Seçime günler kala analizler yayınlayan ABD’nin muteber gazetelerinden NYT, ‘Türkiye’nin Ortasından Geçen Kanal’ başlıklı bir habere imza attı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın devasa projelerle Türkiye’ye damgasını vurmak istediğini belirten haber, Kanal İstanbul projesini konu ediniyor.
Carlotta Gall imzalı haber analizde, yapımı devam eden Çamlıca Camii’sine de ışık tutularak ilginç bir soru soruluyor. İstanbul’un en yüksek tepesinde ihtişamın sembolü olarak beyaz mermerlerden altı minareli Çamlıca Camii’nin inşa edildiğini kaydeden haber, çok sayıda Türk vatandaşının Erdoğan’ın Osmanlı padişahları gibi kendisi için bir anıt-mezar yaptırıp yaptırmadığını merak ettiğine dikkat çekiyor.
Haber, Osmanlı padişahlarının genelde yaptırdıkları camilerin bahçelerine defnedildiklerini hatırlatıyor.
Pazar günkü seçimlerin Erdoğan’ın 15 yıllık iktidarı için güven oylamasına dönüştüğünü ifade eden haber, Türk Cumhurbaşkanı’nın ‘sultanvari’ güçler elde ettiğini, siyasi düşmanlarını hapsettiğini, temel hak ve hürriyetleri kırptığını vurguluyor. Ancak Erdoğan’ın aynı zamanda yıllık yüzde 5’lik bir büyüme yeni bir orta sınıf yarattığının da altı çiziliyor. Erdoğan’ın ekonomideki kötü gidişi görerek seçimleri 18 ay erkene aldığı ve ilk defa ilk turda seçilmek için yüzde 50’lik barajı aşıp aşamayacağının belirsiz olduğu anlatılıyor.
Kanal İstanbul yanında, Avrasya Tüneli, Marmaray, Yavuz Sultan Selim ve Osman Gazi, İstanbul 3. Havalimanı gibi dev projelere de atıf yapan haber, bu projelerle Erdoğan’ın ülkeye damgasını vurmak istediğini ancak aynı zamanda inşaat sektörünü de canlandırdığına işaret ediyor. NYT, bu projelerin çoğunun ekonomik açıdan karlı olmadığını, Erdoğan’ın bu ihaleleri kendi destekçilerine verdiğini ve bir çok yolsuzluk iddiasının ortaya atıldığını hatırlatıyor.
Konut inşaatının doygunluk sınırlarına ulaştığını, 2 milyon evin satılamadığını, inşaat şirketlerinin ucuz krediler ve hatta takasla ev satmaya çalıştıkları belirtiliyor.
Habere göre, inşaat sektörünün toplam ekonomik büyüklükteki oranı artarken, sanayinin payının 2002’den bu yana yüzde 22’den yüzde 16’ye geriledi. Erdoğan’ın çok övündüğü iki projesinin Yavuz Sultan Selim ve Osman Gazi köprülerinin geçiş ücretlerinin yüksekliği dolayısıyla zarar ettiği ancak zararın devlet tarafından karşılandığı vurgulanıyor.
Haber-analiz Kanal İstanbul’un çevre ve arkeolojik alanlara zarar vereceği görüşünü dile getirirken 48 km’lik Kanal İstanbul’un 15 milyar dolara mal olacağının açıklandığını ancak projeyi eleştirenlerin bu rakamı 65 milyar dolar olarak verdiklerini belirtiyor. Projenin muhalifleri ayrıca 800.000 kişinin yerinden edileceğini, Marmara ve Kara Deniz’in eko-sisteminin büyük zarar göreceğini savunuyor.
Haberin önemli bölümleri şöyle:
Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünyanın en büyük havalimanından uzayıp giden köprülere ve devasa bir camiye kadar uzanan birçok tuhaf inşaat projesini ekonomik büyümenin motoru olması ve silinmez bir damgası bırakmak amacıyla kullandı.
Pazar günü yeniden seçilmek için kampanya yürüten Erdoğan, bugüne kadar en iddialı projesini açıklarken şu sözleri verdi: Türkiye'yi büyük bir güç haline getirecek olan ve ülkeyi iki parçaya bölen bir yeni bir ticaret yolu olarak işlev görecek bir kanal inşası.
“Panama'yı Panama yapan şeyin Panama Kanalı” olduğunu söyleyen Erdoğan, geçen hafta sonu İstanbul'da düzenlediği seçim mitinginde “Süveyş Kanalı, Mısır’ın en büyük maddi kaynağı.” ifadelerini kullanarak seçmenlerinden destek istedi.
