NİĞDE (CİHAN)- Niğde Barosu Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlediği programla Avukatlar Günü'nü kutladı. Program Atatürk anıtına çelenk konulmasının ardından saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı.
Niğde Barosu Başkanı Avukat Hüseyin Demirbilek, "Bu benim Baro Başkanlığında 3'üncü meslekte fiili olarak 16'ıncı Avukatlar Günü'm. Aradan geçen zaman içerisinde mesleğimizin sorunları sürekli arttı. Yargıya olan güven azaldı. Yargıda nitelik düştü. Bundan en çok vatandaşlarımız muzdarip ama çözüm hususunda hiç yol kat edilemedi. Sayısı yüzleri bulan içinde yeterli öğretim elemanı olmayan Hukuk Fakülteleri açıldı birçok mağdur yaratıldı. Sorunlar daha da büyüyeceğe benziyor. Ancak bizler yargının içinde bulunduğu sorunları bir türlü konuşamıyoruz, sesimizi duyuramıyoruz, meselelerin üzerini örtüyoruz, sürekli öteliyoruz, görmezden geliyoruz, hafife alıyoruz. Adalet hafife alınmaya gelmez. Ama bizler yargı bağımsızlığı ve adil bir yargı için umudumuzu hiç kaybetmeyeceğiz.
Bu umutla hepinizin Avukatlar Günü'nü bir kez daha kutluyorum." dedi.
"MESELE GÜVENLİK SORUNUDUR"
Can sıkıcı günler yaşadıklarını belirten Baro Başkanı, 1 Nisan günü Çağlayan Adliyesi'nde görev yapan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın teröristlerce rehin alınarak katledildiğini belirtirken, "Teröristlerin küçücük bebekleri dahi rahatlıkla öldürebildiklerini bilen buna tanık olan bir toplumuz. Terör yıllardır büyük acılar yaşattı ve ne yazık ki yaşatmaya devam ediyor. Yargının diğer kurucu unsurlarını oluşturan tüm hakim ve savcılar meslektaşımızdır. Onlara yapılan her saldırı biz avukatlara yapılmıştır, hukuk düzenine yapılmıştır, topluma yapılmıştır. Hangi mesleğe sahip olursa olsun, toplumdaki statüsü ne olursa olsun, terörü ve teröristi cesaretlendiren kim varsa, kim mazur görüyorsa, kim yardım ediyorsa, kim görmezden geliyorsa, kim hafife alıyorsa hepsini lanetliyoruz. Bu vesileyle değerli savcımıza bir kez daha Allah' tan rahmet yakınlarına ve yargı camiasına başsağlığı diliyorum. Çağlayan Adliyesi'nde yapılan saldırıyı öğrendiğimizde terör örgütünün, terör saldırısının, saldırı sonucunda yapılan müzakerelerin ve müdahalenin geri planda kalıp konunun avukatlara odaklanacağı hiç aklımıza gelmezdi. Bunu tahmin dahi edemezdik. Ancak bugün ne yazık ki terör konuşulmuyor. Terör örgütlerinin faaliyetleri konuşulmuyor, güvenlik ve istihbarat zafiyeti dile getirilmiyor, daha çok teröristin elindeki cübbe konuşuluyor. O cübbe üzerinden avukatlar kötüleniyor ve cezalandırılmak isteniyor. Hayretler içerisindeyiz. Konu avukatların x ray cihazından geçmek istemediği şeklinde algılatılmak istenmektedir. Mesele buysa bu cihaz tünel büyüklüğünde olsa biz bunun içerisinden de geçeriz. Bizim böyle bir kaygımız yok. Ancak bizden müvekkillerimize ait özel bilgilerin, mahremiyetlerinin ifşası da elbette istenemez. Mesele güvenlik sorunudur. Adliyede görev yapan herkese uygulanan güvenlik standardının avukatlara da uygulanması gerekir. Avukatlar yargı görevi yapmaktadır. Yargı görevi yapan diğer paydaşlarımıza ne uygulanıyorsa, Avukatın sır saklama yükümlülüğünden kaynaklanan mahremiyete, müvekkillerine ait kimsenin görmemesi ve bilmemesi gereken belgelere, delillere ilişecek uygulamaları kabul etmemek kaydıyla bizlere de uygulansın. Ama saldırganın elindeki cübbeden yola çıkarak güvenlik sorununu yaratan Avukatlar gibi göstermek ve Avukatlar potansiyel suçlu algısı yaratacak uygulamalar yapmak başta vatandaşın yargı güvenliğini yok eden bir yaklaşımdır. Tekrar ediyorum sağlıklı değildir. Meseleyi de asla çözmeyecektir. Terör faaliyetleri içerisinde her meslekten insanlar olduğu gibi Avukatlık mesleğine sahip insanlar da olabilir. Hepsini başta lanetledik yine lanetliyoruz. Bu varsayımla her meslek gurubunu potansiyel suçlu ilan edebilir miyiz? Siyasetçiler içerisinde yok mu, olmadı mı? Bu ülkeyi siyaset yönetiyor. Ne yapalım siyaset kurumuna güvenmekten vaz mı geçelim? Elbette vazgeçemeyiz." diye konuştu.
CİHAN