27 yıl boyunca oğlu Burhan Altıntaş’ın yolunu gözleyen anne Sabiha Altıntaş, Kilyos Mezarlığı’nda plastik kaplara konularak kaldırıma gömülen oğlunun kemiklerini kucağına alarak, “Bu acının tarifi yok” dedi.
Bitlis merkeze bağlı Yukarı Ölek (Oleka Jor) köyünde bulunan Garzan Mezarlığı 19 Aralık 2017’de yıkılarak, 282 cenaze ailelerinden habersiz çıkarıldı. Önce İstanbul Adli Tıp Kurumu’na (ATK) götürülen cenazeler, ardından Kilyos Mezarlığı içinde kaldırıma gömüldü. Ailelerin uzun süren çabalarından sonra 21 cenazenin DNA eşleşmesi yapılarak teslim edildi.
Kilyos kaldırımına gömülen ve DNA eşlemesinin ardından ailesine teslim edilen cenazelerden biri de Burhan Altıntaş’a ait.
PLASTİK KAPTAKİ KEMİKLERE SARILDI
2019 yılının Aralık ayında DNA eşlemesi tutan anne, oğlunun cenazesini almak için Kilyos Mezarlığı’na gitti. Anne Altıntaş, cenazelerin Kimsesizler Mezarlığı yerine yol kenarında bir kaldırıma gömüldüğünü görünce tekrar yıkıldı. Cenazelerin gömüldüğü kaldırımın açılıp, oğlunun kemiklerinin plastik saklama kabının içine konulduğunu ve içinin suyla dolduğunu gören anne, o anları Mezopotamya Ajansı’na şöyle anlattı: “Oğlumun kemiklerinin olduğu kabı görünce kalbim duracak gibi oldu. Bunlar nasıl Müslüman dedim kendi kendime, bir insanın cenazesine bunu yapan Müslüman olamaz dedim. Saklama kabını benim kucağıma verdiklerinde, ilk önce oğlumun içinde olduğuna inanamadım, sonra kabı açıp kemiklerine bakmak istedim ama yanımda olanlar ilk önce buna izin vermediler. Daha sonra ısrar edince açıp baktım, çok kısa bir an kemiklerine baktım. Ben yıllarca oğlumun bir gün geri gelip bana sarılacağı hasretiyle yaşadım, ama kucağıma verilen plastik kabın içindeki kemiklere sarıldım. Allah bizim hakkımızı onlarda bırakmasın.”
‘DOYASIYA SARILMAMA İZİN VERMEDİLER’
Altıntaş’ın kemiklerinin bulunduğu saklama kabı yıkandıktan sonra araca bindirilerek Bitlis’e doğru yola çıkarıldı. İstanbul’dan Bitlis’e bir buçuk günde vardıklarını anlatan anne Altıntaş, “Cenazeye yapılanlar yolda da devam etti. Yol boyunca polis bizi takip etti. Geçtiğimiz her yerde ya asker ya da polis aracımızı durdurdu. Her seferinde kimliklerimiz alındı, cenaze defin kâğıdımız alındı ve saatlerce bekletildik. Köye vardığımızda mezarlığın etrafı askerler tarafından sarılmıştı. Aileden başka hiç kimse mezarlığa alınmadı. Bu şekilde saklama kabından çıkardığımız kemikleri tek tek yan yana dizerek defnettik. Orada oğlumun kemiklerine bile doyasıya sarılmama izin vermediler” diye anlattı.