Amerikalı Ermeniler, Temsilciler Meclisi Cannon binasının 345 numaralı büyük salonunu doldurmuş.
Açılış dualarından sonra en az bir düzine Kongre üyesi, art arda kürsüye gelip soykırım iddialarının neden resmen tanınması gerektiğini savunuyor.
Amerikan devlet protokolündeki '3 numara', yani Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi de konuşmacılar arasında. Bir nevi kapalı salon mitingi cereyan ediyor. Kaliforniya milletvekili Adam Schiff, Barack Obama'nın gelmiş geçmiş Amerikan başkanları arasında 'Ermeni soykırımı'nı tanıma noktasında görüşleri en çok kayda geçirilmiş kişi olduğunu vurguluyor.
Obama'nın, Türkiye gibi kilit müttefikleriyle arayı düzeltme vaadiyle bir kısım seçmenlerine vaatleri arasında nasıl sıkışmış olabileceğini anlamak için çarşamba akşamki bu manzaraya bakmak yeterli. Kongre'deki Ermeni etkinliği devam ederken, "Türkiye'yi kırmak istemiyoruz. Ama lütfen siz de bizim başkanı rahatlatacak bir hamle yapın." diyen Obama ekibini biraz ferahlatacak bir gelişme oluyor. Arabulucu İsviçre, Türk ve Ermeni Dışişleri Bakanlıkları ortak bir açıklamayla iki ülke arasındaki normalleşme yönünde bir yol haritasında mutabık kalındığını bildiriyor.
Obama, Türkiye'de yaptığı açıklamada, soykırım konusunda şahsi görüşlerinin değişmediğini söylemiş; ancak Türk-Ermeni normalleşme sürecini baltalayabilecek bir girişimde bulunmak istemediğini de ima etmişti. Normalleşmeye ilişkin açıklamanın Obama Türkiye'deyken yapılma ihtimali dahi vardı. Ancak Bakü'nün tam saha baskısı, mahalli seçimler sonrası duygusal ortamda siyasi karar mercilerini bir kez daha düşünmeye sevk etti. Obama, Ankara'nın ricasıyla sürece bizzat dahil oldu. Türkiye'deyken Türk ve Ermeni Dışişleri Bakanları Nalbandyan ve Babacan'la görüştü. Azeri lider İlham Aliyev'i telefonla aradı.
Ancak sonrasında Başbakan Erdoğan'ın 'Karabağ sorunu çözülmeden normalleşme olmaz' yolundaki mesajları Amerikan tarafını iyice endişelendirdi. Normalleşmede 'momentum' görülmezse, başkanın 24 Nisan açıklamasında soykırım kelimesinin geçmeyeceğini garanti edemeyecekleri mesajını vermeye başladılar. Ankara ise Washington'a Türkiye-Ermenistan meselesinin artık ikili boyuttan çıktığı, işin içine Azerbaycan, Rusya ve enerji güvenliği boyutunun girdiğini bildirerek, "Siz de bir şeyler yapın" telkinlerinde bulunuyordu. Nitekim ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, hafta başında Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan'ı aradı. Avrupa ve Avrasya'dan sorumlu Dışişleri Müsteşar yardımcılarından Matt Bryza, son üç hafta içinde iki kez Azerbaycan'a gönderildi. Başlıca hedef, Minsk grubu çerçevesinde Dağlık Karabağ sorununa çözüm yolları aramaktı.
Bu arada Türk tarafı ABD Dışişleri Bakanı Clinton'a bir aracı vasıtasıyla ulaşarak Obama'nın 24 Nisan açıklamasının mahiyetini öğrenmeye çalıştı. Clinton dahil tüm yetkililer, ağız birliğiyle, 'Başkanın durumu cidden zor, bize yardım edin' mesajını verdi. Bu haftaya girdiğimizde, Amerikan yönetimine yakın bazı haber kaynaklarımız, "Obama'nın soykırım kelimesini kullanma ihtimali 'fifty-fifty'" yorumunu sıkça eder olmuşlardı. Belli ki, Amerikalılar Türk tarafının Erivan'a yakınlaşmasını garantilemek amacıyla gerilimi canlı tutmak istiyordu. 24 Nisan açıklamasının metnini resmî Türk muhataplarına açık etmiyorlardı. Ne var ki, başarılı Türkiye ziyareti muvacehesinde, özellikle normalleşme mutabakatının açıklanması sonrasında, Obama'nın bugünkü açıklamasında soykırımı tanıdığını söylemesi ihtimali artık yok gibi.
Soykırım lafını metinde dolaylı olarak geçirme ihtimali de nispeten zayıfladı. Türk tarafı, Obama'nın 'tarihçilerin soykırım olduğu konusunda konsensüs sağladığı' gibi ifadeler kullanılabileceğine ilişkin duyumlar üzerine devreye girmişti. 'Konsensüs' ibaresinin Türk-Ermeni normalleşme paketinde yer alan 'ortak tarih komisyonu kurulması' fikriyle çeliştiği bildirilmişti. Amerikalılar büyük ihtimalle buna ikna oldu, ancak 'bazı tarihçiler soykırım olduğunu düşünüyor' tipinde bir ifadenin geçmesi hâlâ ihtimal dışı değil.
Öte yandan, soykırım ifadesinin doğrudan ya da dolaylı geçmemesi halinde, Beyaz Saray'ın Ermeni tabanını büsbütün küstürmemek için, metindeki diğer ifadelerin eski söylemlere nazaran daha ağır hale getirilmesi riski de var. Mesela ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Marie Yovanovitch'in Ermenistan'a büyükelçi atanmasına ilişkin Dış İlişkiler Komitesi başkanı ve Senatör Menendez'in sorularına verdiği cevaplara benzeyen bir üslup, Türk tarafını rahatsız edebilir. Yasama işlerinden sorumlu Bakan Yardımcısı Matthew Reynolds, 1915 olaylarına ilişkin 'toplu cinayetler' ve 'etnik temizlik' gibi ifadeleri kullandığı 29 Temmuz 2008 tarihli mektubunda, "Amacımız Osmanlıların bu korkunç eylemleri işleyip işlemediği konusunda bir tartışma açmak değil, bu olayların gerçekliğini destekleyen belgelerin korunmasına yardımcı olmaktır." diyor.
ABD devletinde Ermeni soykırımı, entelektüel olarak büyük ölçüde hüsn-ü kabul görmüş bir tez. Siyasi hava da, soykırım tezinden yana. Ancak stratejik nedenlerle Türkiye'yi küstürmeme kaygısı, başta Başkan Obama olmak üzere Amerikan yönetimi yetkililerinin entelektüel ve siyasi güdülerine baskın çıkacak gibi. Demokratik Parti hakimiyetindeki Amerikan Kongresi'nin, başkanlarının dış politikasını zora sokacak bir tavır takınarak tasarıyı geçirmesi de -en azından bu yıl- oldukça zor görünüyor. Temsilciler Meclisi'nde yaklaşık 100 destekçisi bulunan 252 numaralı tasarının da akıbeti, tıpkı 24 Nisan mektubu gibi, Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecindeki sınır açılması benzeri somut adımlara endekslenebilir.
Ali H. ASLAN-ZAMAN