Uzmanların, ekonomi küçülürken enflasyonun yüksek seyretmesi yani hayat pahalılığının sürmesi için ifade ettikleri slumpflasyon, Türkiye'nin yeni gündemi...
Bu hafta başında TÜİK tarafından açıklanan büyüme rakamları, Türkiye ekonomisi 2018 yılının son çeyreğinde yüzde 3 daralırken, 2018 yılının tamamında ise yüzde 2.6 büyüdüğünü gösterdi. Kişi başı milli gelir ise 10 bin doların altına gerileyerek 9 bin 632 dolara düştü.
Açıklanan büyüme rakamları ekonomide yeni bir durumu da gözler önüne serdi. Bir ekonomide yüksek enflasyon yaşanırken ekonominin daralması durumuna slumpflasyon deniyor. Açıklanan son veriler Türkiye ekonomisinde slumpflasyon yaşandığını gösteriyor.
Türkiye’nin önde gelen ekonomi yazarlarından Mahfi Eğilmez, yazılarını yayımladığı bloğunda, Türkiye’nin 2018 yılının son çeyreğindeki ortalama yüzde 22,4 enflasyon ve yüzde 3 daralmayla birlikte slumpflasyona girdiğini belirtti. Konuyu değerlendiren ekonomist ve akademisyenler de Türkiye'nin içinden geçmekte olduğu ekonomik durumun slumpflasyon olarak nitelendirilmesini doğru buluyor.
SLUMPFLASYON OLARAK YORUMLANMASI DOĞRU
İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cem Başlevent, milli gelirin 2018’in son iki çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre küçüldüğünü belirterek, “Bu da yaygın bir tanıma göre resesyon yani durgunluk anlamına geliyor. Resesyona yol açan büyüme değerleri sıfırın epeyce altında olduğu için ve eş zamanlı olarak enflasyon da mevcut olduğundan geride bırakmış olduğumuz dönemin slumpflasyon olarak yorumlanması doğru görünüyor. Ancak kur şokunun geride kalması ve vatandaşın alım gücünün, yani özel talebin düşmesiyle beraber önümüzdeki aylarda enflasyonda daha ılımlı bir tablo ortaya çıkacaktır.” dedi.
Sözcü gazetesinde yer alan habere göre, seçim sonuçlarının çok olumsuz olmaması durumunda hükümetin de muhtemelen popülist uygulamalara ve harcamalara ara vereceğini söyleyen Başlevent, “Muhtemelen daha yumuşak bir resesyon, hatta pozitif büyüme sürecine girilebilir. Sürdürülebilir büyüme ve düşük enflasyon için ise çok sayıda faktörün bir araya gelmesi gerektiği için şu anda iyimser konuşmak zor” açıklamasında bulundu.
PROF. ÖZLALE: TARTIŞMALAR ÇOK ÖNEMLİ DEĞİL
Özyeğin Üniversitesi İşletme Fakültesi Ekonomi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ümit Özlale de, 2018’in son çeyreği ile ilgili büyüme rakamlarının yüksek enflasyonla beraber daralan ekonomide, geride bıraktığımız dönemin tahribatını gösterdiğini belirterek, “Bu durumun slumpflasyon ya da stagflasyon gibi terimlerden hangisine daha çok uyduğu tartışmaları çok önemli değil. Verilen teşviklere, zorla yüzdürülen şirketlere rağmen daralan ve istihdam yaratamayan bir üretim ile polisiye tedbirlerle düşürülmeye çalışılan yüksek bir enflasyonumuz var” dedi.
