Nobran cahilleri gibi

Samanyoluhaber.com yazarlarından Safvet Senih'in yeni köşe yazısı 'Nobran cahiller gibi' başlığını taşıyor.
         Bir araştırmacı arkadaşımız Denizlili Hasan Feyzi Efendi Ağabeyimiz üzerine araştırma yapıyordu. Oğluna ulaşmış ve  “Babanızın kitapları nerede?”  diye sormuş. O da “O kitaplar köyümüzün bağ evinde.” demiş. Beraber kitapları görmeye gitmişler. Ev harabe gibi perişan…  Ne oldu diye köylülere sormuşlar. “Buralarda çalışan inşaat işçileri evi sahipsiz görünce içine girdiler ve kalmaya başladılar. Kışın havalar soğuyunca, odun yerine bütün kitapları yaktılar” diye cevap almışlar…

         Aynen bu süreçte, Hizmet’in bastırdığı kitapları, Risale-i Nurları, hatta Kur’anları imha etmekten çekinmedikleri  gibi…

*            *                *

TEBBET   SURESİNE  TAKILIP  KALANLAR

         İslâmiyet aleyhine çalışan bir profesör, geniş çaplı konferanslar vermek için Kur’an üzerine bir araştırma yapmak istiyor. Fakat Tebbet Suresine takılıp kalıyor. Çünkü düşünüyor: “Bu Tebbet Suresi, Ebu Leheb ve Karısının Cehenneme gideceklerini anlatıyor. Bu sure indikten sonra da on seneye yakın yaşıyor. Müslümanları zora sokmak için şöyle diyebilirdi: “Bakın ben artık Müslüman oldum. İmanım var. Ben nasıl Cehenneme gidebilirim!”  Fakat şu basit işi bile yapamadı ve inkâr üzere öldü. Şimdi böyle bir âyet Muhammed’in sözü olamaz. Burada İlahi bir irade söz konusu.” demek zorunda kalmıştı.

*            *                *

         “Aşkabat’tan Issık Göldeki okulumuza, bizi bir Kırgız  Öğretmen götürdü. Yolda şunları anlattı. Biz çocuktuk, babam çok içki içerdi. Bazen eve gelirken yolda sızar kalırdı. ‘Annem  bize gidin bakın çocuklar, babanız sokaklarda kalmıştır.’  derdi. Biz de alıp getirirdik. Böyle olmasına rağmen babam dilini unutmasın diye bana ‘İslâm’  ismini dermiş.” (Bursa’dan bir arkadaş)

*            *                *

İSRAF-I  KELAM

         Bir tarikatın zikri derin derin düşünüp hayrete vararak “Yâ!”  demekmiş. Yeni birisi katılınca, iki defa “Yâ!  Yâ!”  deyince kendisini, isrâf-ı kelamda bulunduğu için ikaz etmişler.

         Bu, kıssadan da bir hisse çıkararak bizler de her türlü israftan uzak dursak. Kalbî ve ruhî hayatta derinleşsek. Dünyeviliğe tâbî ve tâlip olmasak. Meşru dairedeki kesb ve kazançlarla iktifa etsek. Hocaefendi’nin bu tavsiyelerinin  yanında Üstadın da “Helâl daire keyfe kâfidir, harama girmeye ihtiyaç yoktur.” sözünü düstur-u hayat yapsak.

*            *                *

         Seneler önce İzmir’den bizim köye bir arkadaşın arabasıyla gidiyorduk. Uşak-Gediz arasında karlı bir gece idi ama arkadaş arabayı durdurup teybin sesini iyice açtı. Yanımızdan bir kamyon geçiyordu. Durdu. Şoför yanımıza geldi bir sıkıntı, bir ârıza mı var diye sordu. Arkadaşımız da  “Yok sağ ol. Biz biraz mezardakilere Kur’an dinletmek istemiştik.” dedi. Adam hayretle kafasını sallayıp Allah, Allah, dedi. Zaten dünya bir hayret yeri değil mi?  Sahip olmaya değil şâhit olmaya ve İcraat-ı İlahiyeye hayranlık ve hayret duymaya gelmedik mi?

