Nurlu Şehir misafirlerini ağırlıyor

Nurlu Şehir misafirlerini ağırlıyor
Veda tepelerinde Hz. Muhammed'i gördüğünde Medine için yeni bir bahar mevsimi başladı.
TURHAN BOZKURT - ZAMAN O gün, adı Arapça'da 'bir kimseyi azarlamakta, kınamakta çok ileri gitme' manasındaki Yesrib idi. Yeni adı kıyamete dek misafiri olacak Hz. Muhammed'in dudaklarından döküldü: Medine-i Münevvere (Nurlu Şehir). Sınırlarını elleriyle gösterdi ve Hz. İbrahim'in Mekke'de çizdiği harem-i şerif gibi Medine de harem (gayrimüslimlerin girmesi yasak bölge) oldu. Peygamberimiz "Allah'ın ve meleklerin laneti harem sınırları içinde kötülük yapanların üzerine olsun." hadisiyle burasının sonsuza kadar diğer şehirlerden farklı kılındığını haber veriyordu. Allah Resulü'nün (sas) temelini kazdığı, duvarına kerpiç taşıdığı ve içinde hane-i saadetinin de yer aldığı Mescid-i Nebevi aradan geçen 14 asırda çeşitli değişiklikler gördü. Burası sütunları hurma kütüklerinden, çatısı hurma dallarından, duvarları insan boyunda bir mescitti. Bir gece şiddetli yağmur yağmış, mescidin toprak zemini, sular ve çamurlarla dolmuştu. Ashabı kiram, elbiselerinin etekleriyle taşıdıkları çakılları namaz kıldıkları yerlere serperek namazlarını eda edebilmişti. Hz. Peygamber namazdan sonra 'Bu ne güzel sergidir.' buyururken, mescit hasır sergiye Hz. Ömer (ra) devrinde kavuşabildi. Mescid-i Nebevi hurma dalları yakılarak aydınlatılırdı. Minberi, mihrabı yoktu. Bir bölümü suffe denilen fakir öğrencilere ayrılmıştı. Güneyden kuzeye uzunluğu 50 metre, doğudan batıya eni de 49 metre idi, 2450 metrekare büyüklüğe sahipti. Emevi ve Osmanlı dönemlerinde yapılan tadilatlara Suud yönetiminin ikinci genişletme çalışmaları eklendi. Müslümanların en kutsal mekânlarından Mescid-i Nebevi şimdi hem kapasitesi hem de kullanılan en son teknolojisi ile görenleri hayran bırakıyor. En dikkat çeken özelliği, aynı anda 1 milyon kişinin namaz kılmasına imkân veren cesameti. 1988'de başlayan ve birkaç yıl önce tamamlanan genişletme projesi ile Mescid-i Nebevi'nin 17 bin metrekare kapalı alana sahip eski yapısı ilave yapılarla 100 bin metrekareye ulaştı. Çatı katı 67 bin, haremi çevreleyen açık alan 235 bin metrekare olmak üzere toplam alanlar 400 bin 327 metrekare oldu. Böylece kapalı kısımlarda 300 bin kişinin namaz kılabilmesi sağlandı. Üst katta ise 90 bin kişi namaz kılabilirken kapasite dış avlularla 1 milyona ulaştı. Açılır kapanır kubbeler Yeni bölümde 27 adet hareketli kubbe var. Her biri 60 ton ağırlığındaki (9 tonu ahşap, kalanı metal) bu kubbeler ihtiyaç halinde elektrikli makaraların yardımı ile anında açılıp, kapanıyor. Elektrikler kesildiğinde elle de açılabilen kubbelerdeki teknolojinin bir benzeri Mescid-i Nebevi'yi çevreleyen dev şemsiyelerde de kullanılmış. Almanya'da özel olarak imal edilen elektrik direği uzunluğundaki 270 şemsiyenin her birine 2 milyon Euro (yaklaşık 4 milyon TL) harcandı. Yukarıdan aşağı doğru açılan (gonca gibi) şemsiyelerde yağmur ve gün ışığına dayanıklı özel kumaşlar kullanıldı. Türk mühendisler de şemsiyelerin komuta merkezinde görev alıyor. Güneş battığında kapatılan şemsiye direklerinde aydınlatma lambası ve hoparlör de yer alıyor. 30 yıl garantili şemsiyelerin de yer aldığı alanlar kameralarla kontrol ediliyor. 627 adet güvenlik ve naklen yayın kamerası sayesinde mescidin her noktası görüntülenebiliyor. 