Bu olumsuz durumun başlıca iki sebebi olduğunu belirten Özlale, “İlki, ithalata bağlı üretim yapısı. Türkiye'de döviz kurundaki değersizleşme arz şoku etkisi yaratıp üretim ve fiyat dinamiklerini olumsuz etkiliyor. Uzun yıllardır böyle. O yüzden Türkiye'de ekonomi politikası uzun zamandır döviz kurunu yönetme üzerine kurulmuş durumda. ABD tarım dışı istihdam rakamlarıyla sevinip Brexit ile hüzünleniyoruz. Üstelik oluşan değersiz TL'nin de ihracatımızı alıp götürdüğü yok. Dış talebin hiç de fena seyretmediği 2018 yılında 170 milyar doları bile bulamadık. Buna rağmen düşük büyüme rakamlarının daha da aşağı çakılmasını yine ihracatın engellediğini not etmek gerek” dedi.
HANEHALKI VE ÖZEL SEKTÖRÜN BORÇLANMASI MALİYETİYLE BÜYÜYORUZ
Olumsuzluğun ikinci sebebinin olarak, Türkiye'de kredi büyümesinin tamamen dış tasarruflara bağlı olmasını gösteren Prof. Özlale, “İçerideki tutarsızlıklardan ya da dış faktörlerden dolayı dışarıdan para girişlerinde problem yaşadığımızda, kredilere dayalı özel sektör yatırımları ve hanehalkı tüketimi durma noktasına geliyor. Son büyüme rakamlarının hatırlattığı bir başka problem de bu. Uzunca bir dönemdir hanehalkı ve özel sektörün borçlanması maliyetiyle büyüyoruz.” açıklamasında bulundu.
BU YAŞANAN SLUMPFLASYONDUR, TARTIŞMAYA GEREK YOK
Ekonomist Erkin Şahinöz de Türkiye’nin yüksek enflasyon ile yaşadığını belirterek, “Bu ülke tek haneli yıllık enflasyonlara alışmıştı. Yaşadığımız kur şoku ile beraber enflasyon Türkiye’nin kabul edilebilir standartlarının çok üzerine çıktı. Sokaktaki enflasyonun çok daha yukarıda olduğunu hepimiz biliyoruz” dedi.
Ekonomik aktivitenin iki veriden takip edildiğini ve bunlardan birisinin GSYH olduğunu söyleyen Şahinöz, “Biz son çeyrekte yüzde 3 daraldık. Çeyreklik bazda bakıldığında Türkiye’nin GSYH’sı, son çeyrekte üçüncü çeyreğe göre geriledi. Üçüncü çeyrekte de ikinci çeyreğe göre gerilemişti. Yani iki çeyrektir Türkiye ekonomisi GSYH’ye göre küçülüyor. Kitap der ki iki çeyrek üst üste daralma varsa bunun adı resesyon. Hem ekonomik küçülme hem de yüksek enflasyon varsa bunun adı slumpflasyon. Eğer ekonomi yatay seyrediyor olsaydı, yani ne büyüyor ne de küçülüyor olsaydı buna stagnasyon, ekonomik durgunken yani büyüme ve küçülme olmazken bir de enflasyon varsa buna da stagflasyon deniyor. Bizde ekonomi küçüldüğü için bunun adı slumpflasyon. Bu yaşanan slumpflasyondur. Artık bunu tartışmaya gerek yok” açıklamasında bulundu.
İLK ÇEYREKTE DARALMA DEVAM EDECEK
Ekonomide daralmanın devam edip etmeyeceği konusunda da açıklamalarda bulunan Şahinöz, “Bu konuda bakmamız gereken bir tane veri var. O da imalat endeksi (PMI). Bu endeks bütün önemli ülkeler için hesaplanır. Türkiye için de hesaplanıyor. Bu endekste 50’nin üzeri büyüme kabul ediliyor, 50’nin altı ise küçülme. Son açıklanan GSYH’nın üzerinden ocak ve şubat ayları geçti. Türkiye bu aylarda ne yaptı? Orada endeks şubat ayında da 50’nin altında. Yani Türkiye ocak ve şubatta da daraldı. Türkiye 2019’un ilk çeyreğinde de daralıyor olacak” ifadelerini kullandı.