Geçtiğimiz günlerde Amerikalı yazar Paul Auster, Türkiye'ye gelmek istemediğini söylemiş, demokratik yasaları olmayan ülkelere gitmediğini eklemişti.
Bunun üzerine Başbakan Tayyip Erdoğan da, "Gelsen ne olur, gelmesen ne olur, aman gel!" cevabını vermişti. Dikkat çekici bir ayrıntı da Auster'ın daha sonra yayınladığı yazılı cevapta Ragıp Zarakolu'ndan bahsetmesiydi. Auster'in cevabından bir gün sonra Zarakolu, İsveç Sol Parti milletvekillerinden bir grup tarafından Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterildi. Başvuru metninde Zarakolu'nun, tabu sayılan konulardaki kitapları yayımlayarak tartışmalara ve Türkiye toplumunun demokratikleşmesine katkıda bulunduğuna yer verildi. Örnek olarak da ilk kez Ermeni soykırımını konu alan bir kitabın Türkçe çevirisini yayımlaması gösterildi.
Herkes aday gösterilebilir
Nobel Barış ödülü, Türk diplomasisinin başında Ermeni soykırımı oylamalarına benzer Demokles'in kılıçı. Daha önce Leyla Zana'nın bu ödülü almaması için Hariciyemiz epey mesai harcamış ve başarılı olmuştu. Özellikle Kürt ve Ermeni meselelerinde gündeme gelen ve adli takibata uğramış kişilere her sene mutlaka Nobel ödülü verilmesi için çalışan gönüllü bir lobi var. Nobel ödüllerini son yıllarda kazananlarını göz önüne aldığımızda bu ödülün siyasi hesaplarla belirlendiğine dair kuşkular artıyor. 2009 yılında Başkan Obama'nın henüz göreve seçilir seçilmez bu ödüle layık olması tepkilere sebep olmuş, icraata göre değil niyete ödül verildiği eleştirileri yapılmıştı. Nobel Edebiyat ödülüne layık görülen Orhan Pamuk'un bu ödülü kazanmasında Ermeni soykırımı ile ilgili sözlerinin etkili olduğunu düşünenlerin sayısı da epey fazla.
Kadim Türkiye'ye muhalifleri Ermeni diasporasının ve özelikle Avrupa'da mukim PKK sempatizanı örgütlerin Türkiye'yi zor durumda bırakmak için her sene bu ödüle bir aday çıkarmaları artık gelenek haline aldı. Bu sene Ragıp Zarakolu ile beraber marjinal bir aday daha var: Roj Tv.
Geçtiğimiz ocak ayında Roj TV Danimarkalı bir grup tarafından Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterildi. Trajikomik olansa 20 gün önce yine aynı ülkede mahkemenin "Roj TV, terör örgütünün yayın organıdır" kararı almasıydı. AB'nin resmen terör örgütü olarak tanımladığı PKK'nın yayın organını Nobel'e aday gösterilmesi bu adaylık sürecinin ne kadar politize olduğunu ortaya koyuyor. Aslında herkesin herkesi aday gösterebildiği bu adaylık süreci, politik sivil toplum kuruluşlarının propaganda yapmaları için bir vesileden ibaret. Karar verme sürecinde ne kadar etikili oldukları kesin olarak bilinmese de bu grupların önayak olduğu Nobel haberleri, ilgili ülkelerin kamuoylarında önemseniyor. Nobel ödül komitesi kimin aday olarak kabul edildiğini açıklamıyor ancak her başvuruyu kabul ediyor.
Leyla Zana, beş kez aday gösterildi
Adı Nobel ile uzun süre anılan en bilindik isim Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana. Terör örgütünün propagandasını yapmaktan dolayı birçok davası bulunuyor ve hapis cezası isteniyor. Zana 1995, 1998, 2004 ve 2005'te, son olarak da 2009'da Halepçe Mağdurları Merkezi (CHAK) Norveç Komitesi tarafından Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterildi. Özellikle hapiste olduğu dönemlerde Nobel Barış Ödülü'ne layık görülme şansının yüksek olduğu uluslararası çevrelerde dile getirilmişti.
Yaşar Kemal, Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilen ilk Türk unvanını taşıyor. Bir toplantıda kendisine, "Orhan Pamuk'un aldığı Nobel Ödülü'nün siyasi olup olmadığı" sorusuna, "Bu soru bana sorulmaz. Ben Nobel'e aday ilk Türk'üm. 1973'ten beri adayım. Ölene kadar da aday olacağım." cevabını veriyor. Bir röportajında da, "Yaşar Kemal, bu yıl da Nobel adayı diyorlar. Hayır, Nobel adayı bir defa gösterilir. Ben 1973'te gösterildim." diyor. 2002'de Yaşar Kemal'i Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösteren Pen Yazarlar Derneği'nin gerekçesi şöyle: "Yaşar Kemal, daha önceki yıllarda Nobel Ödülü'ne aday gösterilmiştir. Önceki aday gösterilme nedenlerindeki geçerlilik ve uygunluk, süregelen yaratıcı edebiyat çalışmaları, dünyayı kavrayan sorumlu aydın tavrıyla iyice perçinlenmiştir."
Nobel Batı dünyasının çocuğudur
Zülfü Livaneli, geçtiğimiz yıl ekimdeki köşe yazısında Nobel hakkında şunları söylüyor: "Nobel'in İsveçli yazarlardan oluşan jüri üyesi var. Zaman zaman değişen bu jüri üyeleri kendi beğenileri, psikolojileri, ilişkileri ve politik görüşleri doğrultusunda tartışıyor ve oylarını veriyor. Nobel'i diğer ödüllerden ayıran en önemli özellik, ne jürinin yetkinliği ne de edebiyat kalitesi. Çünkü dünyada bu jüri üyelerini kimse tanımaz, verdikleri kararlar da çok tartışılır. Nobel'i Nobel yapan en önemli özellik, çok büyük bir para veriyor oluşudur. Bu durum, 1901'den beri dünyanın dikkatini küçük İsveç'in başkenti Stockholm'e çevirmiştir.
Bunlara bir de politik çevreler eklenir. Nobel, Batı dünyasının çocuğudur ve Amerika'nın, Avrupa Birliği'nin politik uzantısı gibi davranmayı doğal sayar. Kısacası Nobel'in jüri üyeleri her zaman, çeşitli çevrelerden gelen ağır baskıları dengelemeye çalışır. Bunun sonucu olarak da bazen gerçekten değerli yazarlara ödül verirler ama bazen de pusulayı şaşırır ve skandal kararlara imza atarlar."
ZAMAN