CHP lideri, Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'un çevik kuvvet polisi Mevlüt Altıntaş tarafından öldürülmesi olayına ilişkin "Silahı kim verdi, kim azmettirdi; failleri yargının önüne çıkarın" yorumunda bulundu.
Niye canlı yakalamıyorsunuz?
Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
Devleti siz yönetiyorsunuz, bizden bir şey istediğinizde vermediysek söyleyin. Terör konusunda mücadele ciddi bir iştir. İstihbaratı çöken bir ülkede terörle mücadele yapılmaz.
Siz, devlette liyakatı tamamen çökertirseniz terörle mücadele edemezsiniz. Terörle mücadelede ayrıca dış politikaya da dikkat etmek zorundasınız, komşunuzda yangın varsa elinizde benzin bidonuyla giderseniz terörü engelleyemezsiniz.
Masaya oturmayacaksınız, muhatap olmayacaksınız. Oslo'da masaya oturdunuz, Habur'da masaya oturdunuz, ayaklarına hakimler, savcılar götürdünüz. İmralı'da masalar kurdunuz defalarca söyledik, "Bu yol yol değildir, önleyemezsiniz" dedik. "Önleriz" dediniz, faturayı kim ödüyor şimdi? İktidar olan beylerin çocukları mı ödüyor, hiçbiri askere gitmiyor, gariban anaların, babaların çocukları ödüyor.
BİR TEK SORUMLU İSTİFA ETMİYOR
Bunun üzerinde hepimizin durması lazım, vicdanım sızlıyor. Böyle bir devlet yönetimi olabilir mi, 2002'de terörsüz bir Türkiye alacaksın, 14 yılda terör bataklığına çevireceksiniz. Böyle bir devlet yönetimi dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Yüzlerce insanımız hayatını kaybetti. 20 Temmuz'dan bu yana 843 güvenlik görevlimiz şehit oldu. Siyasi sorumlusu kim bunların? Bir Allah'ın kulu "Siyasi sorumluluk benim, görevi bırakıyorum" dedi mi. Yok. Bu işin sorumlusu kim, bakan mı, bakkal mı, ülkeyi yönetenlerdir sorumlular. Ama hiç kimse sorumluluk almıyor. Havuz medyası CHP'yi suçluyor, sanarsınız ki 14 yıldır CHP yönetiyor ülkeyi.
CİHATÇILARA KUCAK AÇTINIZ
Allah akıl fikir versin bunlar, Allah akıl fikir versin. Terörü önleyecekseniz radikal cihatçı gruplara kucak açmayacaksınız, silah vermeyeceksiniz, arkalarında durmayacaksınız. Bakın dün akşam Rusya'nın büyükelçisi hain bir saldırıyla hayatını kaybetti. Yakışmıyor Türkiye'ye, yakışmıyor. Öldüren kişinin bir polis olması, ayrıca üzerinde durmamız gereken bir noktadır. O kişinin canlı yakalanmayıp da öldürülmesi yine üzerinde durmamız gereken bir noktadır.
NİYE CANLI YAKALAMIYORSUNUZ?
Kimse yok, niye canlı yakalamıyorsunuz. Kaldı ki, bu saygıdeğer büyükelçi Türkiye-Rusya ilişkilerinin düzelmesi için olağanüstü çaba harcayan bir isimdir. Kendisine ve Rus halkına taziyelerimizi iletiyoruz. Hiçbir yabancının kendi ülkemizde bir suikasta kurban gitmesini istemiyoruz. Onları korumak bizim şerefimizdir, koruyamıyorsak ciddi bir sorun var. Onu öldürenden çok onu azmettireni bulmamız gerekiyor. Fotoğraflara bakın arkasında duruyor.
Silahı çekiyor, sloganlar atıyor, yere düşen büyükelçiyi defalarca kurşunluyor. Bu tabloyu bu ülkenin vatandaşları hak etmiyor. Şiddetle kınıyoruz. Bunun faillerini mutlaka bulun, hükümete sesleniyorum, failleri yargının önüne çıkarın. Necip Hablemitoğlu'nun geçen hafta anma gecesi vardı. O da faili meçhul bir cinayete kurban gitti. Tıpkı Uğur Mumcu gibi. Bulmak gerekiyor failleri, dosya yeniden açılıyor. Düne kadar niye kapalıydı?
Biz bunları konuşurken bir gazeteci daha hapse atıldı, Hüsnü Mahalli. Türkiye -Suriye ilişkilerinin düzelmesini arzu eden bir gazeteci. Sağlık sorunu olan bir gazeteci. Çağırıyorsunuz, saatlerce, günlerce bekletiyorsunuz, sonra tutuklama kararı veriyorsunuz. Yargıcın namusu adaletli davranmaktan geçer değerli arkadaşlarım, siyasi iktidarın sopası konumuna gelen kişilere hakim denmez, onlar hakim, yargıç değiller. Dolayısıyla hepimizin bu konuda duyarlı olması lazım. Eline silah mı aldı, birini mi vurdu?
147 GAZETECİ HAPİSTE
146 gazeteci hapisteydi, oldu 147. Biz bunları tartışıyoruz, ama bu Ankara'daki beylerin niyetleri farklı, görmezden geliyorlar. Bütün dertleri "Nasıl biz birisini başkan yapacağız" Bakın 2016'da üç darbe oldu. 4 Mayıs 2016 darbesi, yüzde 47.5 oy alan Davutoğlu Saray'a davet edildi, elinden görevleri alındı, kapıya kondu. Bu demokrasi darbesi değil de nedir? Başarısız olsa anlarım, imza toplansa anlarım. Bir kişi Saray'a çağırıyor, "İstifa edeceksin" diyor ve istifa ediyor. 15 Temmuz darbe girişimi, başarıya ulaşmadı. Hep birlikte mücadele ettiğimiz için başarıya ulaşmadı. Ama birisi çıktı dedi ki; "Bu darbe girişimi Allah'ın lütfudur" dedi.
20 Temmuz'da üçüncü darbe süreci başladı, OHAL ilan edildi. Ne oldu? OHAL ile aldılar yetkisi, parlamento tümüyle devre dışı bırakıldı. On binlerce memurun işine son verdiler, açığa aldılar. Gazetecileri hapse aldılar. Değerli arkadaşlar, yüz yıllık kurumları kapattılar. Askeri okulları, hastaneleri kapattılar. Herkes tarihiyle övünür, biz tarihimizi yok ederek bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.
YAPILAN REJİM DEĞİŞİKLİĞİDİR
Mete Han'dan beri süregelen emir-komuta zincirini yok ettiler. Yerli ve milli değil, gayri milli bir sürecin içine soktular Türkiye'yi. Her darbecinin bir amacı vardır, her darbeci geleceğini güven altına almak ister. Darbeden sonra düzenlenen tüm anayasalar darbeciler güven altına alınmıştır. 20 Temmuz darbesinden sonra da anayasa teklifiyle darbecileri koruma altına alıyorlar. Diyorlar ki, "Biz partili cumhurbaşkanlığı sistemi getiriyoruz, rejim değişikliği yapmıyoruz" diyorlar. Yapılan tam bir rejim değişikliğidir. Dikta sistemine uygun bir şekilde yapıyorlar. Bir diktatöre bağlı.
Bir kişiye ben Meclis'i feshetme yetkisi vermem ben, istersen Mustafa Kemal Atatürk ol" diyorlar. TBMM'nin ne anlama geldiğini unuttuk, nasıl kurulduğunu unuttuk. Bir diktatöre Meclis'i feshetme yetkisi vermek istiyorlar, vermeyeceğiz arkadaşlar, vermeyeceğiz! "