Önümüzdeki seçimlerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 15 yıl süren iktidarında ülkenin geçirdiği dönüşüm üzerine bir “Beğendim” veya “Beğenmedim” oylaması olması muhtemel görünüyor.
Yıllık büyümenin ortalama olarak yüzde 5 olduğu ve bunun sonucunda bir orta sınıf oluşmasına rağmen makamında Padişahvari bir güç toplayarak, siyasi düşmanlarını hapse attı ve medeni hakları kısıtladı.
Ancak Erdoğan'ın en açık olarak iz bıraktığı nokta, herhangi bir ziyaretçinin gözü önünde duruyor: hemen her kasabada bulunan görkemli anıt ve altyapı yatırımları.
Halkın, Erdoğan'ın bina çılgınlığından rahatsız olduğunu gösteren işaretler var. Kanal İstanbul, Erdoğan'ın projelerini vizyoner olarak görenlerle, ekonomik politikalarını sorgulayan ve Cumhurbaşkanını çevresini zengin etmiş olan doyumsuz bir inşaat endüstrisi yarattığını düşünenleri birbirinden ayıran en kalın çizgi.
Erdoğan bu yıl beklenmedik bir şekilde baskın seçim ilan etti. Daha önce bölünmüş olan muhalefet beklenmedik bir şekilde birleşti. Erdoğan'ın yüzde 50'lik oy alıp alamayacağı giderek daha belirsiz bir hal aldı.
Erdoğan, hemen hemen her seçim mitinginde inşaatlarla ilgili başarılarını sıralıyor ve seçmenleri muhalif partilerin Adalet ve Kalkınma Partisi ya da AKP'nin yaptığı her şeyi yıkmayı planladıkları konusunda uyarıyor.
Büyük kanal projesi ise, kampanya posterlerinde ön sırada yer alıyor. Henüz temeli atılmayan bu projeye, eğer seçilirse hemen başlayacağını söylüyor Erdoğan.
Gerçekleştirdiği tüm megaprojeleri, Osmanlı padişahlarından cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e uzanan “büyük Türk liderleri panteonunda” kendisine bir yer edinmesini sağlamaya yönelik semboller yaratıyor.
Ancak Karadeniz'i Marmara Denizi'ne bağlayacak olan 15 milyar dolara mal olması beklenen (ancak birçok karşıt görüşlü kişi gerçek maliyetin 65 milyar dolara yaklaştığını tahmin ediyor) kanalı Erdoğan kendisi “çılgın proje” olarak adlandırıyor.
Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürü ve cumhurbaşkanı danışmanı Mehmet Akarca, “Bu, çılgın, iyi anlamada, vay canına, anlamında” diyor. “Bu kanal para kazandıracak. Gemiler geçmek için ücret ödeyecekler.”
Bu umut, en azından, hiç olup olmayacağı konusunda şüphe duysa da - ya da işe yarayıp yaramayacağı.
Çevrecilerse, kanalın ekosisteme vereceği, zararın İstanbul'u yaşanmaz hale getirecek kadar büyük olduğunu söylüyor. Arkeologlar, çok önemli bir Paleolitik kazı alanını tehlikeye atacağını ve ekonomistler de mali açıdan hesaplı olmadığını söylüyor.
Alman Marshall Fonu Ankara direktörü Özgür Ünlühisarcıklı, şehirleri ve kırsalı birbirine bağlayan altyapı projelerinin Türkiye’nin ekonomisine katkı sağladığını söylüyor.
Ancak Erdoğan'ın karştıları uyguladığı ekonomik modelinin şüpheli, hatta yozlaşmış olduğunu belirtiyor.
Eski bir başbakan yardımcısı olan Abdüllatif Şener, Erdoğan'ın inşaat politikasının kendi çevresini kar ettirmekten başka bir amacı olmadığını iddia etti.
“Yurttaşların kaygılarını düşünmüyorlar” diyen Şener, Aziziye’de bir seçim mitinginde konuşurken iktidar hakkında “Dostumu, ailemi, yakın çevremi, koca arkadaşımı nasıl daha zengin yapabilirim diye düşünüyorlar. Bu zihniyetle, bu ülke felaketten kaçamazdı.” yorumunu yaptı.
Erdoğan ise rakiplerini yalan söylemekle itham ediyor.
Türk Merkez Bankası eski başkanı ve İyi Parti kurucularından Durmuş “Parayı en iyi şekilde kullanmıyoruz” diyor.
“Bunun tamamı dış borçla finanse ediliyor. Bu yatırımlar yeterli gelir sağlıyor mu, bu kredileri geri ödeyebilir miyiz?” sorularını soruyor.