubunda yatanların koğuşuna damatlar koğuşu deniyor. Hapishanede bir isyan bir eylem olduğu zaman tüm koğuşlar birleşip damat koğuşunu basıyormuş. Şişliyor, öldürüyorlarmış. Damat koğuşuna da girdiniz mi? Evet, girdim. Onların psikolojileri çok farklı. Çok donuklar. Cinayet koğuşunda bile hayat, renk, aktivite var ama damat koğuşu çok sessiz. Program sonrası mahkumlardan olumlu ya da olumsuz tepkiler aldınız mı? Olumsuz tepki hiç almadım, aksine programı izledikten sonra mektup gönderip keşke sizinle daha çok konuşsaydık diyenler oldu.... Aile gibi olduk onlarla. Bizi unutmadığınız için çok teşekkür ederiz dediler, onlar için de bir renk oldu....Galiba bizler onların dışarıdaki sesi olduk.. Sadece mahkûmlarla değil mahkum aileleri ile de görüştük. Aileler nasıl? Aileleri ziyarete gittiğimizde şöyle bir gerçekle karşılaştık eğer mahkum evli bir erkekse eşi gıyabında boşanma davası açmış boşanmış ve adresini kaybettirmiş. Bu sosyal bir gerçek... Çok zor bir durum. Bir suç işlerken çok iyi düşünebilse insan, hiçbir suçun işlenmeye değer olmadığını görür. Cezaevi koşulları nasıl? Oldukça yeterli. 1999-2000 isyanlarından sonra cezaevlerine düzenlemeler gelmiş. Gardiyan ifadesi kaldırılmış, İnfaz koruma memuru ifadesi getirilmiş, koğuş sisteminden oda sistemine geçilmeye başlanmış, sırf içerde parası olmayanla parası olan eşitlensin diye para kullanmak yasaklanmış, görüşme hakları verilmiş, atölyeler, çalışma fırsatları verilmiş. Zorunlu okuma yazma eğitimi ve bunun yanı sıra el sanatları, tekstil, öfke kontrolü gibi bir çok alanlarda kurs imkanı verilmiş. Bir cezaevine gitmiştim, Türkiye’nin tüm seçim sandıklarını o cezaevi mahkumları üretiyordu. Çok var böyle örnek..Kimi suçlularda cezaevlerinin bu imkanlarından yararlanmak için sürekli suç işleyip hapse düşüyormuş. Bunların yatakları tahliye edildiğinde bile kaldırılmıyormuş geri gelecek diye..biz bunlara mükerrer suçlular denildiğini öğrendik içerde.. Peki neden “Kapıaltı” ismi..? Özgürlüğe ya da esarete götürdüğü için... Mahkeme kararı ile gelen bir tutuklu ya da hükümlü infaz koruma memuru tarafından jandarmadan teslim alınır ve kocaman bir kapıdan geçerek yol alır.. O artık özgürlüğünü kaybetmiştir...Gittiği bu yolun adı kapıaltıdır...Mahkumu ya özgürlüğe ya da esarete götürür.. İzlediğiniz de çok şeyler öğreneceğiniz bu muhteşem program her Çarşamba saat 22.00‘de Samanyolu Haber’de..
26 Şubat 2010 18:31
DİĞER HABERLER