5 km mesafeden gelen serinlik Teknoloji bununla da sınırlı değil. Devasa mescidin en uç noktasındaki sesle imamın hemen yanındaki sesin kalitesi aynı. Yeni yapıda Emevi kemerleriyle sütunların birleştiği noktalardaki altın sarısı kaplamalar hoparlör görevi yapıyor. Mescid-i Nebevi soğuk su sistemi ile soğutuluyor. Bu su uzaklığı yaklaşık 5 km olan bir tesisten özel bir tünel vasıtasıyla hareme gelmekte. Klimaların üflediği hava sütunların etrafındaki bakır rengi ızgaralardan mescide ulaşıyor. Açık alanda sıcaklık 57 santigrat derece iken bile bütün kapalı mekânlarda serin hava sirkülasyonu temin ediliyor. Bunun için bir bilgisayar programı devrede. Hutbeler kamerayla kaydediliyor. Mescit içinde taht şeklindeki sandalyelerde müderrisler oturuyor ve namaz vakitleri dışında tefsir, fıkıh gibi alanlarda ders veriyor. Bu dersler de merkezi bir sistemle kayda alınıyor. Temizlik için asansör vinçler, tekerlekli süpürgeler... Bütün hizmetlerde görevli 3 bin kişiyi sevk ve idare eden yönetim merkezi... Özel yazılımlar, telsiz haberleşmesi ve uzay üssünü andıran elektronik sistemlerle donatılmış gözetleme merkezine hayran kalmamak mümkün değil. Müslümanlar, teknolojinin Peygamber Efendimiz'e koşanların hizmetinde olduğunu görmekten iftihar ediyor. Mescid-i Nebevi'nin 10 minaresinden 6'sı yeni. 4 minare 1950'lerdeki Suud genişletmesinden, ikisi Osmanlı'dan kalma. Yeni minareler 104 metre, 334 basamaklı, beş şerefeli. Minarelerin üstündeki hilaller Türkiye'de imal edildi. Her birinin ağırlığı 4 bin 200 kg ve altınla kaplı. 81 kapı, her kapının da bir ismi bir de numarası var. Babusselam 1 No'lu kapı ve bunun tam karşısındaki Babulbaki ise son kapı. Minare eğik, niçin? Peygamber Efendimiz'in (sas), Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'in (ra) kabirlerinin bulunduğu Ravza-i Mutahhara ya da Kubbetul Hadra (Yeşil Kubbe) bugünkü mimari özelliklerine Osmanlı döneminde kavuştu. Yeşil Kubbe'nin yanı başındaki (yüzünüzü kuzeye döndüğünüzde sağ baştaki) minarenin diğerlerine nazaran hafif eğik olduğu belirtiliyor. Herhangi bir depremde Hz. Muhammed'in (sas) kabrinin üzerine devrilmesine engel olmak maksadıyla minare dışa doğru eğimli inşa edilmiş. Harem'in sınır taşlarını Osmanlı dikti Haremeyn kutsal yerler olduğu için sınırları dahilinde yabani hayvanları avlamak haram edilmiş. Ancak Medine'de Mekke'den farklı olarak arazi tarım arazisi olduğu için, yeşil ağaç ve otların ihtiyaç olduğu zaman kesilmesine izin verilmiştir. Mekke'de ise sadece İzhir gibi bazı bitkiler kesilebilir. Medine Haremi, şehrin doğusundaki 'Harrat-ul Vâkım' denen, volkanik kara taşlı alan ile batıda harratül-vebere adıyla bilinen, kara taşlık arasındaki bölgeyi içine alır. Son yıllarda yol, okul, park, apartman ve işyeri yapımı sebebiyle bu iki taşlık alanın belirtilerinin yok olmasından endişe ediliyor. Haremin kuzey sınırı, Sevr Dağı'dır. Bu dağ Uhud Dağı'nın arka tarafında, kızıl renkli, ayakta duran bir insan gibi, dik, küçük bir dağdır. Bu dağcığın yakınından, Medine Havaalanı -Cidde- asfalt yolu geçer. Bu yol gayrimüslimler için yapılmıştır. Medine-i Münevvere'nin güney sınırı ise Ayr Dağı'dır. Kısaca: Harem Medine'nin doğu cihetinde bulunan ve Harra denen taşlık araziden, batıda yine Harra denen diğer bir taşlık alan ile, kuzeyde Sevr Dağı, güneyde ise Ayr Dağı arasında olan 19 km'lik bölgedir. Harem sınırlarını gösteren sınır taşları Osmanlı döneminden kalma. Hat yazılarında Türk imzası Medine üzerine araştırmalar yapan ve 22 yıldır burada ikamet eden eğitimci yazar Mehmet Altan, Mescid-i Nebevi'nin, son genişletilmiş bölümünün iç duvarları pencere altına gelecek şekilde kolondan kolona mermer panolardan oluşan hüsnü hat tablolarıyla donatıldığını belirtiyor. Mermer panolara Yasin-i Şerif, Tebareke gibi 7 sure iki genç Türk hattat tarafından yazılmış. Altan'ın verdiği bilgiye göre her biri 5 metre çapında ve 2 bin 200 kg ağırlığında bronzdan mamul 68 adet avize tavanları süslemekte. Mescidin altında (yeni bölümün) 8 bin 500 adet betonarme kazık mevcut. Derinlikleri 20 ile 57 metre arasındadır. Zemin katta 2400 adet, zeminin üstünde 2.020 adet kolon vardır. İnşaatta 500 bin adet suni granit kullanıldı. Bu suni granitler Medine'deki Mas'na Hacerussınaî'de (yapma taş fabrikası) yapılmış.

MEDİNE'DEN CANLI YAYINI İZLEMEK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN

26 Kasım 2010 08:58
DİĞER HABERLER