         **               *                *

         Merhum şâir Arif Nihat  Asya, ünlü naatının son bölümünde diyor ki:

Vicdanlar sakat çıkmadan

Ya Muhammed yarına

İyiliklerle gel, güzelliklerle gel

Adem oğullarına!

         Yüreklerden taşsın

         Yine, imanlar!

         Itrî bestelesin Tekbir’ini

         Evliya okusun Kur’an’lar!

         Ve Kur’an’ı göz nuruyla çoğaltsın

         Kayışzâde Osman’lar!

Na’tını Gâlip yazsın, Mevlid’ini Süleyman’lar!

Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle

Geri gelsin Sînanlar!

         **               *                *

         Şeyh Edebâli’nin, Osmanlı Devletinin Kurucusu ve Damadı Osman Gâziye Vasiyeti:

         Ey oğul, artık Bey’sin!  Bundan sonra öfke bize, uysallık sana. Suçlamak bize, gönül almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik bize, hoş görmek sana. Anlaşmazlıkla bize adâlet sana. Haksızlık bize, bağışlamak sana…

         Ey oğul, sabretmesini bil; vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma; insanı yaşat ki, devlet yaşasın.

         Ey oğul, işin ağır, işin çetin, gücün kula bağlı, Allah yardımcın olsun…  Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelâmlısın!  Ama bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen, sabah rüzgarında savrulur gidersin; öfken ve nefsin bir olup aklını yener. (götürür)

         Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın!  Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi değildir. Bütün bilinmeyenler, fethedilmeyenler, görünmeyenler, seni ancak faziletli ve ahlâklı dursun gün ışığına çıkacaktır.

         Ey oğul!  Ananı, atanı say! Bereket  büyüklerle beraberdir. İnancını kaybedersen, yeşilken çöllere dönersin.

         Açık sözlü ol!  Her sözü üstüne alma! Gördüğünü (bazan, yerine göre)  görme!  Bildiğini bilme!  Sevildiğin yere sık gidip gelme!

         Ey oğul!  Üç kişiye acı:  Câhil arasındaki âlime, zenginken fakir düşene ve hatırlıyken  itibar kaybedene.

         Ey oğul!  Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Haklıysan mücadeleden korkma!..

         **               *                *

         Sokullu Mehmet Paşa asker devşirmedir. Sağlam bir Müslüman olarak Vezir-i Azamlık (Başbakanlığa) makamına kadar yükselmiştir. Hristiyan olan annesi kendisi için  bir kilise yaptırmasını isteyince, Şeyhülislama danışmış, o da bir papazlık, bir cemaatlik bir kilise yaptırırsın, annenin isteğini yerine getirmiş olursun, diye söylemiş.

         Sokullu Mehmet Paşa, her gün sabah namazından sonra tarihten bir bölümü hizmetçisine okuturdu. Bir sabah, tarihten I. Murat Hüdavendigar’ın I. Kosova Meydan Muharebesinde bir Sırplı tarafından araya sızıp şehit edildiği bölüm okunmuştu. Paşa bunun üzerine ağladı ve Allah’tan kendisine şehitlik nasip etmesini ihlâsla istedi. O gün Başbakanlığa gitti. Çalışma yaparken, o halkı dinleme günü olduğu için herkesin derdini dinliyor, istekleri not ediyordu. Bir ara Sırp asıllı bir vatandaş “Derdimi kulağınıza anlatmak istiyorum”  diye iyice yanına yaklaşıp zehirli hançeri sapladı ve Sokullu’yu şehit etmiş oldu. Böylece onun da samimi duası kabule karin olmuş oldu. Cenab-ı Hak, bütün geçmişlerimize rahmet eylesin.
25 Haziran 2025 11:19
DİĞER HABERLER